Fehmi KORU
Her ülkenin kendi liginde futbol kulüpleri en ön sıralara çıkmaya hak kazanmak -mümkünse ligi şampiyon olarak bitirmek- için çaba sarf ederken, bir yandan ‘Şampiyonlar Ligi’nde de başka ülkelerin bir önceki yılın başarılı kulüpleriyle karşılaşıyorlar.
Şampiyonlar şampiyonlarla karşılaşıyor…
Futbol meraklılarınız şu sıralarda birbiri ardına yapılan karşılaşmaları izliyorlardır. Bu akşam Başakşehir, Beşiktaş ve Trabzonspor’un değişik Avrupa kulüpleriyle maçları var.
[Merak etmeyin bu bir futbol yazısı değil; biraz sabrederseniz buradan yine siyasetin gündemine geleceğimi göreceksiniz.]
Önceki akşam yapılan karşılaşmalardan biri herkesi şaşırtan bir sonuçla bitti: Geçen yıl ‘Şampiyonlar Ligi’nde finali oynamış, çok çetin rekabetin söz konusu olduğu İngiliz Premier Lig’de de 4. sırayı kazanmış Tottenham Hotspur takımı, kendi sahasında yapılan maçta, Alman Bayern Munich takımına açık farkla yenildi: 2-7…
Herhalde bu kadar açık farklı bir mahçubiyeti birkaç on yıldır taraftarlarına yaşatmamıştır Tottenham…
Dün İngiliz gazetelerine baktım ve tahmin ettiğim türden yazılarla karşılaştım. Yazıların çoğu geçen yılın çok başarılı takımının şimdi neden bu durumda olduğunu sorgulamaktaydı. Daha da önemlisi, kapsamlı bir değerlendirmenin takımın kendi içerisinde de yapıldığını duyuruyordu gazeteler…
Ayrıntıya girmeye gerek yok.
Futbolda da hiçbir mazeret başarının yerini tutamıyor. 2018’de neredeyse ‘yılın teknik direktörü’ seçilecek değerde görülen hocasının taktikleri basit bulunuyor, iki yıl önce adada ‘gol kralı’ olabilmiş takımın golcüsü hesaba çekiliyor, pahalı futbolcuların aldıkları parayı hak etmedikleri yüzlerine karşı ifade ediliyor…
Tabii “Alman Bayern’de ne varda bizde yok?” sorusu eşliğinde…
Milyarlarca doların döndüğü bir sektör artık futbol. İyi bir topçu yüz milyonlarca Euro bedelle takım değiştiriyor. Başarıya ayarlı olunduğu için yenilgiler sineye çekilmiyor.
Futboldan siyasete
Buraya kadar hep futbol yazdım, siyaset bunun neresinde?
Şurada: Siyaset ülke yönetimine talip olunarak yapılıyor ve halktan oy desteği bulan partiler iktidara geliyor, liderleri de yönetimde en yüksek mevkiye getiriliyor. Halkın partiyle ilişkisi, eğer ülke demokrasi ile yönetiliyorsa, seçmenin partiye sadakati biçiminde gerçekleşmiyor. ‘Sadakat’ sözcüğü mutlaka kullanılacaksa, partinin halka verdiği sözlere ‘sadakat’ göstermesinin beklendiği söylenebilir. Esas ikili ilişki, halk oyuyla iktidara gelmiş olan partinin, ülkeyi refaha kavuşturması, itibarını sağlaması, insanlarını mutlu etmesi ile kurulabilir.
Politikacılar bu ‘başarıyı’ gösterdikleri oranda yerlerinde kalabiliyor demokratik ülkelerde; ekonomik sıkıntılar baş gösterdiği, dünyanın diğer ülkeleriyle ülkenin ilişkileri bozulduğu ve bunun bireysel düzeyde de hissedilir ve zarar verir hale geldiği, insanların gelecek kaygısına düştüğü zaman geçmişteki başarılar unutulabiliyor.
Halk evvelce desteklediği partinin arkasından yavaş yavaş çekilmeye başlıyor.
Normalde, şu sıralarda pek çok Avrupa ülkesinde yaşandığı türden parti-içi sorgulayıcı değerlendirmeler söz konusu oluyor ve “Neden böyle oldu?” sorusu eşliğinde hesaplaşmalara gidiliyor. İngiltere’de son 10 yılda çok sayıda başbakan değişmesi bundan. İktidar değişiklikleri pek çok Avrupa ülkesinde de yaşandı, yaşanıyor.
Türkiye ve AK Parti’ye bu açıdan baktığımızda ne görüyoruz?
Kimseyi üzmek istemediğim için, gerçek tabloları buraya taşıyarak yakın geçmişle bugün arasında meydana gelmiş olan geriye gidişi gözlere sokmak gibi bir niyetim yok. Her şey bir tarafa, ekonomide, dış politikada durumumuz herkesin gözleri önünde zaten.
Ülkeye “Nihayet biz de birinci ligteki ülkeler arasında yer alacağız” umudunu verecek bir başarıyı ilk döneminde yaşatmış olan AK Parti, son 10 yılında önce yalpalamaya, ardından da geriye gidişi durduramamaya başladı.
‘Premier Lig’de başa oynayan, ‘Şampiyonlar ligi’nde finali oynayan Tottenham takımının bugün karşılaştığı durum gibi…
Futbolcular yöneticileri, teknik direktörü sorguluyor, kendilerine verilen taktiklerle oynatılan oyunun başarısızlığa sebep olduğu görüşünü paylaşıyor, taraftarlar da stadyumda takımı coşturacak tezahürat yapmak yerine sessiz kalarak iç değerlendirmeye bir biçimde katılıyor.
Peki bizde siyasette ne oluyor?
Halkın iktidar partisine eskisi kadar destek çıkmadığı herhalde parti yönetimi tarafından da görülüyordur. Bunun sebepleri araştırılıyor mu? Araştırılıyor ve sebepler dikkatle not ediliyorsa, bunlar parti içerisinde etraflıca tartışılıyor mu?
Partililer sessizce kenara çekiliyor sadece.
Siyasetten futbola
Takım göz göre göre ligden düşme noktasına doğru yol aldığı halde, onu ve oyuncuları yanlıştan döndürmeyi sağlayacak tedbirler almak yerine, bir önceki dönemde büyük başarılara imza atmış teknik direktöre sadakat göstermeyi düşünüyor olabilir mi Tottenham takımı?
Yoksa, daha da ileriye gidip 7 golle yenileni yenilmemiş sayma gibi tuhaf formüller üretmeyi mi düşünür?
Bizde “Yüzde 50+1 kuralı değişsin, halktan yüzde 40 oy almış olan aday cumhurbaşkanı seçilebilsin” formulü ile derdine çare bulmaya çalışıyor da AK Parti, ondan bunu soruyorum.
“Neden artık böyle bir formüle muhtaç hale geldik?” sorusunu bile soran yok AK Parti içerisinde ve AK Parti’nin itibar ettiği medyada. Hatta, “Nankör millet” tadında değerlendirmeler yapanlar bile çıkıyor…
[Bu yıl Türkiye’de Süper Lig’de ilginç yeni bir durum görülüyor: Yerleşik takımlar zorlanıyor. İkinci sıradaki Fenerbahçe hariç ilk altı sırada hep Anadolu takımları var; birinci de Alanyaspor. Beşiktaş düşme hattı olan 16., Galatasaray ise 7. sırada. Beşiktaş kulübü kendisine çıkış yolu arama sorgulamasını başlattı. Futbolda bizde de hesap soruluyor, ama siyasette…]
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025