Hasan ÖZTÜRK
Şoförle birlikte dört kişiydiler takside. Sevgi, arka koltukta arkadaşı Esin’in yanında oturuyordu. Şoförün yanında oturan gencin görmemesi için hafif dönerek çantasından çıkardığı hapı ağzına atıp acele yuttu. Esin’in görmesi önemli değildi. Öndeki oturan Fırfır, görürse Ana’ya durumu bildirirdi. En azından şantaj yapıp Sevgi’den para sızdırırdı... Almadan yapamıyordu, alışmıştı bir kez. Bu haplar onu sakinleştiriyor, yaşadığı acıları düşünmemesini sağlıyordu.
Sevgi, yirmi üç yaşındaydı. On altı yaşından beri telekız olarak çalışıyordu. Ana, onu en önemli kişilere gönderirdi. Çalıştığı evin en güzel kızıydı. Eskiden belinin altına dek inen siyah saçlarını, kestirip sarıya boyatmıştı. Beyaz tenli olduğu için sarı saçları hiç de yapay durmuyordu... Bu akşam da Ana’nın çok değer verdiği bir adama gidiyorlardı, Esin’le birlikte. Esin de güzel bir kadındı. Otuz yaşındaydı. Saçlarının gerçek rengi sarıydı. Uzun boyu, düzgün bir bedeni vardı. Sevgi, birlikte çalıştığı kızların içinde en çok onu severdi. Kendisini kıskanmayan tek arkadaşı oydu. Bu akşam Ana’nın en çok değer verdiği müşterisi, çok önem verdiği bir arkadaşının olduğunu söyleyip, özellikle Sevgi’yi göndermesini istemişti.
Vakit gece yarısına yaklaşıyordu. Araçların ve insanların azaldığı, tenha yollara bakıyordu Sevgi. Yıllardır bu yaşamı sürdürüyordu. Gece, hep aynı geceydi. Kendisinden habersiz, yedi yıldır çığlıklarına kulaklarını tıkayan bu karanlıkları tanıyordu o. Üstüne kusan sarhoşlarla, saçlarından tutup sürükleyen manyaklarla hep bu gecelerde uğraşmıştı...
Babası öldüğünde, on bir yaşında bir çocuktu. Ortaokula yazdırmışlardı o yıl. Ailenin geçimini ağabeyi İhsan sağlıyordu. Liseye yazıldığında on dört yaşındaydı. Yoksulluk çekiyorlardı ama aç, açık değildiler. Bir pavyonda garson olarak çalışan İhsan’ın kazandığı parayı yetirmeye çalışıyorlardı.
O yıl ağabeyi çalıştığı işi bırakıp başka işler yapacağını söylediğinde annesin ilk sorusu: “Parası iyi mi bari?” olmuştu. Evet, İhsan’ın çalıştığı işin parası iyiydi. Eve çok para getiriyordu. Bir gece kaşının üstünde büyükçe bir yarıkla geldiğinde, annesi, ilk kez ne iş yaptığını sormayı akıl etmişti oğluna... İhsan yasadışı işler yapıyordu. “Her yol var” derler ya, öyleydi işte. Sol kaşının ortaya yakın yerinde büyük bir yara izi kalmıştı İhsan’ın. O günden sonra da “Yarıkkaş” diye anılmaya başlamıştı.
Asıl adı Hatice’ydi. Ona, bildi bileli adı Sevgi’ymiş gibi gelirdi. On altısına geldiğinde acılı yaşamına ilk adımı atmıştı. Ağabeyi bir adam vurup cezaevine girince, hiç bir geliri olmayan annesi, son sınıfında okuduğu liseden almıştı onu. Hazır giyim atölyesinde iş buldular Sevgi’ye. Bir kaç ay çalışabildi orada. Düşünürken, o yılı hep atlamak isterdi. Yine atladı Sevgi. Hatta bu akşam acılarla geçen yedi yılı da atlamak ve bu akşama gelmek istiyordu.
