Hasan ÖZTÜRK
Kedileri çok severdi Barış. Kedi sevmek için, her gün arkadaşı Ünal’ların evine gider akşama dek orada kalırdı. Annesi buna bir çare bulması gerektiğini düşünüyordu. Her gün komşularına gitmesini istemiyordu oğlunun. Onun, kedi sevmek için gidip komşularını tedirgin ettiğini düşünüyordu. Babasıyla annesi bu konuyu kendi aralarında konuşup Barış’a bir kedi almaya karar verdiler. Hem Barış her gün kedi sevmeye gidip komşularını sıkıntıya sokmayacak ve hem de son günlerde evlerinin kilerinde gördükleri farelerden kurtulmak için çare bulmuş olacaklardı. Anne ve babasının bu kararını duyunca öylesine sevinmişti ki Barış, içinden kanat takıp uçmak geldi.
Komşularının doğuran kedilerinin yavrularından en güzelini seçtiler. Bu tıpkı annesine benzeyen beyaz bir yavruydu. Biraz anne sütüyle büyümesini bekleyip sonra da evlerine aldılar yavruyu. Barış onunla oynamaktan ders çalışamaz olmuştu. O da öyle bir maskaraydı ki sevmemek olanaksızdı. Annesi ve babası derslerini kedi yüzünden aksatan Barış’la konuşup, onun günün belli saatlerinde kediyle oynamasını ve diğer saatlerde de derslerini çalışmasını istediler. Yavruyu geri verebileceklerini söyleyip onun yine eskisi gibi çalışkan bir öğrenci olmasını sağladılar. Barış odasına girdiğinde kediyi dışarıda bırakıyordu. Dışarıda kalan kedi Barış’ın annesinin yanına gidip ona öyle oyunlar yapıyordu ki kadının ilgisiz kalması olanaksızdı. İşini gücünü bırakan kadın Barış’a belli etmeden yavruyla oynuyordu. Hastalık gibi, babaya da bulaşmıştı kedi yavrusunu sevip onunla oynamak. İşten yorgun argın gelip koltuğa oturduğunda maskara kedi onun kucağına atlar yaptığı oyunlarla adamı kendisiyle oynamaya zorlar, bunu da başarırdı. Evin eğlencesi olmuştu. Üçü birden günlerce düşünüp sonunda Barış’ın istediği Minnoş adını koydular yavruya.
Minnoş kedi değil de evin dördüncü kişisiydi sanki. Aletli jimnastik yapan sporculara taş çıkartırcasına oyunlar yapıyordu eline geçirdiği gereçlerle. Oynayacak hiçbir şey bulamadığında boynundaki mavi boncukla oynuyordu. En iyi oyun arkadaşı aynadaki kendi görüntüsüydü. Onunla oynarken sık sık aynaya toslardı suratını. Geceleri barışın yorganının üstünde yatardı. Birkaç kez de çocuğu uykusundan uyandırmıştı Minnoş. Uykusunda kıpırdayıp elini kolunu salladığında Minnoş oyun yapıyor sanıp onun elini tırmalıyordu. Uyanan Barış Minnoş’u çok sevdiği için canın acımasına aldırmayıp hiç sesini çıkarmıyordu. Onu odasından dışarı çıkarıp kapıyı kapatmak istemiyordu. Yalnız kalınca üzüleceğini, buna neden olduğu için de kedisinin kendisine darılacağını düşünüyordu.
Minnoş’un hep öyle kalmasını istiyorlardı evdekiler, ama zaman durmuyordu. Üstelik de kilerdeki fareler, iki derken üç, üç derken dört olmuş, durmadan da çoğalmayı sürdürüyorlardı. Minnoş’un fareleri yakalaması için bir an önce büyümesi gerekiyordu. Sahipleri onu en güzel yiyeceklerle, özel kedi mamalarıyla büyütüyorlardı güçlü olsun diye. Güçlü de olacağa benziyordu Minnoş, kemikleri kardeşlerinden iri olmaya başlamıştı.
