Fehmi KORU
Bir an için her şeyin olup bittiğini ve Saadet Partisi’nin ittifak değiştirip ‘AK Parti + MHP + Vatan Partisi’ cephesine kaydını yaptırdığını varsayalım. Varsayımımızı bir adım daha ileri götürelim ve Saadet Partililerin bu ani cephe değişikliğini tereddütsüz kabul ettiğini, tümünün oylarını ‘Cumhur İttifakı’ için kullandığını da öngörelim.
‘Cumhur İttifakı’nın yeni sistem yüzünden zorunlu tutulduğu ‘yüzde 50+1’ şartını yerine getirmesi mümkün olacak mı?
Saadet Partisi’nin bütün oyları hiç eksiksiz o cepheye yazılsa da kayıpların kapatılamayacağını AK Parti’nin kendi yaptırdığı anketler bile gösteriyor.
Oylarda kanama yaşıyor ‘Cumhur İttifakı’ ve Saadet’in saf değiştirmesi yaraya merhem olacağa benzemiyor.
Bu durumda o soruyu sormak kaçınılmaz hale geliyor: Cumhur İttifakı cephesinin Saadet Partisi’ni yanına çekme atılımının sebebi ne olabilir?
Sorunun hiç öyle fazla irdeleme gerektirmeyen tek bir cevabı var: Temel Karamollaoğlu’nu siyasi denklemin dışına çıkarmak…
Milli Görüş çizgisi
Temel Karamollaoğlu Saadet Partisi’nin seçilmiş genel başkanı. ‘Milli Görüş’ diye bilinen çizginin siyasi hayatta belirdiği ilk günden itibaren içerisinde yer almış, kendisine hangi görev tevdi edilmişse, küçük-büyük ayırt etmeksizin hepsini canla başla yerine getirmiş bir isim. Kurucu lideri Necmettin Erbakan’ın vefatı sonrasında oylarının büyük bölümünü AK Parti’ye kaybetmiş Saadet’i, liderliği döneminde, siyasetin anahtar partisi haline getirmeyi ve bunu itibar kazandırarak gerçekleştirmeyi bildi Karamollaoğlu.
Onun liderliği altında, genç ve muktedir bir kadroyla, ilkeli bir siyaset çizgisini savunuyor bugün Saadet Partisi…
Gelişmeleri en başından itibaren yakından gözlemeye çalıştığım ve davetleriyle meslektaşların da katıldığı basını bilgilendirme toplantılarında bulunduğum için bunları biliyorum.
Son iki seçimde cirmini çok aşan bir performans gösterdi Saadet Partisi…
Kendi tabanını övünçle “Saadet Partiliyim” diyebilecekleri bir itibara kavuşturdu ve partiyi AK Parti’ye kaybettiği oyları zaman içerisinde geri alabilecek bir kıvama eriştirdi.
İlişki kurduğu diğer partileri daha olumlu bir çizgiye taşımada dönüştürücü bir etkisi de oldu Saadet’in…
Temel Karamollaoğlu ve arkadaşları ‘Milli Görüş’ çizgisini güncelledi. İlkeli çizgiden sapma anlamına gelecek her müdahale, Saadet Partisi’ni kurucu liderini sevenler kulübü haline dönüştürme sonucunu doğurabilir.
Oysa o alan da Necmettin Erbakan’ın oğlu tarafından kurulmuş bir parti tarafından işgal ediliyor.
İttifak edelim denilirken iltihak sonucu doğabilir
Saadet Partisi’nin kimyasını bozacak her yeni gelişme partiyi misyonsuz bırakacaktır.
İttifak değil iltihak olur Saadet’in Cumhur İttifakı’na katılması…
Cephe değişikliğini düşünmeyi gerektirecek ikili-çoklu görüşmelerde neler konuşulduğunu, ne vaatler üzerinde durulduğunu bilemem. Ancak Saadetli veya Saadetsiz Cumhur İttifakı’nın gidilecek ilk seçimde şimdilerde verdiği vaatleri yerine getiremeyecek bir oy gerilemesi yaşama ihtimali var.
Henüz sistem değişikliği yaşanmamış, dolayısıyla ‘yüzde 50+1’ şartının söz konusu olmadığı 7 Haziran 2015 seçiminde hükümet kurmak için yeterli oyu bulamamıştı AK Parti; benzer bir durum daha zor şartlarda gidilecek bir sonraki seçimde Cumhur İttifakı’nın başına da gelebilir.
Saadet’in cephe değiştirmesi cumhurbaşkanlığı seçiminde aday belirlenmesi sürecinde etkisiz kalması demek. İstenen bu olabilir ama ya sandığa yansıyan irade bu cephe değiştirme manevrasıyla beklenenden farklı gerçekleşirse?
AK Parti’nin ülke için doğru işler yapmaya çalıştığı, yaptıklarının içeride oylarını artırmaya, yakın ve uzak coğrafyada takdir kazanmaya yaradığı dönemlerde Saadet’in başında bugünkü kadro bulunsaydı o politikalara destek çıkma sonucu doğuracak bir yakınlığın kendilerine de ülkeye de yararı olabilirdi.
Yakınlık, o dönemde, AK Parti’nin sonradan içeride oy kaybına uğramasına, dışarıda da itibar kaybı yaşamasına yol açan yanlış politikaları üzerinde denetleme işlevi görebilirdi.
İttifak değişikliği için görüşülen Oğuzhan Asiltürk ‘bölünme tehlikesi’nden söz etmiş kendisine uzatılan bir mikrofona; bu yüzden nihai kararı şimdi değil de seçime bir hafta kala verecekmiş…
Okuyalım:
“İleride şöyle mi yaparız böyle mi yaparız demenin zamanı o noktaya geldiğimiz zaman, seçime bir hafta kala buna karar verilir. Yapılır. Ondan önce bunu açıklarsam bir bölünme meydana gelir.”
‘Bölünme tehlikesi’ varsa, o tehlikeyi akla getirecek olumsuzluk seçime iki yıl veya bir hafta kala devreye girmiş, ne fark eder?
Dost acı söyler
Keşke yeni seçim ittifakı konusunun görüşüldüğü ziyaret sırasında, bir süredir uygulanan yanlış politikalar yüzünden ülkenin ve insanının karşı karşıya kaldığı vahim sorunlar ve onların çözümüne ilişkin görüşler dile getirilseydi.
Fırsat bu fırsat denilerek…
Ziyaretin Saadet’e yarayacak hale getirilmesi öyle mümkün olabilirdi.
Temel Karamollaoğlu partisinin iktidara dönük eleştirileri için “Gerçek dostlar birbirinin hatasının üstünü örten değil, uyarıda bulunup hatırlatma yapanlardır. Yanlışların ortadan kalkması için acı söylüyoruz. Saadet Partisi şahısları değil, ilkeleri konuşur” demiş…
Doğrudur, acı sözler dostlar arasında söylendiğinde kimseye batmaz.
Bir dostları olarak ben de aynen öyle düşünüyorum.
Saadet Partisi bir sonraki seçimin belirleyicisi olabilecek iken bundan uzaklaşmasını getirecek bir yanlışlığa düşmemelidir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
17.07.2025