Yollarda yürüyen insanların yarısından çoğunun sarhoş olduğunu görüyordu. Meyhanelerin çok olduğu bir sokağın yakınlarından geçiyorlardı. Yaya yolunda duran iki adam ellerini kollarını sallayıp bir şeyler anlatmak için uğraşıyorlardı birbirlerine. Biraz ileride sarhoşun biri, ağaca dayanmış kusuyordu. Genellikle bunlardı Sevgi’nin alıcıları. Bunların yüzünden, iple çeker olmuştu sabahın ilk ışıklarını. İğreniyordu karanlıktan. Hiç gece olmasın istiyordu o. “Param olsa altı aylığına kutuplara giderim” dedi, denetleyemediği sesiyle. Esin: “Ne işin var kutuplarda?” diye sorunca da, farkında olmadan yüksek sesle konuştuğunu anladı. Fırfır, sırıtarak arkaya döndü. Kara çamur sürmüş gibiydi dişleri. “Amma para kazanırsın haaa? Altı ayda köşeyi dönersin namusuzum.” deyip, ardından da çok gülünç bir şey söylediğine inanarak kahkahalarla, katıla katıla gülmeye başladı. Sevgi dayanamayıp: “Sen ne diyorsun lan manyak?” diye azarladı onu. Fırfır: “Altı ay gece. Düşünsene bir. Hiç ara vermeden işe gideceksin. Paraları koymaya yer bulamazsın namusuzum...”
Sevgi, yanıt bekleyen Fırfır’a hiç bir şey söylemeden başını çevirip dışarıya bakmayı sürdürdü... Araç, kırmızı ışıkta durmuştu. Yanlarında duran lüks arabanın arka koltuğunda oturan adamı birine benzetti. Dikkatli bakınca da bir gece önce birlikte olduğu kişiyi tanıdı. Çok büyük sanayicilerden biriydi adam. Sık sık basında yer alır, karısıyla birlikte mutlu aile fotoğrafları çektirirdi. Dün akşam dizlerine kapanıp ağlamıştı Sevgi’nin. Bu ağlayışının, söylediği gibi gerçekten mutsuz bir yuvası olduğundan mı, yoksa bir kadının karşısında düştüğü başarısızlıktan mı ileri geldiğini anlayamamıştı Sevgi... Daha nelerini görmüştü. Bu genç yaşta öyle şeyler öğrenmişti ki erkekler hakkında, anlatsa kimse inanmazdı. Ülkenin en önemli sorunları omuzlarında olan politikacıların, ünlü iş adamlarının, yaşlı para babalarının, bir kadının karşısında ne hale düştüklerini görüp şaşırmıştı hep. Üstelik de karşılarındaki bu kadın yirmi yaşlarında bir fahişeydi...
Güzelliğiyle ve deneyimiyle iyi götürüyordu işi. Para kazanıyor, kazandığı bu parayla güzel bir evde oturuyor, istediği gibi giyinip istediği gibi yaşıyordu.
Annesi iki yıl önce öldüğünden yaşamına karışan kimse de kalmamıştı. Yedi yıl önce bu yaşama başladığında, annesi cezaevine görüşmeye gittiği oğluna, ne olduğu anlaşılmayan bir hastalığa yakalanan kardeşinin, doktorların tüm uğraşmalarına karşın kurtulamayıp öldüğünü söylemişti. İhsan, kardeşinin öldüğünü duyunca çocuklar gibi ağlamıştı. Böyle bir yola düştüğünü duyarsa, Hatice’yi dışarıdaki arkadaşlarına vurduracağını bildiği için bu yalanı uydurmuştu annesi.
Tiksinerek bakıyordu geceye, Sevgi. Sonu ne olacaktı? Ölüm bir anlamda kurtuluştu kendisi için... Ölmeyip yaşarsa ne olacaktı? Yaşlandığında kim bakardı yüzüne? Şimdi kendisini el üstünde tutan erkekler, helâ bekçiliği bulup çalışması için yardım etmezlerdi yaşlandığında. Kimsesiz ve yoksul nasıl yaşanırdı? Birçok erkekten evlenme önerisi almıştı. Bazıları ne iş yaptığını bilmeden, bazıları ise kendisinin yaptığı işi bilerek evlenmek istemişlerdi onunla. Bilenlere de bilmeyenlere de güvenememişti o. İçlerinde bir genç vardı ki kendisiyle evlenmek isteyen, ona yaman sevdalanmıştı Sevgi. Çocuk bilmiyordu onun ne iş yaptığını. İkisi sık sık buluşuyor, gezip eğleniyorlardı. Genç, Sevgi’ye ne iş yaptığını sorduğunda o, babasının varlıklı bir adam olduğunu, üniversiteyi bitirdiği halde çalışma gereğini duymadığını söylemişti sevgilisine. Oğlan, yüksek bir yöneticinin çocuğuydu. Avukatlık stajı yapıyordu...
Gidecekleri apartmanın önüne geldiklerinde, duran taksiden, önce Fırfır indi. Taksi onu bekliyordu. Kızları bırakıp ücretini adamlardan alacak, Ana’ya götürecekti. Daha sonra da, vakti gelince taksiyle kızları almaya gelecekti. Fırfır, kızları alıp apartmana girdi. Biraz sonra apartmandan çıkıp taksiye binerek oradan uzaklaştı. Aradan beş dakika geçti geçmedi; Sevgi, elinde yüksek ökçeli pabuçlarıyla hızla çıktı apartmandan. Durumu korkunç görünüyordu. Caddede koşmaya başladı. Arkasından kendisini öldürmek için ateş ediyorlarmış gibi bir hali vardı. Yanından geçenler; bu, pabuçları elinde, mini etekli, bol makyajlı ve çok güzel kıza şaşkın şaşkın bakıp kimden kaçtığını anlamaya çalışıyorlardı.
Sevgi, arkasına bakmadan koşuyordu. Loş caddede koşarken üstüne geliyorlarmış gibi, korkuyla bakıyordu binalara. Yanlarından geçtiği kişilere aldırdığı yoktu. Bir ara sokağa sapıp aynı hızla sürdürdü koşmasını. Yolun kenarındaki naylon torbayı parçalayıp içinden yiyecek bir şeyler bulmaya çalışan sokak köpeği, Sevgi’nin kendisine çarpmasından korkup ciyaklayarak bir kenara kaçtı. Hiç bir şeyin farkında olmadan koşuyordu o. Gelen var mı diye arkasına da bakmıyordu. Yan sokaklardan birinden, koştuğu sokağa çıkan bir araca çarpması ve bacağının acıması da durduramamıştı onu. Nereye gittiğinin bilincinde de değildi. Ana’nın evi koştuğu yönde değildi...
Kaçış sürüyordu. Ancak Sevgi, yorulmuş ve eski hızını yitirmişti. Göğsü körük gibi inip kalkıyordu. Soluk alıp verirken zorlanmasına karşın, o durmayı düşünmüyordu. Boğaz kıyılarına inmiş, yanından geçen araçlar ve insanlar biraz daha çoğalmıştı. Yaklaşan bir polis aracından kendisine niye koştuğunu soran polisin ne dediğine aldırmamıştı bile. Bacakları yavaş yavaş, taşıyamadıkları yük altında titremeye ve biri birine dolaşmaya başlamıştı. Daha ileriye gidemeyeceğini anlayan Sevgi, solundaki parka girdi. Oturulacak bir sıra görüp oraya doğru yöneldi. Dayanma gücü kalmamıştı bacaklarının. Ayaklarını sürürcesine bir kaç adım daha attı, sıraya oturamadan düştü ve kendinden geçti...
Parkta, iki genç erkekten başka kimse yoktu. Gençler Sevgi’nin parka girişini ve kendilerinden biraz ötedeki sıranın yanına yaklaşırken düştüğünü görmüşlerdi. Kızın arkasından kimsenin gelmediğini görüp birbirlerinin yüzüne baktılar ve ne yapmaları gerektiğini düşündüler bir an. Uzun boylusu hiç konuşmadan ayağa kalkıp Sevgi’ye doğru yürüdü. Kısa boylu ve şişmanca olanı da kalkıp arkadaşını izledi. Sevgi’nin başına gelen uzun boylu genç, onun bileğini tutup nabzını kontrol etti. Nabzı atıyordu. Sarı saçları ve güzel yüzü, terden sırılsıklam olmuştu. “Hastaneye götürelim” dedi, uzun boylu. “Dert almayalım başımıza?” diye yanıtladı onu kısa boylu olan. Uzun boylu olanının diretmesiyle kısa boylu olan, bu öneriyi kabul etmek zorunda kaldı. Uzun, kollarından, kısa olan, kızın bacaklarından tutup parkın hemen yanında duran araçlarına taşımaya başladılar Sevgi’yi. Kısa, taşınırken iyice açılan, düzgün bacaklarına bakıyordu kızın.
“Çok nefis bir parça” dedi arkadaşına.
“Öyle” diye yanıtladı uzun olan.
