Fehmi KORU
Bizim gençliğimizde yeri geldiğinde sıkça kullanılırdı, şimdiki gençler de ‘Pollyannacı’ deyimini ara sıra da olsa işitiyordur herhalde. Yetişme dönemimde, İzmir Devlet Tiyatrosu’nda oyun olarak sahnelendiğinde izlemiştim ‘Pollyanna’ oyununu…
[Yakınlarda İBB Şehir Tiyatrosu da programına almıştı. Yukarıdaki fotoğraf oyunun İstanbul’da sahnelenmesinden…]
Eleanor H. Porter roman olarak yazmış, sonradan oyuna dönüştürüldüğü gibi, 1920 ve 1960 yıllarında iki kez beyaz perdeye de aktarılmıştır ‘Pollyanna’…
Pollyanna, kötülüklerle karşılaştığında bile her yeni gelişmeyi mutluluğunu sürdürmek için iyimser biçimde yorumlayan bir kızdır… Romanda ve ondan uyarlanan tiyatro ve sinemada işlenen konunun etkisi bilim insanlarının da dikkatini çekmiş, o figürden hareketle ‘Pollyannacılık’ diye sıfata dönüştürülen bir davranış tarzı, bir ruh hali tanımlanmıştır.
[Vikipedi terimi şöyle özetliyor: Pollyanna ilkesi (Pollyannacılık veya olumluluk önyargısı olarak da adlandırılır), insanların hoş öğeleri hoş olmayanlardan daha doğru hatırlama eğilimidir.]
Adalet ve yargı konusunda ben biraz Pollyannacıyım.
Önce yazılarım ve yorumlarıma bakarak birileri o sıfatı benim için kullandı, sonradan ben de kabullenip kendim için kullanmaya başladım.
Ne yapayım, yargının hukuk insanları eliyle kötüye kullanıldığına inanmak istemiyorum; öyle olduğunu gördüğümde de tevil ediyorum.
28 Şubat döneminde yaşananları, sonrasında o dönemlere ‘intikamcı’ hislerle yaklaşanların kendilerine haksızlık yapıldığını ileri sürerek karşılarında yer aldığını düşündükleri kişi ve kesimlere etkileyebildikleri oranda yargı eliyle düşmanca davrandıklarını, yakın zamanda ise cezaevlerine doldurulan -aralarında Alaeddin Kaya gibi tanıdıklarımın da bulunduğu- nicelerinin ve bu arada Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala gibi bilinen, içte ve dışta davaları takip edilen şahsiyetlerin başlarına gelenleri gördüğüm halde hem de…
Hukuk eğitimi almış kişilerin, anayasa ve yasalara bağlı kalacaklarına dair yemin de ederek göreve başladıktan sonra yalnızca vicdanlarını dinleyerek karar verecekleri kanaatimi her tekrarladığımda, kimse söylemese de, kendimi çoktandır bir tür ‘Pollyanna’ olarak görmekteyim.
Özellikle de geçmişte kendileri yanlış yere yargı eliyle cezalandırılmak istenmiş ve bazısı cezaevine de düşmüş olanların, benzer bir kaderi başkalarına da yaşatabileceklerini, kusura bakılmasın ama, hafsalam almıyor.
Birileri herhangi bir davanın sonunda “Saray böyle istediği için” hükmünü ifade ettiğinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı günlerinden başlayarak günümüze kadar yaşattırılanları düşünerek, içimden isyan etmek geliyor.
Tayyip Erdoğan büyükşehir belediye başkanlığından ülke genel siyasetine ağırlık koymaya doğru yol almaya başladığında, önünü kesmek için yargı kullanılmıştı.
Siirt’te düzenlenen mitingde yaptığı konuşmada kitlelerle paylaştığı kısa ve zararsız mısralar kendisini ‘siyasi yasaklı’ hale getirecek bir hukuki savrulmaya yol açmıştı. Erdoğan’ı, o zor günlerinde, yalnızca çevresinden kendisini seven insanlar değil, adalet duygusu gelişmiş, hukukun kötüye kullanımına gönülleri razı olmayan muarızları da savunmuş, farklı eğilimden pek çok hukuk profesörü savunmasına yardımcı olmak üzere görüş bildirmişti.
