Figen Çalıkuşu
Dünyanın en tuhaf mahlûku” şiirini ustaların ustası Nazım Hikmet, 1947 yılında yazdı.
“Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
“Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer…
Demeğe de dilim varmıyor ama - kabahatin çoğu senin, canım kardeşim” …
Yıl 2023.
Deryayı bilmeyen balık gibi biz de bize sunulan yaşamın kıymetini bilmedik, hala bilemiyoruz.
Kendimize layık bir yönetimi oluşturmadık. Ya da hadi bulamadık diyelim…
Veya Türkiye gibi jeopolitik stratejik konuma sahip bir coğrafyanın insanları olarak neleri ıskaladığımızı hiç değerlendiremedik.
Bu coğrafyanın hakkını verecek bir yönetim anlayışının bize nasıl bir hayat bahşedebileceğini bir düşünün.
Bu coğrafyayı bir barış adasına dönüştürecek bir devlet ve yönetim anlayışı, dünya için vazgeçilmez bir ülke, bu ülke insanları olarak da bize refah, zenginlik, özgürlük vadisi olurdu.
Biz yıllar boyu bizi kimliklerimiz üzerinden bölen siyasi anlayışların tuzaklarında kaybolduk, öldük, zulme uğradık, fakirleştik…
21 yıldır bizi yöneten siyaseti yeterince sorgulamadık. Dünyalılaşma çabası oldu ama hep topal kaldı.
21 yıl bir görüntü ile yönetildik, bizi oyaladılar.
Öldük, boş yere öldük, öldürüldük.
Maden katliamlarında öldük, trafik katliamlarında öldük, iş cinayetlerinde öldük, sellere kapıldık öldük, depremlerde öldük.
Siyasal iktidar bizi değil beton ekonomisini tercih etti.
Bina inşaatını bir hırsızlık ve ölüm tarlasına çevirdiler. Ama şimdilerde çadır bile kuramayacak kapasitede olduklarını gördük.
Adıyaman’da günler sonra kurabildikleri çadırları su bastı, konteynerleri sel götürdü.
Nereye çadır kurulacağından dahi bihaber oldukları anlaşıldı.
Urfa’da yaptıkları alt geçitlerde insanlar boğularak öldü.
Biz insanlar bu kadar sessiz kaldığımız için olsa gerek doğa faturayı tüm topluma çıkardı.
Bu insanı görmeyen yönetim anlayışını iktidarda tuttuğumuz için…..
Kandığımız, sorgulamadığımız için….
Doğa bize çok ağır ve çok acılı bir fatura kesiyor .
Üstelik durmuyor, sakinleşmiyor, teskin olmuyor doğa.
Yeri yerinden oynatıyor, esiyor, kükrüyor, yağıyor, kâbusu yaşatan yüzünü bir daha, bir daha gösteriyor bize…
Ama artık yeter, dur demek lazım.
Acıları bir parça da olsa hafifletmek, yaraları sarmak lazım.
Kanmaya, kandırılmaya artık son demek lazım.
Bunca acı, yürek parçalayan insan hikâyelerine karşın alınan bir ders var mı?
Ne gezer gözleri, akılları gene betonda …
Şayet İnsanı tercih etselerdi:
OHAL değil, deprem bölgesini ‘’Afet Bölgesi’’ ilan ederlerdi….Etmediler…
8 Şubat 2023 tarihli resmi gazetede ilan edilen Cumhurbaşkanlığı kararında sadece OHAL ilan ettiği yazılıdır.
Afet bölgesi ilanına dair alınan bir karar yok.
“Genel hayata etkili afet bölgesi” ifadesi zaman zaman kullanılmakta ise de bu ifade “müstakil bir afet bölgesi” ilanı anlamına gelmez.
Halbuki Afet bölgesi ilan edildiğinde ne olur?
Her şeyden önce bölge insanlarının tüm maddi kayıpları devlet tarafından ödenir.
Yasaya göre insanı önceleyen pek çok avantaj sağlar. İnsanı gören devleti, insan da görür, hisseder.
İnsanlarımızın acılarını hafifletmek yaraları sarmak isteseler, sadece “müteahhitleri tutuklama gölge oyunu” da oynanmazdı örneğin. Bu sahte yargılama oyunu da son bulmalı.
Nasıl mı?
Derhal ama derhal “özel yetkili mahkemeler” kurulmalı.
Ölüm binalarına layık görülüp deprem enkazında kalmamıza, depremden sonra enkazlarda yardım çığlıkları ile ölmemize, çadırsız, susuz kalmamıza kimler sebebiyet verdi?
Dere yatağına kavşak yapma kararını kimler aldı? Ölüm kavşaklarını kimler yaptı?
Cumhurbaşkanı OHAL yetkisini kullanmalı ve özel yetkili mahkemeleri kurma kararı almalı…
Depremden kurtulduysa bu kez de selde öldü insanlar.
Biz tesadüfen yaşıyoruz, bizi yönetenler nasıl öldüğümüze aldırmıyor…
Biz sustukça doğa susmuyor, teskin olmuyor, sakinleşmiyor…
Önümüzde bir fırsat var…
15 Mayıs, bir bahar sabahı…
Hayatın taç yapraklarını açtığı, coştuğu, tomurcuklandığı bir bahar sabahı…
O mutlu, umutlu sabah için kıpırdamalıyız.
Doğanın öfkesini değil şenlikli mucizesini yaşattığı bir bahar sabahı için…
Ölmemek için, öldürülmemek için, dünyalı bir hayat için…
Çok geç kaldığımız demokratik isyanımıza başlayıp sonuçlandırmak için….
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2025
23.05.2025
18.05.2025
10.05.2025
2.05.2025
25.04.2025
19.04.2025
13.04.2025
4.04.2025
28.03.2025