Sevgi’yi arka koltuğa uzatıp, onu hastaneye götürmek için yola çıktılar... Arabayı uzun kullanıyordu. Kısa, ara sıra arkaya dönüp kızın güzel yüzüne ve külotuna dek açılan bacaklarına bakıyordu.
“Eve atalım mı şunu?” diye sordu arkadaşına.
“Ölürse ne olacak?” dedi uzun boylu.
“Ya sarhoş, ya da çok yorgun. Bir şeyi olduğunu sanmıyorum.”
“Bu halinden yararlanıp ırzına mı geçeceğiz kızın?”
“Ne ırzı be? Yüzündeki boyaya baksana? Sağlam pabuca benziyor mu hiç?”
Sevgi, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamış ve konuşulanları duyuyordu.
“Öyle de olsa kendi isteğinin dışında olmaz.”
Kısa, sinirlendi arkadaşının söylediklerine: “Ben yaparım sen bakarsın? Sonra da herkese senin ne dürüst bir adam olduğunu anlatırım.”
“Kızların köküne kıran mı girdi oğlum? Tanımadığımız, durumunun ne olduğun bilmediğimiz baygın bir kıza yapılır mı senin dediklerin? Hastanede kendine geldiğinde tanışırsın. Arkadaşlık önerirsin. Olur derse götürürsün eve.”
“Hayır derse ne olacak?”
“Hayır derse saldırıp ırzına geçersin! Oğlum sen manyak mısın be? Kızlar hayır dediğinde ne yapıyorsan, öyle yaparsın yine?”
“Bence, böyle fırsat bir daha ele geçmez...”
Sevgi iyice kendine gelmiş, ancak, kendisiyle ilgili konuşmaları dinleyebilmek için gözlerini açmamıştı. Gençler bir süre daha tartıştılar. Kısa, onu eve atmak için dayatıyordu. Uzun böyle bir şey olamayacağını, ancak ayıldıktan ve kim olduğunu öğrendikten sonra kendisine böyle bir şey önerilebilineceğini söylüyordu. Bir süre suskunluktan sonra Kısa:
“Hastaneye geldik. Bir daha düşünelim şu işi?” diye sorunca arkadaşına, Sevgi, yattığı yerden doğrulup Kısa’nın omzuna dokundu. Ürkerek dönen gence, Sevgi:
“Nerede kalıyorsunuz?”
Arabayı durduran Uzun da dönmüştü arkasına. Kısa bir süre ne söyleyeceğini şaşırmış, Uzun’a bakmıştı. Uzun:
“Ayıldınız mı hanımefendi?” dedi Sevgi’ye.
“Evet, ayıldım.”
“Yine de doktora bir görünseniz iyi olur.”
“Hiç gerek yok. Gidebileceğimiz uygun bir yer varsa, gelebilirim sizinle.”
“Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” diye düşünen Kısa:
“Var hanımefendi. Siz istiyorsanız gidebiliriz.”
“Bence sakıncası yok” dedi, Sevgi...
İki gencin birlikte kaldıkları bekâr evi pek dağınıktı. İkisi de kızdan ayrı ayrı özür dilediler. Birbirlerine adlarını söyleyip tanıştıktan sonra, eve gelene dek kimse bir şey konuşmadı.
“Öğrenci misiniz?” diye sordu Sevgi.
Uzun: “Ben bitirdim fakülteyi, çalışıyorum. İsmail, İşletme son sınıfta, bu yıl bitirecek o da.”
“Sevgilileriniz var mı” diye sordu Sevgi.
İsmail: “Okan’ın var. Ben, yakında ayrıldım çıktığım kızdan.” dedi.
“Bir çay yapsam içer misiniz Sevgi Hanım?”
“İçerim, Okan Bey.”
Okan, çay suyu koymak için mutfağa gittiğinde Sevgi: “Çok mu abazan kaldın sevgilinden ayrılınca?” diye sordu İsmail’e.
“Kızdan çok ne var be Sevgi. Bu devirde abazan kalınır mı?”
Bir süre sessiz oturdular. Sevgi dalmış bir şeyler düşünüyordu. Yüzü giderek gerilen, korku ve tedirginlik içindeki kıza bakıyordu İsmail. Okan, çay suyunu koyup geldiğinde kızı o durumda görünce bir süre yüzüne bakıp:
“Bir şey mi oldu ?” diye sordu.
“Evet” dedi, Sevgi. Yaşamımın en kötü akşamını yaşıyorum.”
“Konuşmak, derdinizi anlatmak ister misiniz bize?”
