Fehmi KORU
Yıldırım Akbulut vefat etti.
Biliyorum, gençlerimiz -hiç değilse önemli bir bölümü- bu haberle ilk karşılaştıklarında “O da kim?” tepkisini vermişlerdir. O günleri hatırlayabilecek yaşta olan ve siyasete o zaman da yakın duranlar ise, gazetelerde arkasından yazılan övücü yazıları okuyunca dümura uğramışlarsa hiç şaşırmam.
Kendi hesabıma ben öyleyim.
Anavatan Partisi ve Turgut Özal isimlerinin siyasetin merkezinde yer aldığı 12 Eylül (1980) sonrası dönemde, en önemli görevlerde bulunan birkaç isimden biriydi Yıldırım Akbulut. İçişleri bakanlığı, TBMM başkanlığı ve başbakanlık görevlerinde bulunmuştu.
Her görevinde, basına, partisine, hatta o görevlere gelmesini sağlayan lidere kendisini beğendirme gibi bir derdi olmamış, millet eksenli bir çizgiden ayrılmamaya gayret etmişti.
Bizim basın onun bu özelliğini erken keşfetmiş ve bu yüzden her zaman en iyi yaptığı davranış tarzını ona karşı sergilemişti: Karşı çıkarak, küçümseyip lakaplar takarak, alaya alarak ve sonunda yerinden ederek…
Hakkında fıkralar uydurarak manşetlerinden saldıranlar bugün arkasından “Çok büyük adamdı” diye yazıyorlar…
Körfez Savaşı başbakanı olarak Akbulut
Türkiye’nin başından bela hiç eksik olmaz, ama en önemli dönemeç noktalarından biri olan ‘Birinci Körfez Savaşı’ (1990-1991) Yıldırım Akbulut’un başbakanlığı zamanında yaşanmıştı. Gözü Körfez’in zengin şeyhliklerinde olan Saddam Hüseyin, toprak ihtilafını bahane edebileceği Kuveyt’i Irak topraklarına katmayı kafaya koyduğunda, danışma ihtiyacı duyduğu ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Gillepie’nin takındığı “Sen bilirsin” tavrını niyetine destek olarak yorumlamış ve komşusunu işgale kalkışmıştı.
George Bush (Baba Bush) Amerikan ordusunu bölgeye getirmek için Irak’a saldırdı.
ABD bunu Türkiye ile birlikte gerçekleştirmek derdindeydi.
Turgut Özal da -o zaman Cumhurbaşkanı olmuştu- Türkiye’nin çıkarını ABD ile birlikte davranmakta görüyordu.
Bizim basın da neredeyse tek ses olarak “Irak’a girelim” marşları söylemekteydi.
Yıldırım Akbulut’un başbakan olarak o dönemde yaşadıklarının birinci elden tanığıyım.
Kendisiyle ABD ile birlikte savaşa girmeme konusunda aynı frekansta olan bakanlardan biri, basının saldırıları karşısında bayağı sarsıldığını gördüğü başbakana “Yalnız değiliz” mesajını doğrudan verebilmek için, bir akşam buluşmamızı sağlamıştı.
Bir yandan Saddam’ın Kuveyt’i işgaline şiddetle karşı çıkarken bir yandan da onu bahane ederek bölgeye asker göndermeye kalkan Amerikan’ın niyetlerini daha büyük şiddetle sergilemeye çabalıyordum.
O uzun görüşmemizde tek tek isim de vererek gazetelerde kendisini alaya alanlardan şikayet etmişti.
Manşetler o zaman da savaştan yanaydı ve basın birdenbire ‘Özalcı’ oluvermişti.
Direndi Yıldırım Bey ve Türkiye’nin ABD’nin ileri karakolu haline dönüşmesine izin vermedi.
Kısa süre sonra da koltuğunu kaybedeceği parti-içi isyanla karşılaştı.
18 büyük Türk büyüğü
Basını arkasına alan Mesut Yılmaz ne yapıp etmiş Özal Ailesi’ni içten fethetmiş ve Semra Özal’ın ANAP’ın İstanbul il başkanı olmasını sağlamıştı. Buna rağmen kongrede seçilmeye yetecek çoğunluğa ilk elde ulaşamadı; son anda Semra Hanım’ı adam adama markaja zorlayarak az bir oy farkıyla ANAP’a genel başkan olabildi.
