Fehmi KORU
Dünün, yani Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açıldığı günün, yani 24 Temmuz gününün, benim için herkesten farklı bir özelliği daha var: 24 Temmuz benim doğum günüm…
Türkiye’de gazetecilerin sansürün kaldırıldığı gün olduğu için Osmanlı’dan beri ‘basın bayramı’ olarak kutladıkları, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcılık kazandığı Lozan Antlaşması’nın imzalandığı günde doğmuşum.
70 yıl önce…
Doğduğum günün anlam ve önemine, şimdi bir de ‘Ayasofya’nın yeniden ibadete açıldığı gün’ olma özelliği eklendi.
Ben unutsam da bu üç önemli olay doğum günümü unutturmaz.
Herkesle birlikte Ayasofya’da yıllar sonra kılınan ilk cuma namazı için düzenlenen töreni izlerken, dün, bir yandan da 70 yıllık ömrümün hesabını gözden geçiriyordum.
Şöyle düşünün: Ayasofya’nın cami olmaktan çıkarılıp müze haline dönüştürüldüğü tarihten yalnızca 16 yıl sonra doğmuşum. Atatürk’ün vefat ettiği tarihten yalnızca 13 yıl sonra.
[Atatürk’ün arkasından “Gidiyor” şiirini yazan Orhan Seyfi Orhon’a göre 1937 yılında Türkiye’nin nüfusu 17 milyonmuş. Benim doğduğum yıl olan 1950’de yapılan nüfus sayımına göre nüfusumuz tamı tamına 20 milyon 947 bin 188 olmuş. Aynı yıl, şimdi 18 milyon kişinin yaşadığı İstanbul’da, yalnızca 983 bin 41 kişi ikamet etmekteymiş.]
Gençlerin gözünde büyütebilecekleri kadar uzun bir zaman dilimi 70 yıl. Çocukluktan ilk gençliğe evrildiğim dönemde ben ve akranlarım henüz 70 yıl yaşamamış olan büyüklere bile işleri bitmiş insanlar gözüyle bakıyorduk. O yıllarda Türk insanının ortalama hayatta kalma yaşı 45 civarındaydı. Bu hesaba göre, 70 yılda ortalama hayat süresi tam 30 yıl arttı.
Şimdilerde doktor dostlarıma yaşlanmaktan yakındığımda “Dur bakalım, henüz orta yaş grubunda sayılırsın” diyorlar.
Çok yakınlarım arasında yaşı 90’ın üzerinde dinç ve faal insanlar bulunuyor.
Kendine ve sağlığına dikkat edenler 100’lü yaşlara kadar hayatta kalabiliyorlar günümüzde.
Beni yoran şeyler ve cevabını bilmediğim sorular
Yine de 70 yaş dönümü ürkütücü.
Geriye dönüp baktığımda ömrümün büyük bölümünün benimle hiç ilgisi bulunmayan çalkantılara tanıklık etmekle geçtiğini görüyorum.
Türkiye’de değil de, batı sınırlarımızın biraz ötesinde doğmuş olsaydım, üç büyük (1960, 1971 ve 1980) ile bir post-modern (1997) sarsıntıya maruz kalmayacak, en temel ve o ülkelerdeki hemen herkesin üzerinde fazla düşünmeden kabul ettiği tercihler yüzünden başkalarıyla didişmem gerekmeyecekti.
Ahmet Altan’la galiba aynı yaştayız veya yaşlarımız birbirine yakın. O ömrünün son birkaç yılını cezaevinde geçiriyor. Neden?
Kendisiyle o olay arasında ufacık bir ilişki bulunsaydı, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra istese rahatlıkla yurtdışına kapağı atabilecek biriyken, benim akranım olan Alaeddin Kaya şimdi cezaevinde. Neden?
Osman Kavala bizden genç, ama o da bin günden fazladır cezaevinde. Neden?
Hayat cezaevlerinde geçirilecek kadar uzun değil, ucuz gözüyle bakılmamalı hayata.
Böyle bir ömür sürdürdüğüm için hayıflanıyor muyum? Hayır, tam tersine, bugüne kadar yaşadıklarım ve sizlerin de halen yaşamakta olduklarınız, bana ve hepimize ilave değerler katıyor.
Hiç değilse ben böyle düşünüyorum.
Dostlarla da ayrılıyor yollarımız bir bir
Değerler ve daha da önemlisi ‘ayrı bir anlam’ katıyor yaşanan hayatlara ülkemiz.
Yine de “Daha az değerli ve fazla anlamlı olmayan ve fakat insanların daha az yorduğu-yorulduğu bir hayata razı olabilirdim” diye düşünmeden edemiyorum.
Hayat değil, ama insanlar yorucu bizim ülkemizde.
Ben de o yorgunluğu üzerimde hissediyorum.
[Cep telefonumun adres defterinde birkaç bin kayıt var; buna karşılık kaç gerçek dostum var dersiniz? Sizlerin kaç gerçek dostunuz var?]
Cahit Sıtkı “Yolun yarısı eder” dediği ’35 yaş’ şiirinde, “Hayata beraber başladığımız dostlarla da yollar ayrıldı bir bir / Gittikçe artıyor yalnızlığımız” diyor.
Aynen öyle işte. Onun bu şiiri yazdığı günlerden farklı olarak, yollar ölüm yüzünden ayrılmıyor ama; günümüzde sıradan olaylar dostları birbirinden ayırıyor.
Korona günlerinde ‘riskli yaş grubu’ ilan edildiği için ’65 yaş üzeri’ olanlara özel ihtimam gösterildi. Emin olun, sık sık ’65 yaş üzeri’ kategorisinde ve bu sebeple sağlık açısından riskli olduğumu ilk bu dönem bana hissettirdi.
İstanbul belediyesinden yaşım sebebiyle aldığım toplu taşım araçlarında ücretsiz seyahat etmemi sağlayan kart bana bunu hissettirmemişti.
Geçenlerde bir ay kadar kaldığımda, ABD’deki bir kentte de, 65 yaş üzeri yabancılara bile ücretsiz seyahat imkanı sağlandığını öğrenince sevinmiştim de.
Yaşım artık 70 ve ben yaşlılara tanınan bu tür imtiyazların 70 yaş üstüne çekilmesinin daha doğru olacağını düşünebilirim. 65 yaş gözüme bayağı genç görünüyor da ondan.
Ömrümün son 20 yılı bayağı çabuk ve koştura koştura geçti.
Tebriklerinizi kabul ettim, hesabınızı iyi yapın
Doğum günüm dündü zaten, benim yeni yaşımı kutlamak yerine, bulunduğunuz yaşa gelene kadar neler yaşadığınızı, nelere tanıklık ettiğinizi gözden geçirin derim.
Herkes için mutlu, bereketli ve sağlıklı günler diliyorum.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025