Fehmi KORU
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) iki ay sonra yapılacak seçimle ilgili açıklamalarla hepimizi sandığa hazırlıyor. En son, seçime katılabilecek partilerin listesini yayımladı YSK; listede tam 36 parti yer alıyor.
Seçime katılma hakkı kazanan bu 36 partiden hangileri oy pusulasında yer alacak? Kaçı var olan ittifaklara katılacak ve dolayısıyla oy kullanırken onların isimlerini pusulada görmeyeceğiz?
Partiler arasında pazarlıklar devam ettiği için bu sorulara bugün cevap verilemiyor.
Seçimlerde kullanılan oy pusulalarının uzun -belki de en uzun- olduğu bir ülkede yaşadığımız ise kesin.
Türkiye siyasi hayatından söz edilirken Cumhuriyet’in 1945 yılına kadarki ilk dönemi için ‘tek partili’, o tarihten sonraki dönem için de ‘çok partili’ sıfatı kullanılır. İlk dönemde de bazı partiler kurulmuş ve bir süre varlıklarını devam ettirmiş olsa da, Cumhuriyet’i kuran kadronun Cumhuriyet’ten önce oluşturduğu parti olan CHP onların yaşamasına izin vermemişti.
İktidarı CHP’den ancak Demokrat Parti devralabildi.
Demokrat Parti’nin kapatılmamasını İkinci Dünya Savaşı sonrası şartlarına borçlu ülkemiz.
Savaşı kazanan ülkelerin birbiri ardına gerçekleştirdikleri zirvelerde kararlaştırdıkları ‘yeni dünya düzeni’ içerisinde, Türkiye’ye, demokratik ülkelerin bulunduğu Batı blokunun üyeliği düşmüştü ve o sebeple diğerleri gibi olma zorunluluğu sonucu çok partili siyasi hayata geçebilmiştik.
Tartışmalı 1946 seçiminde iktidar değişikliği gerçekleşmese de, bir sonraki -14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan- ikinci seçimde, uzun yıllar ‘tek’ olma özelliğini koruyan CHP, vaktiyle siyasete CHP’de başlamışların çekirdek kadrosunu teşkil ettiği DP’ye iktidarı terk etmek zorunda kalmıştı.
Askerlerin aynı zamanda CHP genel başkanı sıfatına da sahip Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye, sandıkta kazanmış olan DP’ye iktidarı terk etmeme telkininde bulunduğu bilinir.
İnönü’nün bu telkine kulak asmadığı da… Belki de global şartlar öyle gerektirmiştir…
Arada hazin askeri müdahaleler ve kapatılan partiler yüzünden partisiz dönemlere tahammül etme talihsizlikleri yaşansa da, ülkemiz, ‘çok partili demokratik ülkeler’ arasında sayılıyor.
Bayağı çok partili hem de…
‘Demokratik ülkeler’ denildiğinde isimleri ilk akla gelenlerle mukayese edildiğinde, Türkiye, onları kıskandıracak kadar çok partiye sahip bir ülke.
ABD’de birkaç başka parti olsa da sonuçta rekabet iki parti arasında geçiyor. Bazen -şimdiki Joe Biden gibi- Demokrat Partili bir cumhurbaşkanı seçiyor Amerikalılar, bazen de –Donald Trump gibi- Cumhuriyetçi Parti’den birini…
İki kamaralı -Temsilciler Meclisi ve Senato’ya sahip- bir ülke ABD; seçmenler nadiren aynı partiye her iki mecliste çoğunluğu veriyor, genellikle birine sayıca Demokratlar hakimse diğerinde Cumhuriyetçiler çoğunluğa sahip olabiliyor.
Demokrat Joe Biden cumhurbaşkanı şimdi ve Demokratlar Senato’da nisbi çoğunluğu elde tutuyor, ancak Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçi Parti bir fazla üyeye sahip.
Geçmiş dönemlerden biliyoruz: Türkiye ABD başkanından bir konuda talepte bulunduğunda, talep yerine gelmeyecekse, başkan Kongre’deki bölünmüşlüğü bahane olarak kullanabiliyor.
İngiltere’de de, bazen üçüncü bir parti arada palazlansa bile, seçimlerin genellikle iki parti arasında geçtiği bir sistem var.
Almanya’da ikiden fazla parti milletvekili çıkarmayı başarabiliyor ve hükümetler genellikle koalisyon kurularak oluşabiliyor ama parti sayısının 100’ün üzerinde ve seçime katılma hakkı kazanan parti sayısının da 36 olduğu Türkiye Avrupa’da bir istisna.
İsrail’de çok sayıda parti var ve seçim barajı düşük olduğu için Knesset parti sayısı bakımından hayli renkli, ancak İsrail böyle olduğu için daha demokrat bir ülke sayılabilir mi?
Neyse, lafı uzatmayayım.
Yukarıda yazdım, ülkemizde 100’den fazla parti bulunuyor. 2023 yılında varlığı bilinen partilerin sayısı tam tamına 119.
Herhalde demokratik ülkeler için bu bir rekordur.
Önümüzdeki seçimin özgünlüğü ve ittifakların oluşması daha önce sandıkta varlık gösterdiği görülmemiş partilerin de kıymetlerini artırdı; öyle sanıyorum ki, bir sonraki seçime gidilirken ülkemizdeki parti sayısı şu andaki rekor sayıyı fazlasıyla aşacaktır.
Meclis’te temsil edilebilmek için %10 barajını aşabilecek oy olması gerekiyordu her partinin; son değişiklikle baraj %7’ye indirildi, ama bu da yüksek bir oran.
Seçime katılabilseler bile, birkaç parti dışındakilerin milletvekili çıkarabilmesi, baraj yüksekliği yüzünden mümkün görünmüyor.
İttifaklar bu zorluğu aşabilmek için kuruldu.
Parti sayısının fazlalığı iyi bir şey mi?
Partiler bir gereklilik sonucu ortaya çıkmış olsaydı ve her parti değişik görüşleri temsil edebilseydi elbette kalabalık görüntü zenginlik sayılabilirdi.
Seçime katılmaya hak kazanmış 36 partinin varlığı herhalde bir başka rekordur.
Partilerin seçime katılma hakkı kazanması için ya Meclis’te yeterli sayıda milletvekili bulunması ya da illerin en az yarısında örgüt kurmuş ve büyük kongresini zamanında yapmış olması gerekiyor.
Halen Meclis’te beş partinin grubu bulunuyor; diğer partilerin örgüt kurma şartına uyduğu anlaşılıyor.
Bu da 41 il ve o illerin ilçelerinde bir yönetim mekanına sahip olmak demek.
Masraflı bir iş yani.
O kadar masraf nasıl göze alınabiliyor, bilmiyorum.
Düne kadar önemsenmeyen partilerin günün şartları sebebiyle önem kazandıklarını ise bilmekte zorlanmıyorum.
Tarih sıkışıklığı sebebiyle ittifakların daha başka hangi partileri saflarına alacaklarının belirlenmesi için acele edilmesi gerekiyor.
Seçimin sonucunu ittifakların gücü belirleyecek çünkü.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025