Etyen MAHÇUPYAN
Demokrasinin işlemesi her şeyden önce tarafsız bir yargının varlığına bağlı.
Aksi halde adil bir karar verilebilmesi zaten mümkün değil. Ancak tarafsızlık yeterli olmayabiliyor, çünkü yargının adil kararı korkusuzca alabilmesinin koşulları, yani yargı bağımsızlığı lazım. Normalde bu iki koşul yargının demokratik işlevi açısından yeterli. Ne var ki söz konusu ‘normal' kavramında bir koşul daha gizli: Yargı mensuplarının bilgi ve kültür açısından toplumun gerisinde kalmadığı varsayılıyor. Çünkü özellikle ifade özgürlüğü alanında, savcı ve yargıçlardan sözün nüanslarını anlamaları ve değerlendirmeleri bekleniyor. Ama ya tersine bir durum varsa ve ‘anlama yetersizliği' yapısallaşmış ise? Böyle bir yargının varlığında ne adaletin tecelli etme ne de birlikte yaşama halimizin bir demokrasiye evrilme ihtimali olmayacaktır. (Bu noktada Hrant'ın katline giden yolu hatırlayabiliriz.)
Geçen hafta basına bir iddianame yansıdı... Zaman'da çıkan habere göre “Kutsal değerlere yönelik hakaretlerle sık sık gündeme gelen Ekşi Sözlük'ün sahibi ve yazarları hakkında hazırlanan iddianame tamamlandı... Toplam 40 kişi, Türk Ceza Kanunu'nun 216/3 maddesine göre ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama' suçundan şüpheli bulundu... İddianamede İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ndeki düşünce ve ifade özgürlüğünü düzenleyen maddelere atıf yapıldı... İddianamede şu değerlendirmede bulunuldu: ‘TCK 216/3'te korunan hukuki yarar; Allah, din, peygamber, kutsal kitaplar, mezhepler değil, kişilerin bu kavramlara yönelik dini hisleridir. Kuşkusuz kişi bu kavramlarla ilgili düşüncelerini açıklayabilir, eleştirebilir. Ancak bunu yaparken göz önünde tutulması gereken husus başka kişi veya kişilerin dini duygularının incitilmemesidir.”
Bu gönül ferahlatıcı bölümden sonra suçlanan 40 kişinin suç delilleri sıralanıyor. Doğrusu hepsinin ne yazmış olduğunu biliyor değilim... Ama içlerinden bir tanesi metinde şöyle geçiyor: “... şüpheli Celal Cengiz Çevik'in 5.7.2010 tarihinde yayında olan Hz. Muhammed başlıklı yazısında Kur'an'da günümüzdeki ve geçmişteki cihadsever Müslümanları tokatlayan müthiş bir ayet vardır, şeklinde ifadeler kullandığı, keza Hz. Muhammed başlıklı yazısında ‘bkz. Rabler hegemonyası' şeklinde ifadeler kullandığı tespit edilmiştir”. Çevik, İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümünde doktora yapmakta. Filoloji ve felsefe alanında yayınlar yanında Latince aslından Türkçeye felsefe ve bilim metinleri çeviriyor ve Latince okutmanlık yapıyor. Bunlar Çevik'in suç işlememiş olduğunu tabii ki göstermiyor. Bunu anlamak için yazdıklarına bakmak lazım. Birinci yazı ‘cihadsever Müslümanları tokatladığını' öne sürdüğü iki ayetle başlıyor: Yunus Sûresi 99 (Eğer Rabb'in dileseydi, yeryüzündeki insanların tümü toplu halde mutlaka iman ederlerdi. Hal böyle iken, mümin olmaları için insanları sen mi zorlayacaksın?) ve Şûra Sûresi 48 (Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermemişiz. Sana düşen, tebliğden başka bir şey değildir). Ardından Francis Bacon'un İslam'ı nasıl yanlış biçimde, ‘dini savaşla yayan' bir anlayış olarak resmettiğini, bu yorumun 2006 yılında Papa'nın diline “Muhammed'in kılıcı” olarak yansıdığını anlatıyor. Derken Bakara Sûresi 256'dan da destek alıyor ve Yaşar Nuri Öztürk'ün yorumunu sunuyor. Buna göre olay dinin kılıçla yayılması değil, tebliği engelleyenlere karşı kılıçla karşı çıkmak... Derken Mustafa Akyol'un İslam'ı seçici yorumlayan ve din ile dindarı birbirine karıştıranlara karşı yazmış olduğu şerhe değiniyor. Ve nihayet Habermas ve Derrida gibi modern felsefecilerin bile hâlâ tek (ve olumsuz) bir İslam fotoğrafı çekebiliyor olmalarından şikayetçi oluyor.
Açıkçası İslam'ın algılanma biçimini değerlendirirken İslam'ı olumluyor ve kendi bakışını felsefi/bilimsel bir çerçeveye oturtuyor. Günümüzde yaygın olan ‘dışa dönük ve zorlayıcı' cihad kavramının İslam'ın özünde yer almadığını, Hz. Muhammed'in tebliğe dayanan barışçı bir din kurduğunu söylüyor. Çevik'in ikinci ‘suçu' ise sadece “Bkz. Rabler hegemonyası” sözcüklerinden ibaret. Altta bir link var ve sizi Yaşar Nuri Öztürk'ün Hürriyet'te yayınlanmış bir makalesine gönderiyor. Öztürk'ün bu makale nedeniyle ceza almamış olduğunu vurgulamak bile gereksiz... Bu olay yargı sisteminin ifade özgürlüğü alanında niçin yapısal olarak yetersiz kaldığına küçük bir örnek. Bir sözün suç unsuru içerip içermediğini değerlendirmek, öncelikle o sözü anlamayı gerektiriyor. Biz ise, okuduğunu anlamayan bir yargı sisteminden ifade özgürlüğünü korumasını bekliyoruz...
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024