Fehmi KORU
Birlikte yola çıkan ve aynı amaç etrafında birbirlerine destek vererek faaliyet gösteren insanlar, aralarında görüş farkları belirdiğinde, ne yapmalılar?
Görüş farklarına rağmen yola birlikte devam mı etmeliler?
Fark daha da arttığında bu durumu başkaları öğrenmesin diye çaba mı göstermeliler?
Kendi görüşlerinin daha doğru olduğuna inandıkları ve sessiz kalmaları yanlışta olanların çabasıyla, yakınlarında bulunanlara ve dışarıya, esas yanlışta olanın onlar olduğu biçiminde yansıdığını ve birlikte yürümenin artık etrafa zarar da vermeye başladığını gördükleri halde sessiz mi kalmalılar?
Hiçbir zaman ayrılmayı düşünmemeliler mi?
Gerçekler ve tahayyüller
Ticari hayatta ortaklıkların uzun ömürlü olmadığı, kardeşlerin dahi şirketlerde kapıyı vurup çıkabildiği, ‘iyi günde kötü günde’ her zaman birlikte olunacağı sözüyle kurulan evliliklerin de çoğu kez boşanmayla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyoruz.
İnsanlar çok basit sebeplerle birlikteliklere son verebiliyorlar ülkemizde.
Ancak siyasete gelince, siyasilerin tahammüllü olmaları, görüşlerde farklılaşma başladığında sessiz kalmaları, ille ayrılacaklarsa bunu sessizce yapmaları bekleniyor. Aksi takdirde suçlamak için haklarında kullanılan en hafif sözcük ‘ihanet’ oluyor.
Oysa siyasi hayat içerisinde yer alanların da tahammüllerinin sınırlı olduğunu biliyoruz. O sebeple, çok partili hayata geçildiği ilk günden başlayarak günümüze kadar içinde yer aldıkları -hatta kurucusu oldukları- partilerden kopanlar her zaman oldu.
Yalnız bizde değil başka ülkelerde de partiler doğurarak yeni partilere geçit verdi, veriyor.
En son örneklerinden biri, vaktiyle MSP-Refah ve Fazilet çizgisinde siyaset yapmış insanlar tarafından kurulmuş olan AK Parti. Daha yakın zamanlarda da, kurucu kadrosunun büyük bölümü daha önce MHP’de bulunmuşlardan oluşan İYİ Parti öyle vücut buldu. Günümüzün CHP’si tarihini Cumhuriyet öncesine götürse bile, CHP’nin 12 Eylül (1980) darbesi sonrasında kapatıldığını ve bugüne kadar pek çok kez isim değiştirerek yeni halini aldığını biliyoruz.
Lafı fazla uzatmaya gerek yok: Siyasetçiye “Sık dişini, partin veya sen farklılaşmış bile olsan birlikte kalmaya devam et” demek dünyanın ve ülkemizin gerçeklerine uymuyor.
‘İhanet’ sözcüğü gibi ağır bir ifade de yerine oturmuyor zaten. Siyasi hayatta ayrılmalar genellikle görüş farklılıklarından meydana geldiğine göre, başlangıçtan sonra değişmeler her zaman rahatsızlık duyan kişide görülmüyor; çoğu kez siyasiler partilerinin çizgisi zaman içerisinde değiştiği için ondan kopma ihtiyacı duyuyorlar.
Öyle bir durumda kim kime ‘ihanet’ etmiş oluyor?
Yolda değişime uğrayan siyasi kurumla arasına farklılıklar girmiş olan kişilerden bazısı buna rağmen yollarına partilerinde kalarak devam ediyorlar. Her partide o durumda olan kişiler var. Bazısı kan kusuyor, sorulduğunda “Kızılcık şerbeti içtim” havasına bürünüyor. Çoğu artık bulunduğu yerde kalmaması gerektiğini bildiği halde sessiz kalarak idare etmeye çalışıyor. Kopmayı göze alabilen pek az kişi çıkabiliyor siyasette.
Bu durumun da ayrıntısına girmek istemediğim anlaşılabilir sebepleri var.
Herkes kendi yoluna giderse bunun yararı bile olabilir
İçine sindiremediği bir ortamda partisinde kalmaya devam eden kişilerin o partiye bir yararı olmayacağı açık. Hele bir de vaktiyle üstlendiği görevlerde başarılı olmuş birileri söz konusuysa, o kişilerin oradaki varlıkları şimdilerde onların konumlarında bulunanlarla mukayese edilmelerini getirebileceği için partiye zarar bile verebilir.
Zihinlere gelebilecek “O başarılı insanlar neden geri plana itildiler, neden şimdiki başarısız tipler ön planda?” sorusunun incitici olduğu kadar oyları azaltıcı etkisi de olabilir.
Başarılı olduğu halde itilmiş-kakılmış duruma düşürülmüş siyasilerin farklılaşma sonucu partilerinden kopup kendilerine siyasette yeni ufuklar aramalarının bir mantığı da var. Halkın terazisi ara sıra yanlış tartsa bile bazen doğru da tartıyor; kendini yönetecekleri tercih edeceği seçimlerde oy pusulasında farklı seçenekler bulunması insanların sisteme güvenlerini de artırabilir.
Şu sırada yapılan kamuoyu yoklamalarında güven skalasında siyasi kimliğe sahip olanlar yine alt sıralara düşmeye başladı.
Yeni yapılan bir saha araştırmasında ‘kurumlara güven’ sıralamasında ‘politikacılar’ 15 kurum arasında 12. sırada yer alıyor; puanları 10 üzerinden sadece 3,2; Aralık 2007’de puanları yine 10 üzerinden 6,3 olduğu halde… [Bilginiz olsun: Aynı araştırmada ‘kurumlara güven’ açısından medyamız 3,3 oranıyla 10. sırada; o da 2007’deki 6,6 puandan buraya düşmüş durumda.]
‘İhanet’ sözcüğünü kullanmayı aklımızdan bile geçirmeyelim. Görüşler arasında farklılaşma belirdiği için içinde yer aldığı partide kendisine yer kalmadığını anlayarak değişik arayışlar içerisine giren siyasiler için kullanılacak en son sözdür o çünkü.
Rekabet yalnızca ticari hayatta, serbest piyasa ekonomisinde önemli değildir; rekabetin siyasi hayatı iyilikte yarışa dönüştürücü bir etkisi de vardır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025