Minnoş altı aylık olduğunda Barış’ın annesi onu denemek için kilere bırakmıştı. Aradan birkaç saat geçtikten sonra gidip bakmak istedi. Belki birkaç fare de yakalamıştır diye umuyordu; çünkü son günlerde fareler çoğalmış, her kilere indiğinde kadının ayaklarının dibinde cirit atar olmuşlardı. Kilerin kapısını açıp baktığında Minnoş’u göremedi. Işığı da yakıp çevreyi denetlemeye başladı. Bir süre sonra da görebildi fare yakalamak için bıraktıkları kediyi. Yatmış, farelerden birine yalatıyordu kendisini. Yanlarındaki iki fare de aşırdıkları peyniri yiyorlardı. Minnoş bu durumdan çok mutluydu. Barış’ın annesi çok şaşırmıştı gördüğü duruma. Yanına kadar gitti Minnoş’un, onu gören fare ok gibi kaçıp kayboldu. Zevkten gözlerini yummuş olan kedinin kadının geldiğinden haberi yoktu. Biraz zaman geçip de niye yalamıyor bu fare beni diye gözlerini açıp baktığında tepesine dikilmiş şaşkın şaşkın kendisini izleyen kadını gördü. Senin ne işin var burada, keyfimi kaçırdın der gibi bakıyordu kadına Minnoş...
Minnoş’un bu durumu evdekileri şaşırttı. İşe yaramamıştı umutla büyüttükleri kedi. Hazırlop yemeye alışmış Minnoş’un, çalışıp emeğiyle kendisine yiyecek bulmak işine gelmemişti. Fareleri yakalayıp onları yiyeceğine, onlarla arkadaş olmayı yeğlemişti. Böylece hem kendini boşu boşuna yormamış ve hem de oynamak için yeni arkadaşlar bulmuş oluyordu. Fareler de bir kediyle dost olmaktan çok mutlu olduklarından onu yalayıp tüylerini parlatıyorlardı.
Adsız, bir sokak kedisiydi. Sokakta doğmuş ve sokakta büyümüştü. Karnını da sokaktan doyuruyordu. Kendisini bir ay kadar emziren annesi bir gün ortalardan kaybolmuş, ondan sonra da bir daha gören olmamıştı. Adsız hangi çöp tenekesinde daha çok yiyecek olduğunu, hangi lokantanın aşçısının iyi yürekli olup kendisine bir parça et atacağını daha çok küçük yaşlarda öğrenmişti. Yıkılmaya yüz tuttuğundan oturanlarca boşaltılmış bir evin bahçesindeki kömürlüğe yer yapmıştı kendisi için. Ağzıyla sürükleyip götürdüğü birkaç paçavrayla yer yapmıştı kendisine. İrileşip güçleninceye dek çok çekmişti kendisinden büyük sokak kedilerinden. Ne zaman bir lokma bir şey bulsa yemek için, tepesinde kendisinden güçlü bir kedi biterdi hemen. Kendisiyle ilgilenen kimse olmadığı için ona ev kedileri gibi ad koyan da olmamıştı. (‘Adsız’ adını daha sonra Minnoş’un sahibi Barış koyacaktı kendisine.) Bırakın ad koymalarını, bol bol tekmelemişlerdi insanlar onu...
En iyi arkadaşı kendisiyle aynı yaşta olan tekir bir kediydi. Onunla da arkadaşlıkları şöyle başlamıştı. Adsız, bir gün açlıktan bayılacak gibi olmuştu. O gün tüm sokakları gezmiş bir lokma yiyecek bulamamıştı karnını doyurmak için. Kendisini bu durumda gören tekir kedi ona acımış ve ağzındaki büyükçe bir balığı Adsız’a vermişti. Karnını doyurup kendine gelen Adsız, tekir kediye çok teşekkür etmiş, iyiliğini bir gün ödemek istediğini anlatmıştı ona. Tekir kedi, kendisine böyle teşekkür edip iyiliğinin değerini anlayan Adsız’dan hoşlanmıştı. Ertesi sabah erkenden onu, ağlarını temizleyen yaşlı bir balıkçının yanına götürmüştü tekir renkli kedi. Balıkçı balıkhanede iyi para edecek balıkları kendisine ayırıp diğerlerini, yanında gözlerini kendisine dikip bakan aç kedilere atıyordu. Balıkları kapışmak için birbirleriyle kavga eden kedilere kızıyor ve: “Hepinize var, kavga edip durmayın bakayım” diye bağırıyordu onlara. Kavgacı kedilere kızdığı için de en sessiz ve bir kıyıda arsızlık yapmadan bekleyenlere atıyordu balıkları. Tekir kedi de bir kıyıda sessizce bekleyenlerden olduğundan kavgacı ve arsızlardan çok balık yemişti. Arkadaşını örnek alan Adsız da onun gibi bir kıyıda sessizce beklemişti. Bu yeni gelen kedinin ayırtına varan balıkçı, “Yeni konuğumuz var demek, sana bir hoş geldin diyelim” deyip ona, satmak için ayırdığı balıklardan en büyüğünü atmıştı.