“Şimdi değil. Daha sonra anlatırım belki. Siz şimdi söyleyin bakalım: İlkin hanginiz yatacak benimle?”
-5-
Böyle bir soru beklemeyen gençler, şaşırmışlar, Sevgi’nin yüzüne bakıyorlardı.
“Ne bakıp duruyorsunuz öyle? Hele sen? Durumumdan yararlanıp, o haldeyken sevişmek istiyordun benimle? Soyun haydi ilkin seninle yatalım?”
“Duydunuz mu konuştuklarımızı, Sevgi hanım?”
“Evet, duydum Okan Bey. Ama önemli değil. Bana yaptığınız iyiliğin karşılığını ödemek istiyorum.”
“Bizi utandırıyorsunuz?”
“Sen de utanıyor musun İsmail?”
“Hayır. Utanılacak bir şey görmüyorum ben.”
“Soyun öyleyse. İlkin sana ödeyeyim borcumu.”
Okan ayağa kalmak için devinen Sevgi’nin kolundan yavaşça tuttu.
“Hayır. Böyle bir şeye izin vermemelisiniz. Tek yaptığı şey sizi arabaya taşımak oldu İsmail’in. O da benim zorlamamla. Hastaneye götürme düşüncesi ve sizi taşıyan araç benim; onu kullanan da bendim.”
“Bu durumda Sevgi’yle yatma hakkı da senin oluyor doğal olarak?” dedi, İsmail.
“Bu bir haksa eğer, ben böyle bir hakkı kullanmak istemem.”
Okan, çaya bakmak için mutfağa girdi. İsmail, biraz daha oturduktan sonra, bu işin olmayacağını düşünüp odasına çekildi. Bir süre dalgın dalgın düşünen Sevgi, önce için için, daha sonra da hıçkırarak ağlamaya başladı. Elinde üç bardak çayla gelen Okan, bardaklardan birini Sevgi’nin önüne bırakarak oturdu. Önünde iki bardak çayla, bir süre, Sevgi’nin beynindeki fırtınaların yüzüne savurduğu acıları izledi. Sonra da gidip yanına oturdu. Onun ellerini avuçlarının arasına alıp bekledi. Sevgi’nin ağlaması biraz yavaşlayınca Okan: “Durumun iyi değil, konuşmak ister misin benimle?”
Bir süre suskun kalan kız, çantasından kağıt mendilini çıkarıp burnunu ve gözlerini sildi.
“Ne yapmayı düşünüyorsun şimdi?” diye sordu, Okan.
“Bilmem. Tek bildiğim buralardan kaçıp uzaklara gitmek. Alın yazımın okunamadığı bir kentte, beni tanımayan insanların arasında yaşarım belki. Belki de yurtdışına giderim.”
Hiç konuşmadan sigaralarını ve Okan’ın tazelediği çaylarını içtiler.
“İstersen şu kanepenin üzerinde yat, istersen gideceğin yere götüreyim seni arabamla?” dedi, Okan.
“Şimdiden çıksam iyi olacak. Gideceğim yol çok uzun. En iyisi yurt dışına kaçayım ben.”
“Yurt dışına mı?”
“Evet.” Bir süre düşündü. Başını kaldırıp Okan’ın yüzüne baktı. Bir umut ışığı belirmişti sanki gözlerinin içinde.
“İstediğim yere götürür müsün gerçekten?”
“Söyledim ya?”
“Kalk öyleyse.”
“Hemen mi gideceksin yurt dışına?”
“Hayır. İlkin birine uğramam gerekiyor.”
Sevgi, kalkıp kollarını Okan’ın boynuna dolayıp başını onun göğsüne yasladı. Çok duygulanmıştı.
“Sağ ol. Senin gibi iyi insanların olabileceğini sanmıyordum.”
“Haydi, çıkalım” dedi, Okan.
Yolda bir Amerikalı’dan söz etti Sevgi. Adam zenciydi. Burada, Konsolosluk’ta görevliydi. Görevi bu yıl dolduğundan yakında dönecekti ülkesine. Birçok kez birlikte olmuşlardı. Adam ona, kendisiyle evlenmesi için çok ısrar etmişti. Sevgi, kendi ülkesinin dışında bir yerde yaşamanın çok zor olduğunu düşündüğünden Amerikalı’nın bu isteğini geri çevirmişti. Şimdi ise buralardan çok uzaklara kaçmak istiyordu. Amerika olmuş, Avrupa olmuş, önemli değildi onun için...