Turgut Özal’ın Çankaya’dan indirilmesiyle sonuçlanması planlanan süreç, kendisinin de göz yummasıyla, aileden birilerinin Yıldırım Akbulut karşıtı cepheye destek çıkmasıyla o kongreden hemen sonra başlamıştı.
[O dönemde Turgut Bey’le ters düşmüştük. Gece-gündüz aramalarını kesmiş, karşılaştığımızda görmezden gelmeye başlamıştı. Mesut Yılmaz’ın adaylığı ve ailesi fertlerinin ona desteği günlerinde, esas hedefin kendisi olduğunu yazdığımda, beni aramış, ‘komplocu şeyler’ yazmakla suçlamıştı. Vefatından kısa süre önce düzenlenen ve kendisinin moderatörlüğünü yaptığı bir toplantıda yanına çağırmış, o dönemde yazdıklarımı hatırlatarak, “Sen haklıymışsın” demişti. Süleyman Demirel ile işbirliği halinde, Mesut Yılmaz, artık Turgut Özal’ı Çankaya’dan indirmenin taşlarını açıkça döşemekteydi.]
Yıldırım Akbulut’un başbakanlığa gelişi de Turgut Bey’in basını boşa çıkartmasıyla gerçekleşebilmişti.
Cumhurbaşkanlığına aday olduğunda yerine kimin geleceği ANAP içerisinde büyük bir yarışa yol açmıştı. Basın daha o zamandan Mesut Yılmaz veya onun çizgisinde (o zaman onlara ‘liberal’ deniliyordu) birinin Turgut Bey‘in halefi olabilmesini sağlamanın derdindeydi.
Partinin ‘muhafazakar’ kanadından biri olmasın da kim olursa olsun diye düşündüklerini yayınlarıyla belli ediyorlardı.
Özal ortalığa bir sis bombası atıverdi.
Lider, onun belirleyip ilan ettiği ve parti çoğunluğu hangisinin arkasında yer alırsa içlerinden onu atayacağı 18 kişiden biri olacaktı.
Basın 18 kişilik Özal listesinde yer alanlara “18 büyük Türk büyüğü” ismini takmıştı.
Gazeteler kendilerine uygun bir ismin Özal’dan sonra ANAP’ın başına geleceğinden, sisli ortamda yaptıkları yayınlarla bunun zeminini hazırladıkları güvencesiyle emindiler.
Meclis’in Turgut Özal’ı cumhurbaşkanı seçtiği gün (9 Kasım 1989), ANAP’ın öndegelenleriyle birlikte Çankaya Köşkü’ndeydim. Herkes yeni cumhurbaşkanını tebrik ediyordu.
Doğal olarak merak edilen, “18 büyük Türk büyüğü” listesinde yer alanlardan hangisinin boşalan yeri doldurmaya Özal tarafından layık görüleceğiydi.
Etrafta en çok telaffuz edilen isim Cengiz Tuncer’di.
Cengiz Tuncer de oradaydı ve sessizce tebrikleri kabul ediyordu.
Bir ara Turgut Bey ortalıktan kayboluverdi. Yan salonda Cumhurbaşkanı olarak ilk kararnamesini imzalamakla meşgulmüş. Yeni başbakanı atayan kararnameyi…
İsim biraz sonra duyulunca salonda bomba düşmüş etkisi yaptı.
Özal 18 isim arasında yer almayan birini başbakan olarak atamıştı…
Yıldırım Akbulut’u…
Haftalar öncesi 18 isim ortaya atarak tarafları yarışa sokmuş, adeta birbirine düşürmüştü; aklında ise kendisine muti olacağını düşündüğü 19. bir isim vardı. Yarışa sokmayarak erken saldırıları engellemeyi umduğu Yıldırım Akbulut’u böylece koruma altına almış oldu.
Açın, o günlerdeki gazetelere bu gözle bakın bakalım, daha ilk günden Yıldırım Akbulut’u gözden düşürmek için hangi manşetleri atmış, hangi alaycı ifadeleri kullanmışlar…
Düzgün adamdı Yıldırım Akbulut. Hep milleti düşündü. Hangi görevi üstlenmişse orada yanlış yapmamaya, yanlış yapılıyorsa ona alet olmamaya özen gösterdi.
Türkiye Yıldırım Akbulut’a çok şey borçludur.
Allah rahmet eylesin, Cennet’iyle mükafatlandırsın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.06.2025
19.06.2025
16.06.2025
10.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
22.05.2025
18.05.2025