Her sabah gelip karınlarını burada doyurmuştu iki arkadaş. Bir gün tekir kedinin sarhoş bir sürücünün kullandığı bir otomobilin altında kalıp ölmesiyle bu arkadaşlık bitmişti. Birkaç zaman sonra, balıkçı da gelmez oldu her zaman ağlarının temizlediği yere. Balığı çok seven Adsız da karnını başka yerlerde doyurmak için yine sokaklara düşmüştü...
Aylardan Mart’tı ve karlı bir kış günüydü. Minnoş, başını cama dayamış yağan karları izliyordu. Bir yandan da düşünüyordu; ev sahipleri, eskisi kadar sevmiyordu onu; ne olacaktı bu işin sonu? Evdeki fareleri yakalamıyor diye kızıyorlardı Minnoş’a. Bir gün önce ne olursa olsun şu farelerden birkaç tanesini yakalayayım diye saldırmış, fakat hiç birini yakalayamamıştı. Yalnız yakalayamamakla kalsa yine iyi; fareler gülüp dalga geçmişlerdi onunla. “Ne yapsam da yakalasam benimle dalga geçen şu fareleri” diye yoruyordu kafasını, yoksa bu sevgisizlik onun canını çok sıkıyordu. Sevilmeye alışmıştı...
Bir yandan bunları düşünüp bir yandan da sokağı izleyen Minnoş, sokakta iki küçük kuşun soğuktan ve lapa lapa yağan kardan sersemlemiş ne yapacaklarını şaşırmış durumda ortalıkta gezindiğini gördü. Kuşlarla oynamak geldi içinden Minnoş’un. Karların üstünde hoplayıp zıplayıp hem kendini eğlendirmek hem de şaşkın şaşkın ortalarda gezen kuşları eğlendirmek istedi canı. Barış’ın annesi bakkala giderken o da çıktı dışarıya. Kadın onu içeriye sokmak istedi. “Bu karda kışta ne işin var senin sokakta” dedi ama o dinlemeyip fırladı sokağa. “Git bakalım, biraz sonra titreyerek gelirsin” deyip bakkala gitti kadın.
Minnoş, oynayıp eğlenmek için tam yaklaşıyordu ki kuşların yanına, kara bir kedinin yavaşça yaklaşmakta olduğunu gördü. Kuşlara doğru yaklaşan bu kedi Adsız’dı. İki günden beri de ağzına bir lokma yiyecek koymamıştı. Sersem sersem ortalarda dolaşan bu kuşlardan birini yakalayıp yemek için can atıyordu. Onun amacının kötü olduğunu gördü Minnoş. Bu kara kedinin sanki üzerlerine atlayıp soğuktan ve kardan bunalmış minik kuşlara bir kötülüğü dokunacakmış gibi geldi ona. Tüm gücüyle, “miyaaav” diye bağırdı Minnoş. Bu sesi duyan iki kuş uçup uzaklaştılar oradan. Ne olduğunu anlayamayan Adsız, sesin geldiği yöne baktığında boynunda süs boncuklarıyla karlarla aynı renk olan Minnoş’u gördü. Öylesine kızdı ki ona. Minnoş’un ev kedisi olduğunu ve karnının da başkalarınca doyurulduğunu hemen anlamıştı onun görünüşünden. Büyük bir öfkeyle kuşları kaçıran bu ev kedisinin yanına yaklaştı, yaptığının cezasını vermek istiyordu ona. Minnoş da ona yaklaşıyordu. Yaptığının ayıp olduğunu zavallı kuşları rahatsız etmenin ne denli kötü bir şey olduğunu anlatacaktı. Öfkesinden deliye dönen Adsız, bağırdı Minnoş’a:
“Niye kaçırdın kuşları?”
“Bir kötülük yapacağından korktum onlara.”
“Karın doyurmak ne zamandan beri kötülük oluyor?
Minnoş çok şaşırmıştı. “Karın doyurmak dediğine göre, yalnız korkutmakla kalmayıp, bu kara kedi yiyecekti o minik kuşları demek” dedi kendi kendine. Aklı hiç ermemişti bu işe Minnoş’un:
“Yiyecektin demek o güzel kuşları?”
“Yok, kartopu oynayacaktım onlarla. Ne dediğini kulakların duyuyor mu senin?
“Nasıl olur kardeş, ne yaptılar ki onlar sana da yemeye kalkıyorsun o zavallı kuşları?”
“Sende biraz kaçıklık var sanırım?”
“Niye kaçıklık olsun? Asıl zavallı minik kuşları yemek isteyen acımasız kedilerde bir kaçıklık olur. Bense kuşları çok severim.”
“Ben de severim. Bir yesen tadına doyamazsın. O zaman daha çok seversin onları”
“Nasıl da acımasız konuşuyorsun kardeş?”
“Bana bak, sen hiç açlık çektin mi yaşamın boyunca?”
“Niye açlık çekecekmişim? Ben ev kedisiyim.”
“Ben iki günden beri bir şey koymadım ağzıma. Açlıktan ölmek üzereyim. Ondan haberin var mı senin, sayın ev kedisi?”
Minnoş, bu iki gündür aç olduğunu söyleyen sokak kedisine ilk kez dikkatlice baktı. Gerçekten karnı içine göçmüş, dermansızlığı gözlerinden belli oluyordu. Yorgun ve aç yüzüne biraz daha dikkatlice bakınca karşısındakinin epeyce güzel ve yakışıklı bir kedi olduğunu görmüştü. Çirkin görünüşü açlıktan ve kirdendi.
“Demek iki gündür ağzına bir lokma bir şey girmedi?”
“Girmedi ya. Senin için karnını doyurmak sorun olmuyor. Ekmek elden, su gölden.”
“Sanırım haklısın. Yine de o minik kuşlara acıyorum ben.”
“Ben de bayılmıyorum o minik güzel kuşları yemeğe, ne çare ki açlık istemediğim şeyleri yaptırıyor bana.”
“Adın ne senin?”
“Adım mı? Güldürme beni süslü delikanlı, sokak kedilerinin adı olmaz bilmiyor musun bunu?”
“Nereden bileyim, ilk kez çıkıyorum ben sokağa. Hiç arkadaşım olmadı ki sokak kedilerinden.”
“Öğren öyleyse, sokak kedisi olduğum için benim adım yok. Boşa çene çalacak durumda da değilim ben seninle. Gidip bir şeyler bulmalıyım karnımı doyurmak için. Yoksa açlıktan gebereceğim.”
Adsız gitmek için davrandığında: “Dur gitme” dedi ona Minnoş. Onu ilginç bulmuş ve hoşlanmıştı bu sokak kedisinden. Adsız’ın kendisini bırakıp gitmesini istemiyordu. Onun yaşamını merak ediyor ve ondan sokak kedilerinin nasıl yaşadığını öğrenmek istiyordu. Bir yandan da “Bu sokak kedisiyle arkadaşlık yaptığımı ev sahiplerim görürlerse çok kızarlar” diye düşünmekten de kendisini alamıyordu.
“Gitme diyorsun bana, niye gitmeyeyim? Senin gönlünü mü eğlendireyim burada kalıp? Senin karnın tok, biraz sonra da beni sokakta bırakıp sıcacık evine gideceksin? Yattığım eski, yıkılmak üzere olan eve gideyim de, belki orada bir fare yakalayıp doyururum karnımı.”
“Fare yakalayabiliyor musun sen?”
“Ne demek o öyle?”
“Fare yakalamayı becerebiliyor musun diye soruyorum?”
“Kedilerin işi fare yakalamaktır. Fare yakalayamayan kedi olur mu be şunun sorduğu şeye bak?”
“Ben yakalayamıyorum da.”
“Güldürme beni” deyip bir süre Minnoş’la dalga geçercesine güldü Adsız. Fare yakalayamayan kedi ilk kez görüyorum, başkaları söyleseydi inanmazdım. Vay be ne kediler varmış dünyada. Hazırdan yemeye alışınca öyle oluyor demek kediler.”
“Rica etsem bizim kilerdeki fareleri de yakalar mısın? Hem karnını doyurursun hem de bana büyük bir iyilik yapmış olursun”
“Sevinerek yaparım böyle bir şeyi. Yalnız, biraz daha beklersek açlıktan fare yakalayacak güç kalmayacak bacaklarımda.”
“Hadi öyleyse gidelim.”
Birlikte gidip sahiplerine görünmeden bir yolunu bulup kilere girdiler. Adsız, büyük bir fare yakalayıp güzelce yedi. Minnoş’a da üsteledi ama o farenin tadına bakmadı. Kendisi için özel yapılan mamalara alıştığı için zor gelmişti çekiştire çekiştire fare yemek. O günden sonra iki kedi her gün buluşmaya başladılar. Kiler de fare kalmamıştı Adsız’ın yüzünden. Minnoş, kendi mamalarından bir kısmını saklayıp Adsız’a yediriyordu. Sahipleri, fareleri Minnoş yakaladı sanıp çok sevinmişlerdi. Artık, kendilerini farelerden kurtaran Minnoş’u eskisi gibi çok seviyorlardı.
İki kedinin her gün buluştuğunu görüp anlamıştı Barış. Durumu annesiyle babasına da söyledi. Minnoş’la arkadaşlık kuran kara kedinin adının olup olmadığını bilmediği için de ona Adsız adını takmıştı. Barış, “Minnoş’ la sokak kedisi Adsız her gün buluşuyorlar haberiniz olsun” diyerek bildirmişti olayı anne ve babasına. Evdekiler böyle bir ilişkinin Minnoş’a yakışmayacağını, ne olduğu belirsiz bir sokak kedisiyle, elleriyle büyütüp eğittikleri bir ev kedisinin arkadaşlık kurmasını istememişlerdi. “Nerden baksan görgüsüz ve arsız bir sokak kedisi o” diyordu Barış’ın annesi. Uğraşıp ayağını kestiler Adsız’ın. Birkaç kez tekmelenip birçok kez de kafası Barış’ın attığı taşla yarılan Adsız, eve yaklaşmaya korkuyordu. Sokağın başında durup çok iyi arkadaş olduğu Minnoş’un gelmesini bekliyordu. Sahipleri Minnoş’u da çıkarmıyorlardı dışarıya. Günler geçtikçe arkadaşı Adsız’ı daha çok özlüyordu Minnoş. Ne yapıp edip buluşmak ve çok özlediği arkadaşını görmek istiyordu.
Bir gün, uğraşıp kaçtı Minnoş dışarıya. İki kedi sokağın başında buluştular. Birbirlerini çok özlemişlerdi. Adsız, ona eve geri dönüp dönmeyeceğini sorduğunda:
“Hayır, dönmeyeceğim” dedi o.
“Sen rahata alışıksın, sokak kedisi olarak yaşaman çok zor olur amma, bunu düşündün mü hiç?”
“Evet düşündüm. Nasıl olsa doyururuz karnımızı. Seninle kalıp özgür olmak istiyorum Adsız. Fareleri de senin yakaladığını öğrendiklerinden beri beni yine çok horluyorlar.”
“Ben birlikte olacağımıza sevinirim, ancak yine de iyi düşünmeni öneririm.”
“Ben kararımı verdim. Seni bir arkadaş olarak çok sevdim, evde de mutlu değilim hiç, onun için seninle sokaklarda aç susuz gezmeyi yeğlerim.”
“Gidelim öyleyse” deyip onu kendisinin soğuk ve yiyecek olmayan evine götürdü Adsız.
Günler geçtikçe Minnoş zayıflıyordu. Adsız’ın bulduğu yiyecekleri paylaştıkları için de çoğu zaman ikisinin de karnı doymuyordu. Bir gün yattıkları yere ağzında kocaman bir lüfer balığıyla geldi Adsız. Minnoş, hem sevinmiş hem de çok şaşırmıştı bu işe. “Adsız çaldı mı acaba ağzındaki balığı” diye şüphelenerek sordu ona:
“Nereden buldun ağzındaki balığı Adsız?”
“Bir balıkçının tezgâhından çaldım.”
“Çok ayıp değil mi başkasının tezgâhından balık çalmak? Hırsızlık derler buna?
“Ayıp olduğunu biliyorum. Hırsızlık yapanı da sevmem. Ancak, iki seçenek vardı önümde, ya bu balığı çalacaktım ya da ikimiz birden açlıktan ölecektik. Ölmek istemediğim için çaldım bu balığı. İki saat tezgâhın yanında bekleyip balıkçının gözünün içine baktım. Adam küçük bir balık versin de gideyim diye bekledim, vermedi. Ben de o uzaklaşınca tezgâhındaki bu koca lüferi kapıp kaçtım.”
İki kedi lüferi yerlerken konuşuyorlardı. Adsız:
“İnsanlar biz kedilere karşı niye böylesine acımasız Minnoş?”
“Yalnız kedilere karşı mı acımasız sanıyorsun insanları sen Adsız? Birbirlerini öldürüyorlar duymuyor musun? Sen hiç kedi savaşı diye bir şey duydun mu? Karnımız doyunca kavga ettiğimizi gördün mü sen bizim? İnsanlar tok olsun aç olsun hiç önemli değil, kavga ederler. Kavga etmekle de kalmayıp birbirlerini öldürürler.”
“Ne kadar güzel konuşuyorsun Minnoş, benim gibi sokaklarda büyümediğin nasıl da belli oluyor. Seni dinlemek çok güzel. Gerçekten doğru söylüyorsun. İnsanların arasındaki savaş hiç bitmiyor. Birbirlerini öldürmek için durmadan yeni yeni silahlar üretiyorlar.”
“O silahlara yaptıkları giderlerin milyonda birini kediler için yapsalar, şimdi biz bu balığı çalacağız diye uğraşmayıp kedi bakımevinde yaşıyor olurduk.”
“Kedi bakımevi mi? Öyle bir yer de mi var Minnoş?”
“Olmaz olur mu? Fare yakalayamayınca ben, sahiplerim beni oraya vermek için götürdüler ama Barış ağlayınca bırakmaktan caydılar bakımevine.”
“Kim kuruyor bu bakımevlerini?”
“Bazı belediyeler, küçük paralar harcayıp kurmuşlar buraları. Hiç ücret almadan gönüllü olarak çalışan hayvan severler bile var orada. Karınlarını doyurup mutlu bir yaşam sürüyorlar kediler, kendileri için yapılan bu bakımevlerinde. Köpekler için de yapmışlar aynılarından duyduğuma göre. İyi insanlar da var gördüğün gibi dünyada.”
“Keşke biz de öyle bir yerde yaşayabilsek?”
“Düşünebiliyor musun Adsız, karnımız tok, hırsızlık yapmadan ve başkalarının artıklarına gereksinme duymadan yaşamanın güzelliğini?”
“Geçen gün gittiğimiz kasap dükkânının önünde nasıl tekme vurdu bana adamın biri gördün değil mi?”
“Görmez olur muyum, ben bile bu kısa zamanda bir sürü tekme yedim insanlardan. Bakımevinde kedilere tekme atmadıkları gibi kucaklarına alıp seven insanlar da var onları. Gözlerimle gördüm?”
“Sanki rüyanı anlatıyormuşsun gibi?”
“İnanasın gelmiyor değil mi Adsız?”
“Nasıl gelsin, insanlardan o kadar çok tekme yedikten sonra?”
“Haklısın kardeşim.”
“Minnoş be?”
“Ne var Adsız?”
“Gitsek bulamaz mıyız acaba sözünü ettiğin o kedi bakımevini?
“Bilmem ki. Arabayla götürmüşlerdi beni oraya.”
“Hangi yönde olduğunu biliyor musun?”
“Güneşin doğduğu yönde.”
“Şansımızı bir denesek diyorum ben. Düşelim mi yola şu bakımevini bulmak için?”
“Çok zor bulabilmemiz bence.”
“Böyle yaşamaktansa, umuda yolculuk ederken ölelim derim ben. Ya bulursak, o zaman yaşadık deyip düşelim yollara derim ben. Gel bir deneyelim şansımızı Minnoş?”
“Haksız sayılmazsın arkadaşım. Böyle yaşamaktansa, küçük de olsa bir umut için düşülebilir yollara.”
İki arkadaş sokaklardan kurtulup dirlik ve esenliğe kavuşmak umuduyla kedi bakımevini bulmak için yola çıkarlar...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014