Hakan TAHMAZ

Erdoğan–Bahçeli ayrışması mı?
7.11.2025
30
Bahçeli, önceki deneyimlerinde olduğu gibi bu kez de ittifakı bozmama yönünde dirençli davranabilir. Kendi seçmenini, “devlet dış güçlerin tehditleri altında, Erdoğan’a sahip çıkmak zorundayız” gerekçesiyle ikna etmeye devam edebilir. Ancak Erdoğan artık Bahçeli’nin desteğini faydalı görmezse, ya da yeni bir siyasi partner ortaya çıkarsa, bu denge hızla değişebilir. O noktada ne olacağını kestirmek güç. Yaşayıp göreceğiz. Bir diğer bir ihtimal de, her iki liderin kendi aralarında rol paylaşımın

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, DEM Parti’ye, PKK lideri Abdullah Öcalan’a ve Kürt sorununa bir yıldır sergilediği yaklaşım ve söylemi insanları şaşırtmaya devam ediyor. Sanki çağ atlamış gibi algılanıyor.

Bahçeli, Salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada ilk kez, Meclis Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda bir heyetin Abdullah Öcalan’ı da dinlemesi gerektiğini ve partisinin buna hazır olduğunu söyledi. Toplantı sonrasında, bir gazetecinin sorusu üzerine ise eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği hak ihlali kararıyla ilgili olarak, “Demirtaş’ın tahliyesi Türkiye için hayırlı olacaktır.” ifadelerini kullandı. Bu sözler Türkiye’nin siyasi gündemine bomba gibi düştü.

Her iki konunun da uzun süredir ülke gündeminin ilk sıralarda yer alması, toplumsal beklentilerin ve tartışmaların bu noktalara odaklanmasına yol açtı.

Demirtaş ve arkadaşlarıyla birlikte Osman Kavala ve diğer Gezi davası tutuklularının tahliye olasılığının belirmesi, kamuoyunda heyecan yarattı. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını tanımamanın on yıllık zulmünün sona erebileceği yönünde bir umut dile getirilmeye başlandı.

Bu yazıda, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’in yerine atanan kayyımların görevde kalmaya devam etmesi kararını unutmadan, Bahçeli’nin konuşmasında özellikle gözden kaçırılmaması gereken bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Öncelikle, bu konuşma AK Parti ile MHP ya da Bahçeli ile AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki güncel siyasal gelişmelere yaklaşımda bir uyum bozulmasına ve politik çatlağın büyümekte olduğuna işaret eder nitelikte.

Bilindiği gibi, Kıbrıs seçim sonuçlarına yaklaşım konusunda iki parti arasındaki görüş farklılığı çok keskin ve sert biçimde dünya kamuoyuna yansımıştı.
Bahçeli seçim sonuçlarını “Kıbrıs Türkleri ve Türkiye için kabul edilemez” bulmuş ve sonuçların tanınmaması çağrısı yapmıştı. Konuyu, İsrail ve Yunanistan’ın jeopolitik hedefleri bağlamında Kıbrıs Türklerinin ve Türkiye’nin “beka ve güvenlik” meselesine bağlamıştı.

İktidar partisi mensupları ise doğru ve doğal olanı yaparak sandık sonuçlarına saygılı bir tutum sergilediler.

Bahçeli’nin Salı günü grup toplantısında sarf ettiği şu sözler de gözden kaçmamalı:

“Bölücü terör örgütünün örgütsel varlığı lağvedildikten sonra örgüt elemanlarının SDG/YPG silahlı güçlerinin Suriye merkezi yönetimiyle entegrasyon müzakereleri devam ederken ayrı bir tümen kurma taleplerini milli güvenliğimize doğrudan bir tehdit olarak değerlendiriyoruz.”

Bu açıklama, Suriye’deki olası gelişmelere dair önleyici bir tepki niteliğinde.
Oysa kısa süre önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye ile SDG/YPG arasındaki pürüzlerin giderilmeye başlandığını ifade etmişti.

Bahçeli, bu durumu “yakın tehlikenin birebir takibiyle birlikte sahada önüne geçilmesi akut bir ihtiyaçtır” sözleriyle tanımladı.

Bu vurgu, Türkiye’ye özgü yeni çözüm sürecinin önündeki en ciddi engellerden birine işaret ediyor. Yani Bahçeli’nin çıkışı, iktidarın bilgisi ve onayıyla yürüyen Suriye sürecine ilişkin bazı yönleriyle bazı kesimler tarafından açık bir itirazı içeriyor.

Gerçekten de, Suriye ve Rojava’nın geleceği, iktidarın yeni süreçteki temel motivasyonu olmayı sürdürüyor. Ancak Bahçeli’nin güvenlik merkezli yaklaşımı, siyasi bir değişim veya öğrenme süreci yaşamadığını, tam tersine eski reflekslerini koruduğunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD, Katar ve Mısır devlet başkanlarıyla birlikte Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde Barış Zirvesi’nde imzaladığı bildirinin mürekkebi kurumadan, Bahçeli “soykırımcı İsrail lideri Binyamin Netanyahu ile barış olamayacağını, hesap sorulması gerektiğini” açıkladı.

Bahçeli ile Erdoğan arasında bir süredir merakla izlenen yeni çözüm sürecine ilişkin yaklaşım farklılığı, tüm bu gelişmelerle birlikte canlılığını koruyor.
Bu farklılık, “devletin bekası” ve “ulusal güvenlik” konularına denk düşen bir boyuta sahip olsa da, Cumhur İttifakı’na ömür biçmek için henüz erken.

Bahçeli, önceki deneyimlerinde olduğu gibi bu kez de ittifakı bozmama yönünde dirençli davranabilir.
Kendi seçmenini, “devlet dış güçlerin tehditleri altında, Erdoğan’a sahip çıkmak zorundayız” gerekçesiyle ikna etmeye devam edebilir.

Ancak Erdoğan artık Bahçeli’nin desteğini faydalı görmezse, ya da yeni bir siyasi partner ortaya çıkarsa, bu denge hızla değişebilir. O noktada ne olacağını kestirmek güç. Yaşayıp göreceğiz.

Bir diğer bir ihtimal de, her iki liderin kendi aralarında rol paylaşımının gereği olarak sergiledikleri tutum ve yaklaşımların muhalefet tarafından böyle anlaşılmasına yol açacak siyasi oyunun kötü senaryosunu birlikte yazmış olmalarıdır.

Bu olasılık yabana atılmamalıdır; çünkü böylesine bir oyun, toplumsal çürümenin zirve yaptığı bir tabloya işaret eder.
Ancak bu bir gerçeği değiştirmiyor, toplumun barış umudunun yeniden istismar edilmesi, uzun vadede en yıkıcı sonuçları doğurabilir.  Böylesi yeni çözüm sürecinde ateşle oynamak gibi bir şey olur.

Aynı zamanda Suriye’de Kürtlerin varoluşlarının anayasal hali veya Şam ile SDG/ YPG ilişkisi Türkiye’deki çözüm süreci açısında İngiliz düğümüne dönüştü.  Başta Meclis Komisyon heyetinin Abdullah Öcalan ile dinlemesi ve Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi bu düğümün çözüldüğün işareti olacağı anlaşılıyor. Bahçeli son grup konuşmasında vermek istediği esas mesaj bu olabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar