Fehmi KORU
Birkaç yıl oluyor… Bir restoranda dostlarla birlikteyken, uzak masaların birinden ben yaşta biri yanımıza yaklaştı ve daha ne olduğunu kimse anlamadan doğrudan “Beni tanıdın mı?”sorusunu bana yöneltti.
“Tabii tanıdım” deyip ismini söyleyiverdim, kendisini en son yarım asır önce gördüğüm ilkokul arkadaşımın adını…
Tıp eğitimi almış, önemli bir devlet üniversitesinde genel cerrahi doçentiymiş… Saçları dökülmüş, çenesi sakallı, ama yine de tanıdım çocukluk arkadaşımı…
Önce o şaşırdı, sonra da ne olduğunu öğrenen aynı sofrayı paylaştığım dostlar…
Hiç değişmeyen kural: Değişim
İnsanlar değişiyorlar, ancak hepimizde hiç değişmeyen bir şeyler kalıyor, bu sebeple birbirimizi tanımakta fazla güçlük çekmiyoruz.
Evrende en kalıcı kural elbette değişim; herkes ve her şey değişiyor. Değişimden değil, değişmemekten korkmak gerekiyor. “Ben hiç değişmedim” diyenlere şahsen iyi gözle bakmam.
Siyasi partiler de değişiyorlar, hatta bazen değişmeleri gerekiyor da…
İngiltere’de Margaret Thatcher Muhafazakâr Parti’yi çağa uygun hale getirerek ona uzun yıllar sürecek iktidarın kapısını araladı.
Thatcher dönemi 11, John Major dönemi 7 yıl sürmüş Muhafazakar Parti’nin uzun siyasi egemenliğini, rakibi İşçi Partisi, seleflerinden her bakımdan farklı genç Tony Blair’le –yani değişerek– sona erdirebilmişti.
Bizde de, Bülent Ecevit’in, yanında yetiştiği İsmet İnönü çizgisine isyanı, CHP’de değişime ve oy patlamasına yol açmıştı.
John Major ile Gordon Brown, partilerinin iktidarı henüz devam ederken, Thatcher ile Blair’in yerlerine gelerek, ‘iktidar-içi değişimi’ gerçekleştirmişlerdir.
Her iki parti bugün Thatcher ve Blair çizgisinden farklı görüntüde.
Düşünün, bütün bu değişimler İngiltere siyasetinde son 25 yıl içerisinde yaşandı.
CHP’nin değişmeyen kaderi
Ülkeler ve partiler dinamikse değişim kolay oluyor.
CHP sözgelimi, bizde bir türlü değişemiyor.
Ona tarihinin en ciddi değişimini yaşatan Ecevit bile, 12 Eylül (1980) darbesi sonrasında siyasi hayat yeniden şekillenirken, “CHP ile olmuyor” görüşüyle, kendisine sıfırdan yeni bir parti (DSP) kurmayı yeğlemişti.
Kemal Kılıçdaroğlu da CHP’yi değiştirmek, ona yeni bir biçim vermek istiyor, ancak yapabildiği işte ancak bu kadar…
ABD’deki ‘Great Old Party, GOP’ (Büyük Eski Parti) diye de anılan Cumhuriyetçi Parti gibi CHP; karşısındaki Demokratlar bir siyahiyi (Barack Obama) ve bir kadını (Hillary Clinton) başkan adayı olarak çıkartabildi, Obama’yı başkan seçtirmeyi de başardı.
GOP ise çıkara çıkara bulunabilecek en kaba saba kişiyi —Donald Trump’ı– başkan olarak çıkartabildi.
AK Parti’nin değişimi
Hiç kuşkusuz AK Parti dinamik bir siyasi örgüt. Kendisi zaten başka bir siyasi çizgiden (MSP, RP, FP) değişerek kurulmuştu. İktidara geldiği günden (2002) bu yana her seçimde Meclis kadrolarının üçte birine yakınını değiştirerek geldi AK Parti.
Şimdi de son değişimini biraz sancılı bir biçimde gerçekleştiriyor.
Afyon’da toplanan partinin halihazır kadrosunda yer alan kişiler, hiç değilse önemli bir bölümü, önümüzdeki dönemde kendilerini bugünkü konumlarını kaybetmiş halde bulabileceklerini biliyorlar.
İl ve ilçe başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları…
Çoğu değişecek bugünkü kadroda yer alanların…
Zaten bugünkü AK Parti 2002 yılında iktidara gelen partiden çok farklı.
Yalnızca ‘kadro partisi’ olmaktan uzaklaşıp ‘lider partisi’ne dönüştüğü gerçeğini aşan bir değişim yaşandı AK Parti’de, halen de yaşanıyor; kurucu felsefe ve temel ilkeler de zaman içerisinde yerlerini yenilerine bıraktılar.
Fabrika ayarlarından uzaklaşıldı.
AK Parti Fazilet Partisi’nden ayrılarak kurulmuştu; o dönemdekine benzer köklü bir değişimi son birkaç yıl içerisinde yeniden yaşadı…
Afyon toplantısı muhtemelen bunu tescilleyecek.
Her değişim bir sarsıntı yaşatır. Ecevit’in CHP’yi dönüştürmesi partinin eski kadrolarınca isyanla karşılanmıştı; Güven Partisi öyle doğdu. Blair’in iş başına gelmesi İşçi Partisi’nin eski liderlerinin tepkisine yol açmıştı; ayrılanlar oldu.
AK Parti’nin özelliği bu tür isyanlar ve tepkilere geçit vermeyişi.
“Kol kırılır yen içinde kalır anlayışı” egemen bir parti AKP.
Homurtu bile işitilmiyor.
Amaç çözülmeyi durdurmak
Değişimle amaçlanan, çözülmekte olduğu iki yenice örnekle dışa vuran tabanı yeniden kazanmak… İlkinde (7 Haziran 2015 seçimi) oylar yüzde 40 çizgisine yaklaştı; ikincide (16 Nisan 2017 referandumu) aralarında İstanbul ve Ankara’nın da bulunduğu 17 büyükşehirde ‘Hayır’ oyları önde çıktı.
İl ve ilçe başkanlarıyla belediye başkanları değişirse çözülme durur mu?
Duracağı beklentisiyle değişim zorlanıyor.
Seçimle iş başına gelmiş olsalar bile ‘tek seçicili’ bir sürecin ürünü olduklarını tasfiye edilenler de biliyor ve bu sebeple tepki veremiyorlar.
Verebilseler.. değişim konusunu farklı yönleriyle ele alan bir tartışmanın önünü açsalar.. tutulan yeni yol, parti ve ülke için daha hayırlı bir işe öncülük etmiş olacaklar.
Olmuyor, olamıyor.
Böylece hakemlik yine halka kalıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025