Ne zaman hatalı olduğu besbelli bir yargı kararıyla karşılaşılsa, ben o kararı verenleri yanlış meslek seçmiş insanlar olarak yorumlarım.
Pollyannacılığımın temelinde bu yorumum yatar.
Canan Kaftancıoğlu’nun bir yerel mahkeme tarafından verilmiş 9 yıl 8 aylık cezasını görüşen daha yüksek mahkemenin iki davayı düşürdükten sonra üçünden 4 yıl 11 aylık ceza kısmını onaylamasını nasıl yorumlayacağımı tam bilemiyorum.
AK Parti sözcüsü Ömer Çelik karar belli olduktan sonra “Hukukçular görüş açıklasın” demiş, ancak cezalandırılan kişinin ‘siyasi kimliği’ var ve bu cezayla kendisine ‘siyasi yasak’ da getirilmiş oldu.
Tıpkı 28 Şubat günlerinde Tayyip Erdoğan’ı cezalandıran mahkemenin yaptığı gibi…
Bilindiği üzere, tıp doktoru olan Canan Kaftancıoğlu CHP’nin İstanbul il başkanı. İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı için yürütülen kampanyanın ve iki kez tekrarlanan seçimde CHP adayının kazanmasını sağlayan örgütlenmenin başında olan kişi de oydu.
Dolayısıyla, Kaftancıoğlu ile Erdoğan arasında cezalandırılma bakımından siyasi açıdan benzerlik kurmak çok kolay.
Anlamakta zorlandığım da bu.
Karar yazarı Akif Beki, bugünkü yazısında Kaftancıoğlu’na verilen cezanın sebebi olan sosyal medya mesajlarının serencamını anlatıyor. Mesajlar bayağı uzun bir süre -6 yıl- sorun teşkil etmezken, CHP’de il başkanı olduktan sonra soruşturmaya ve İstanbul seçimleri ardından da açılan bir davaya konu edilmiş.
Ne kadar tuhaf değil mi?
‘Suç’ sayılan mesaj ise iktidarın itibar ettiği gazeteler ve TV kanallarında manşetlere taşınmış bir yaklaşımla tıpa tıp benzeşiyor.
O manşet haberlerle ilgili bir soruşturma o zaman da daha sonra da açılmış değil.
Gelin de şimdi bu gelişmeyi, AK Parti sözcüsünün istediği üzere, ‘hukuki’ açıdan ele alıp yorumlayın bakalım.
Alaeddin Kaya benim dostum, onun hakkında tarafsız olamayabilirim; Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Canan Kaftancıoğlu ile tanışıklığım bile yok. Ancak hepsinin uzak-yakın izlediğim davaları ve cezaya çarptırılmaları benim adalet konusundaki ‘Pollyannacı’ özelliğimi fena halde zedeliyor.
O özelliğimin altında, ‘hakkı ayakta tutma, adaletle şahitlik etme, herhangi bir kişi veya topluluğa duyulan olumsuz hislerin etkisiyle onlara adaletsiz davranmama, her hal ve durumda adaletten ayrılmama’ temel ilkesi yatıyor…
Hukuk eğitiminden geçmiş ve yargı alanını uğraş olarak seçmiş insanların bu ilkeye daha fazla sahip olduklarını düşünürüm.
Bunun için inançlı olmak da gerekmiyor.
Ne olacak şimdi?
Canan Kaftancıoğlu cezaevine girecek, ‘siyasi yasaklı’ da olacağı için CHP’deki il başkanlığı görevini sürdüremeyecek, yakında veya zamanında yapılacak seçimde sandık güvenliği konusunda örgütlenmeye partisi adına karışamayacak…
İstenen gerçekten bu mu?
Siyasette bu tür ön kesmelerin işe yaramadığı hala görülmedi mi?
Cezaevlerini ‘suçlu’ oldukları vicdanları rahatsız etmeden kabul edilecek kişilere tahsis etmek gerekir, yalnızca öyle olanlara; aksi halde adalet kadar siyaset de yara alır.
Benim Pollyannacılığım da bu kadar…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025