Fehmi KORU

Ayak oyunları
10.08.2011
2485

Türkiye’nin işi hiç de kolay değil. Geleneksel olarak‘düşmanı’ bilinenleri çalışıp çabalayıp sonunda ‘dostu’haline getirmeyi başarsa bile, evvel eski ‘dost’bildiklerinden gelen çalımlara muhatap olabiliyor...

Dün Suriye’yi ziyaret edip Devlet Başkanı Beşşar Esadile görüşen Dışişleri Bakanı Prof. Ahmet Davutoğlu bu gerçeği bir kez daha öğrendi. Hareketinden bir gün önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Washington’da “Bizim mesajımızı götürecek” açıklamasını yaptı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi de, yanında Suriye konusunda deneyimli bir diplomatla, Başbakanlık civarında göründü.

Prof. Davutoğlu’yla gidecek heyetin Suriyelilere iletmesini istedikleri mesajları varmış...

Sanki ne istedikleri bilinmezmiş gibi: Askerin Suriye halkı üzerine ateş açmasının durdurulması... Yönetimin demokratik reformlar konusunda daha ciddi ve hızlı adımlar atması... Bunlar yapılmazsa uluslararası kamuoyunun daha zecri tedbirler alınması için harekete geçeceği ve yaptırımların ağırlaştırılmasından doğrudan müdahaleye kadar pek çok girişimin gelebileceği...

Başka? Sanırım kendi varlığının derdine düşmüş olan Şam yönetiminden istenebilecekler özetlediklerimden ibarettir. Yani, Türkiye’nin bir ‘dost’ olarak Şam’a pekâlâ ‘kendi mesajı’ olarak da taşıyabileceği türden hatırlatmalar...

Ne ki, bütün hatlarıyla devreye giren birileri, Prof. Davutoğlu’nun bir ‘dost’olarak Suriye’ye gidip iki dost arasında söylendiğinde ra

hatsızlığa sebep olmayacak tavsiyeleri Türkiye adına iletmesini uygun bulmadı.“Türkiye bizim mesajımızı da iletiyor” görüntüsü vermek için ne denli gayret sarf edildiğini gördük.

Küçük, ama etkili oyunlar bunlar...

Afganistan... Irak... Libya... Bunlar ABD’nin kendi topraklarından binlerce km uzaklıkta yürüttüğü savaşlar... Amerikan canı da alan, geniş yığınlara refahı ertelettiren, başka milletlerin üzerine kâbus gibi çöken savaşlar... Bir de Suriye girse bu listeye, ne zararı olur ki? Reyting kuruluşları bir ‘+’yı daha ‘-’ye çevirir, ekonomi sarsılır gibi olur...

Olsun.

Türkiye’nin kendi başına hareket edebilecek ve sonuç da alabilecek bir bağımsız güce dönüştüğünün anlaşılmasından Washington’da birilerinin rahatsızlık duyduğunu öğrenmek hiç sürpriz değil. İhtilâfların barışçı yöntemlerle çözülmesi için elden gelen bütün gayretlerin gösterilmesi yerine ağrılı-sancılı yöntemleri tercih ettiği ve kaostan medet umduğu nicedir biliniyor o birilerinin... Özellikle de Ortadoğu’da... Tunus’ta sokağa dökülen insanların rejim değişikliğini doğallığı içerisinde gerçekleştirmesi sonrasında, hareketlenen diğer bölge ülkelerinde hayal kırıklıkları yaşanmasını kime ‘borçluyuz’ acaba?

Suriye’de ne ister bunlar? Baas Partisi’nin gücünün kırılmasını, halkın iradesinin sisteme yansımasını, sandığın nihai hakem olmasını, temsile dayalı bir yönetimin kurulmasını ister mi sözgelimi? Yoksa bölgedeki tek ‘gerçek dostu’ karşısında başka bir gücün ortaya çıkmamasını mı tercih eder? Afganistan, Irak, Libya gibi iç savaşlara muhatap hale gelmiş ülkelerin sayısının artmasını mı daha uygun bulur yoksa?

Bir demet soru size; cevaplarını bulmakta zorlanmayacağınız...

Davutoğlu’nun “Bunu bir daha yapma” ihtarı için esas Washington’a gitmesi gerekiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar