Hasan ÖZTÜRK
Yola çıkmadan önce herkes bir kerecik daha görmek istiyordu yakınlarını. Anneler, babalar, eşler, kardeşler ve hatta bazı tanıdıklarımız da gelmişlerdi bizleri yakından görmeye. Ben gözaltına alınalı yüz gün olmuştu, o günden sonra da eşimi ve çocuklarımı görememiştim. Bu yüz günün altmış üç gününü emniyet müdürlüğünde otuz yedi gününü de bir askeri birlikte geçirmiştim. Bu süre içerisinde kimseyle görüştürülmemiştik. Eşim aynı zamanda avukat da olduğundan, kötü bir görüntüyle karşılaşmamaları için çocuklarımı getirmemişti sanırım.
Birbirimize uzunca bir zincirle bağlı olduğumuz arkadaşımı gözaltına alındıktan sonra tanımıştım. Yaşı bana yakın inceden orta boylu bir arkadaştı. Aslında kelepçeleyebilirlerdi bizi, sanırım ne denli azılı terörist olduğumuz iyice anlaşılsın diye böyle zincirlemeyi uygun bulmuştu darbeciler ve onların yardakçıları. Kentin en kalabalık yeri olan Heykelönü denen yerdeydi adliye binası. Tutukluluğumuz vicahiye çevrilmesi(Hükmün yüzüne karşı söylenmesi) için yargıç karşısına çıkarılmıştık. Sözde yargıç karşısına çıkarılıyorduk ama beşer beşer mahkeme salonuna alındığımızda ne biz yargıcın ne de yargıç bizim yüzümüzü gördü. Arkası bize dönük olan yargıç pencereden dışarıya bakıyordu. Hepimiz ayrı ayrı suçsuzluğumuzu söyleyip salıverilmemizi istedik, o, eliyle bizi dışarıya çıkarmasını işaret etti görevliye. Onun bu halini bazımız mendeburluğuna, bazılarımız da yüzünün yumuşaklığına verdi. Ben yargıcın o tavrını gördükten sonra bu Temmuz sıcağında niye böyle ceket giyip kravat taktığımızı düşündüm.
Adliyeden içeriye alınırken on saniye kadar görebildiğim eşimi, bizi askeri tutukevine götürecek olan araca giderken de bir o kadar süre görebildim. Bileklerimiz birbirine zincirli olan arkadaşım aksi yönde olan annesini, ailelerin itişme kakışması nedeniyle on saniye de görememişti. Çaresizliliğini anlatan bakışlarla yüzüme baktı…
Sıkıyönetim komutanlığı sanırım askeriyeden almıştı bizi götürecek olan otobüsleri. Son demlerini yaşayan bu eski araçların bizi gideceğimiz askeri tutukevine ulaştırıp ulaştıramayacağını düşünmeden edemedim. Bir yandan bunu düşünürken aklıma dışarıda beni görmek için gelen eşim aklıma düştü. Dışarıya baktığımda onu göremedim.
İlkin arkadaşlarımızdan bir bölümünü götüren önümüzdeki araç hareket etti, arkasından bizim külüstür yorgun bir homurtuyla, ilkin bir sarsıldı sonra yola koyuldu. Otobüsün gidiş yönünde eşimin beklediğini ve bana hüzünlü gözlerle el salladığını gördüm. Yola koyulduğumuzda ilk dikkatimi çeken özel bir klinik oldu. Sorgularda bayılma, yaralanma gibi olaylarda devlet hastanesinin rapor vermesinden korkan polislerin bizi gizlice getirdikleri yerdi burası. Gözaltındakilerin girişinin çıkışının yapılmadığı sağlık kuruluşu; yani, Hipokrat yemini ederlerken ayaklarını kaldıran doktorların çalıştığı yer.
Kliniği geçtikten sonra, birkaç yüz metre ilerideki otobüs durağında iki oğlumun beklediğini görünce şaşırdım. Niye anneleriyle gelmeyip burada beklemişlerdi beni? Nasıl da özlemiştim onları. Heyecandan yüreğim delice çarpmaya başladı. Bu otobüste olduğumu nereden bilmişlerdi? Durağa iyice yaklaşınca yaşları benimkiler kadar olan bu çocukların benimkiler olmadıklarını gördüm. Sevincim bir anda hüzne dönüşmüştü…
Kentin merkezinden uzaklaştıkça binaların görünüşü de değişmeye başlamıştı. Sıvasız, tuğla kırmızısı bir ya da iki katlı evler, içlerinde oturanlar gibi kendileri de yorgun vebıkkın görünüyorlardı. Bu evlerde oturanların bir bölümü balkanlardan gelen göçmen, bir bölümü de çevre köylerden kente göçen kimselerdi. Bu insanların bazısı otomobil ve tekstil fabrikalarında çalışıyor, bir bölümü de otomobil fabrikalarının yan sanayisi olan küçük atölyelerdi ekmek paralarını kazanıyorlardı. Kentin şeftali bahçeleriyle ünlü olan ovasının büyük bir bölümü bu küçük tuğla kırmızısı evlerin arsaları olmuştu. Bir zamanlar merkezin on kilometre uzağındaki Panayır köyü, şimdilerde kentin mahallelerinden biri olmuştu.
Çok gelip gittiğim bu yol, hiç böyle zincire vurulmuş olarak görmemişti beni. Daha önce bir gezi ya da başka bir nedenle bu kentten ayrılırken hiç böyle hüzün ve böyle belirsizlik kaplamazdı içimi. İki çocuğumu ve eşimi bırakmış bir belirsizliğe doğru yol alıyordum. Daha önce çıktığım birkaç gün sürecek yolculuklara hiç benzemiyordu bu seferki.
Şimdi kırk yaşındaydım, yirmi beş yıl kadar olmuştu ilk gelişim bu kente . Nasıl da korkutmuştu gözümü büyüklüğü, o zaman nüfusu seksen bindi buranın. Yüz hanelik küçük bir köyden gelen bana, uçsuz bucaksız görünmüştü. Liseyi bitirdiğim bu kente, yüksek öğrenimimi Ankara’da tamamladıktan sonra geri döndüm. Döndüğümde de kenti sanayileşmiş ve daha büyümüş buldum. Zenginlikle yoksulluk aynı anda yeşille kucaklaşırdı burada. Ama şimdi rengi yavaş yavaş değişiyordu kentin. Plansız yapılaşmış, bazısı gece bazısı gündüz konmuş konduları arkamızda bırakarak İzmit’e doğru yola koyulduk; bizi donanma komutanlığının tutukevine götürüyorlardı.
TOFAŞ otomobil fabrikasının hizasına geldiğimizde o günü anımsadım. Tarih 10 Temmuz 1976’ydı. Bursa öyle kalabalık miting görmemişti. Birkaç gün önce bu fabrikada Muammer Çetinbaş adlı bir işçi öldürülmüştü. Yetkili olan Maden-İş sendikasından istifa etmeleri için Türk metalciler bildiri dağıtmak istemişlerdi. Maden işliler bu bildirileri almayınca, alanlar da ellerindekileri yerlere atınca dağıtılan bildirileri; Metal işliler silahları çekip kalabalığa doğru rasgele ateş etmeye başlamış, yaralananların biri olan Muammer Çetinbaş aldığı kurşun yarası sonucu ölmüştü.
Yola çıkalı yirmi yirmi beş dakika olmuştu. Dikkatimi bir şey çekti. Otobüsü bir suskunluk kaplamıştı. Kimse konuşmuyordu. Herkes dalgın dalgın bakıyordu camlardan dışarıya. Bizlerle birlikte yolculuk eden polisler de hiç konuşmuyorlardı. Yanımdaki arkadaşla konuşup sessizliği bozmak istedim bir an. Başımı çevirdiğimde onun da otobüsün camından dışarı baktığını ve çok derin hayallere daldığını gördüm, rahatsız etmemek için konuşmaktan vazgeçtim.
Ben de yeniden dışarılara bakıp içinde bulunduğum sıkıntılı durumdan kurtulmak istedim. Yol kıyısındaki, büyüyüp kocaman ağaç olmuş çamların dikildiği zamanı biliyordum, şimdi hepsi kocaman olmuşlardı. Yola en yakınının dalına konmuş iki serçe birbirlerini gagalıyorlardı, ancak bu gagalama kavgaya hiç benzemiyordu, sanki cilveleşiyor gibiydiler. Bir an eşimi düşündüm, yola çıktığımızda bana el sallarken sadece hüzün yoktu gözlerinde…
Otobüs rampada tüm isyanını belli edercesine bağırıp homurdanıyordu. Bu homurtular ve bağırışlar bizleri hapse götürmenin haksızlığına kızdığı için değildi kuşkusuz, yaşlılığın verdiği bıkkınlığını ve yorgunluğunu dile getiriyordu o sesler. Rampa uzadıkça otobüs iyice yavaşlıyordu. Sıcakta iyice basmıştı, dün gece de mahkeme ve yol heyecanıyla doğru dürüst uyuyamadığımız için beni uyku bastırmıştı. Biraz sonra da kendimden geçmişim.
İki çocuk ağlıyordu. Birisi benim küçük oğlumdu. Yanında onunla aynı yaşta bir çocuk daha vardı, onun için Tofaşlı Muammer’in oğlu dedi çevredekiler. Oğlumun uçurtması tellere takılmış, takılırken Muammerin oğlununkine de dolanmıştı. İki çocuk yüksek elektrik tellerindeki uçurtmalarına bakıp bakıp ağlıyorlardı. Beni görünce sevindiler. Uçurtmaları oradan kurtarmak olanaksızdı. “Ağlamayın, size yenisi yaparım,”dedim. Sonradan da onların tepkilerini göremeden uyandım. Otobüs su kaynatmış, telaşlanan polislerle şoför yüksek sesle bir şeyler konuşurken, yaptıkları gürültüyle beni uyandırmışlardı.
Otobüsün motoru soğutulup suyu tamamlandıktan sonra yokuş aşağı sarkıp bir süre ilerlediğinde zeytin deryasının içerisine daldık. Göz alabildiğine zeytinlikti her yanımız. Dünyanın en güzel sofralık zeytinlerini üreten bölgeye girmiştik. Dikkatli bir göz gümüş rengi yapraklar arasında, önümüzün sezonunun sofralarına hazırlanan küçük yeşil zeytinleri görebilirdi. Güneş vurdukça parlayan yaprakların sakladığı dalara ve ağaç gövdelerine konmuş, tüm güçleriyle bağıran ağustos böceklerinin sesi otobüsün gittikçe yükselen motor gürültüsünü aşıp kulaklarımıza kadar geliyordu. Soylarının devamı için bağırmak zorunda olan bu hayvancıklara insanlarca “haylaz” lakabının takılması ilginçtir. Bunun yanında asıl ilginç olan da ülkemizin haliydi. Bu denli zeytin dalı olan bir ülkede bir türlü barış ortamı sağlanamıyordu. Barış ortamını kasten bozanlar şimdi iktidarı ele geçirmiş, provakasyonlarla çarpıştırdıkları insanları toplayıp askeri tutukevlerine dolduruyorlardı.
Bizi götüren otobüs büyükçe bir levhaya doğru yaklaştığında kaçıncı kez olduğunu bilmiyorum ama yine okudum içimden orada yazılanları:”Gemlik’e doğru denizi göreceksin sakın şaşırma.” Orha Veli, Garip şiir akımını yaratan üç astan kupa olanı. Onun bu yoldan geçtiği zamanlar burada bir viraj vardı. O viraj dönülünce tepeden körfez ve şirin bir ilçe olan Gemlik görünürdü.
Gemlik Körfezini gördükten sonra gözlerim beş deniz mili ilerideki doğduğum köye doğru uzandı. Çocukluğumda yoksulluğun kol gezdiği güzeller güzeli köyüm. Ne de çok balık olurdu o zamanlar. Zaten balık da olmasaymış proteinsizlikten ne olurdu acaba halimiz bilmem? Gözlerim yeniden teğet geçmekte olduğumuz Gemlik’e döndü. Ortaokulu burada okumuştum. O zamanlar beş bin falandı nüfusu, şimdi on katını geçmiş durumda.
Gemlik’i biraz geçince sağ tarafta kartal yuvası gibi duran Umurbey göründü. Cumhurbaşkanı çıkarmış bir köy. Kurtuluş Savaşının Galip Hocası, Türkiye Cumhuriyetinin ilk sivil Cumhurbaşkanı. Şimdi doksan sekiz yaşında. Beyninin biraz sulandığı söyleniyor. Her akşam yatarken, bu akşam komünistler iktidara el koyabilir, dikkat edin dermiş çevresindekilere. 12 Eylül’e çok sevinmiş midir acaba, komünistleri temizleyecek diye? Yoksa askerlerden bir hayır gelmeyeceğini öğrenmiş midir 27 Mayıs dürbesinde? Sanırım hemşerim Celal Bayar, işine geldiği gibi düşünüp sevinmiştir 12 Eylül askeri darbesine. 1950 yılında iktidara gelirken demokrasi vaat ederek birçok ilericiyi ve entelektüeli yanına çeken partisi 1951 yılında tüm komünistleri tutuklatıp işkencelere göndermişti.
Otobüsteki üç polisten ikisi ara sıra konuşuyorlardı. Biri hiç konuşmuyordu. Arkadaşlarının verdiği sigaraya karşılık teşekkür de etmiyordu. Diğerleri de onu konuşması için zorlamıyorlardı. Konuşmayan bu polis fazla suratsızdı, sorguculardan biri olabilir mi diye geçirdim aklımdan. Öyle de olsa ona bir şey yapacak halimiz yoktu ama, önlem olsun diye konuşmuyor olabilirdi…
Orhangazi’ye doğru gelirken otobüsümüz, karşıda İznik gölü göründü. Bu sıcak temmuz günüde sanki buhar tütüyor gibiydi üstünde. Şeyh Bedrettin’i anımsatırdı her görüşümde bu göl bana. Ne diyordu Nâzım Destan’da:
Bu göl İznik gölüdür.
Yanında İznik kasabası.
İznik kasabasında
kırık bir yürek gibidir demircilerin örsü.
Çocuklar açtır.
Kurutulmuş balığa benzer kadınların memesi.
Ve delikanlılar türkü söylemez.
Çelebi Mehmet yendiği kardeşi Musa Çelebinin akıl hocası olan bu Şeyhi öldürtmemiştir. Üstelik de maaş bağlayarak İznik’e kalebentliğe göndermiştir. Bu da Şeyh’in Osmanlı’da ne denli saygınlığının olduğunu gösterir. Şeyh Bedrettin, Musa Çelebi ile kurmak istedikleri yönetimin çekirdeğini atması için Baş müridi Börklüceyi (Dede Sultan) onun memleketi olan Aydın illerine göndermiştir. İzmir ve Saruhan Valilerin yenmiş, İzmir Valisi Bulgar Süleyman Paşa’ya da kelleyi savaş alanında bıraktırmıştır Börklüce Mustafa. Çocuk Şeyhzade Murat’ın Kara Bayazıt Paşa himayesinde büyük bir orduyla gelip Börklüce’yi Karaburun’da yenip, Ayasuluk’ta (Selçuk-İzmir) haça germesi Şeyh Bedrettin’in de bir bakıma sonu olmuştur. Gölün görüntüsü bitene dek üstünde hep bu anlattıklarım canlandı gözlerimin önünde. Bu arada Güneş yükselmiş sıcak iyice bastırmıştı. Son olarak nâzımı bir kez daha anımsadım terimi silerken:
Sıcaktı.
Sıcak.
Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı
sıcak.
Otobüs Süpürgelik denilen, kışın kar yağdığında, sık sık yolu kapanan tepeye geldiğinde, yerlerin bembeyaz kar olduğunu düşündüm. Bunu düşünür düşünmez de iki oğlum ellerinde kartoplarıyla karşıma dikildiler. Gözlerimi kapatıp onlarla bir süre kartopu oynadım. Daha da oynayacaktım ama yanımdaki arkadaşım koluma dokunarak düşlerimi bozdu. “Ne güzel gülüyorsun, aklından ne geçiyor?”diye sordu. “Çocuklarımla kartopu oynuyordum,”dedim ona. “Düşlerini bozdum, kusura bakma,”dedi arkadaşım. “12 Eylül çok şeyimizi alacak ama, düşlerimiz alamayacak, tasalanma,” dedim.
Yalova sapağından İzmit yoluna döndüğümüzde martı gibi süzülerek gelen beyaz vapura bir süre baktım. Kıyısında büyüdüğüm denizi, gemileri, sandalları daha şimdiden özlemiştim, yıllarca dört duvar arasında kaldığımda kim bilir nasıl şiddetlenecekti özlemim? Silkeleyip atmalıyım böyle şeyleri aklımdan diye düşündüm. Daha şimdiden bunları düşünürsem bu mahpusluk bitmezdi…
Birden daldığım düşüncelerden kopmuştum. Beni düşüncelerimden koparan arkadaşların Gemlik’ten bu yana yavaş yavaş yükselen sesle ettikleri sohbet değildi. Bu hiç konuşmayan üçüncü polis’in yüksek sesle bağırmasıydı. Üzerine düşen sigara ateşi ilkin pantolonunu, daha sonra da etini yakmıştı. “”Of anam yanıyorum,” diye can acısıyla öyle bağırdı ki yalnız daldığım düşüncelerden kopmakla kalmadım, birazcık da korkuyla havaya zıpladım. Arkadaşlarının yardımıyla yanmaktan kurtulan polisin konuşması yalnız bağırmakla kalmadı, birkaç cümle daha çıktı ağzından canın acısından olacak kendisini denetleyememişti.
Sigaranın ateşi düşmeseydi üstüne ben de o susan polisin kim olduğunu anlayamayacaktım. Yüz gün önce işyerimden polisçe alındığımda ilkin arama yapmak için evime, daha sonra da emniyet müdürlüğüne götürüldüm. Emniyet müdürlüğünde Asansörle beşinci kata çıkarıldım ve gözlerim bağlandı. Birine teslim edildim ve o biri beni bir sürü hendekten atlattı, fıldır fıldır döndürdü ve başımı eğdirerek birkaç dehlizden geçirdi. Bir süre, böğrüme yumruk da atarak öyle dolaştırdı. Bir süre, beş kat aşağıdan yoldan geçen arabaların kornaları hep tepemin üstünde çalıyor, kendimi yeraltında bir yerde sandım. Aradan günler geçtikten sonra ben beşinci katla altıncı kat arasında getirilip götürüldüğümü ancak anlayabildim. Bu iki kat arasında gidiş gelişlerim bazen yürüyerek bazen sürüklenerek oldu. İşte beni dehlizlerden geçirip hendeklerden atlatan, daha sonraki günler de iki kat arasında taşıyan bu konuşmayan polisti.
Beni sorguya getirip götüren bu sol arka tarafımda oturan polis kendisi sorgucu değildi; yani işkencelere karışmıyordu, onun görevi yalnız getirip götürmekti. Yukarıdan verilen talimatları bizi bekleyen polislere iletmekti. Bazılarımız için, beklemekle görevli polislere: “Ekmek su yok, ayakta,”derdi. Bazılarımız için kelepçelenecek,”derdi. Bu arada da bizler onun sesini bir kez daha duyardık. Elli gün gözlerim bağlı olarak kaldığım emniyet müdürlüğünde kimin ne denli acımasız olduğunu biliyordum. Bu polis toplum polislerinden geçici olarak alınmıştı bana göre, sorgucu olarak yetiştirilmemişti; ama yine de korkudan konuşamıyordu, sesini duyup tanımamızı istemiyordu.
Yalova’dan sonra yol boyunca elma bahçeleri vardı. Starkinglerin bazıları kızarmıştı. Goldenlerin rengi yavaş yavaş sararıp altın rengine dönüşmeye başlamıştı. On beygirlik pancar motorunu patlata patlata yol alıyordu sakin denizde kırmızı bir kayık. Sağda solda görülen insanların hiçbirinin bizden haberi yoktu. Ateş, her zaman olduğu gibi yine düştüğü yeri yakmıştı. Biraz önce konuşmayan polisi zıplattığı gibi…
Her şeye karşın hapis, zindan düşünmeden tadını çıkarmalıydım bu yolculuğun. Onun için yanan polisin çağrıştıklarını fazla düşünmedim. Varacağımız yere yaklaşmaktaydık ve ben bu çok özel seyahatin tadını doyasıya çıkarmak istiyordum. Sol yanımdaki maviyi ve onun üzerinde danteller örmeye başlamış imbatı izlerken, sol yanımdaki, kokusunu alabildiğim, makilerle kaplı dağları tepeleri gözlerimde biriktirircesine izliyordum.
Sol tarafta kulelerde nöbet tutan erleri görünce geldik mi acaba diye düşündüm. Dikenli tellerle çevrilmiş bir araziydi burası. Aşağılarda tek katlı bir bina vardı.(Daha sonra iki buçuk yıl Konca denilen o binada yatacaktık) Hapishaneye pek benzemiyordu. Açıkta savaş gemilerinin olduğu bir deniz üssüydü burası. Otobüsümüz bu üssün kapısında durmadı. Bağıra çağıra İzmit’e doğru sürdürdü yolunu bizim ihtiyar. Yanık polis yine suskunluğa gömülmüştü. Bizim arkadaşlar söyleşilerini koyulaştırmış, baştan çekindikleri polislerin görevinin kendilerini susturmak olmadığını anlayınca daha yüksek sesle konuşmaya başlamışlardı. Polisler emniyet müdürlüğündeki tavırlarının ötesinde sempatik görünmek için de bazı jestler yapıyorlardı.
Yalova İzmit yolunda ilçeler, beldeler birbirine karışmıştı, biri bitmeden diğeri başlıyordu. Daha önceden de birçok kez geçmiştim buralardan, o geçişlerimde pek dikkat etmemiştim insanlara, bu kez herkese bakıyor, özgürlüğün farkında olmadan ve tadına varmadan günlük yaşamlarını sürdüren insanları inceliyordum. Yanımızdan geçen özel otomobillerdeki insanların bir kısmı hüzünlü, fakat daha çokları, seyahat neşesinin mutluluğu yüzlerinden okunan çocuklar ve büyüklerden oluşuyordu.
Deniz kıyısında büyüdüğüm halde martıların birbirleriyle bu denli güzel oynaştıklarının ayırtına varmamıştım hiç. Martıları izleyerek bir süre daha yol aldık. Otobüs ana yoldan sağa saptı. Camdan baktığımda tepede gri bir bina gördüm, sanırım oraya gidiyorduk. Girişte zırhlı birlik yazıyordu, demek burası karacıların yeriydi. Binaya birkaç yüz metre yaklaştığımızda içeriden gelen bağrışmalar ve atılan sloganları duyduk. Ne dedikler pek anlaşılmıyordu ama, hayra yoracak bir şey olmadığı anlaşılıyordu gelen seslerin. Polisler de kulak kesilmiş bağıranların ne dediklerini anlamaya çalışıyorlardı. Binanın önünde durduğumuzda Askerler araçlarımızı karşıladılar. Seyahatimiz bitmişti. Bizi indirerek ikişer ikişer sıra yaptılar.
İçeriden kelepçeli üç kişili çıkardılar, ikisi öfkeli birinin ise rengi sararmıştı, korktuğu anlaşılıyordu. Askerlerin bizi getiren polislere söylediklerine kulak kabarttığımızda idama hükümlü bu üç kişinin infaz için sivil bir cezaevine götürüldüğünü öğrendik. Yine söylenenlere göre idam kararları onaylanmıştı bu üç kişinin. İçerideki bağrışmalar da arkadaşlarını idama göndermek istemeyen tutukluların protestosuymuş. Üç idamlık genç, askeri bir araca bindirilerek götürülürken, araçları önümüzden tam önümüzden geçiyordu. Araca doğru baktığımda rengi sarar mış olan gençle göz göze geldik . Oğlum yaşındaki bu gençten gözümü niye kaçırdığımı anlayamadım. Devletleri kendilerini beslemek istemeyen bu gençlerin ertesi sabah erkenden asıldığını gazetelerden okuduğumda oğlum yaşındaki o genç korku dolu gözlerini bana dikmiş bakıyordu.…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014