Zenci’yi düşününce, biran ‘dönelim’ demek geçti içinden. Adam, simsiyahtı. Sevgi’nin sevmediği sabahsız, çileli gecelere benziyordu rengi... Başka seçeneği olmadığından bir şey söylemedi Okan’a. Amerika’yı düşünmeye başladı...
Filmlerde gördüğü kadarıyla, yeni ülkesinin düşünü kuruyordu. Amerikalı’nın kapısına geldiklerinde, onun evde olup olmadığına bakmak için içeriye girdi. Arabadan inmeden onu bekliyordu Okan. Sevgi, içeri girip Amerikalı’nın oturduğu dairenin ziline bastı. Biraz sonra kapı açıldı. Kapıyı aralayan, kendisine defalarca evlenme öneren Amerikalı zenciydi. Sevgi’yi görünce çok şaşırdı. Kırık çıkık Türkçe’siyle parmağındaki alyansı gösterip “Ben şimdi evli. Ben şimdi evli.” diye kekeliyordu. Onun tam açmadığı kapının aralığından bir çift göz daha gördü, Sevgi. Kocasının koltuğunun altından soran gözlerle kendisine bakan bir zenci kadındı bu. Bir an, içinde bulunduğu durumu düşündü. Kendisi yandı diye, başkalarını yakmamalıydı. Adı Bily olan adama: “Esküzmi sör” dedi. Con, evde yok mu bu akşam?” Adam biraz rahatlamıştı. Karısı anlasın diye, üstüne basa basa: “Şimdi ben var, Con yok.” dedi. Karısına dönüp Con’un bu evde kendisinden önce oturduğunu İngilizce olarak anlattı. Sevgi, adamın konuşmalarının çoğunu anlamadığı halde, anlamışçasına başını sallayıp sık sık “Yes, yes” dedi. “Esküzmi” deyip ayrılırken, arkası karısına dönük olan Zenci, ‘sağ ol’ der gibi göz kırpıp kapattı kapıyı.
O, kapıdan çıktığında Okan, Amerikalı’nın elektrikleri yanan dairesinin pencerelerine bakıyordu. Sevgi, arabanın yanına gelip Okan’ın boynuna sarıldı ve yanaklarından öptü. Her şeyin yolunda olduğunu, onun gidebileceğini söyledi.
Okan, arabasını çalıştırıp el salladı. Giderken dikiz aynasından, apartmana giren Sevgi’ye bakıyordu. Sevgi bir süre apartmanın girişinde, Okan’ın gitmesini bekledi. Motor sesi uzaklaşınca da kapıdan çıkıp Okan’ın gittiği yöne doğru baktı. Araç çoktan gözden kaybolmuştu. “İyi insanlar da varmış demek bu dünyada” deyip, omzundaki çantasını çıkardı, biraz ilerideki çöp torbalarının yığılı olduğu yere attı. Ayağındaki pahalı pabuçlarını da çıkarıp aynı yere fırlattı. Aklına bir şey geldi, durdu. Çantasını attığı yerden alıp, içindeki paketten bir sigara ve çakmağını aldı, beton duvarın üstüne oturdu. Sigarasını yakıp derin bir soluk çekti. Sonuna dek içtikten sonra kalktı, izmariti fırlatıp koşmaya başladı.
Tüm hızıyla koşuyordu şimdi. Çevresiyle ilişkisini kesmişti. Ne bir kaç akşam önce, Etiler’de önünden geçmekte olduğu, yaşlı bir adamla seviştiği evi, ne de kendisine şaşkın şaşkın bakan sürücüleri görüyordu gözü. Çocukluğu, babasının aldığı ilk oyuncak bebeği, annesi, babası, sevdiği arkadaşı Esin, kendisinin fahişe olduğunu bilmeden evlenmek isteyen stajyer avukat, bir bir geçiyorlardı gözlerinin önünden. En son ağabeyi geldi gözlerinin önüne. Geçip gitmedi gözlerinin önünden Yarıkkaş İhsan. Ağabeyinden kurtulmak için bir ara gözlerini kapadı Sevgi. O şekilde koşamayacağını anlayınca açtı gözlerini. Yine İhsan vardı, gözlerinin önünde... Tanımıştı onu bu akşam. Yıllar sonra tanımıştı...
Bir yol ağzına geldiğinde başını kaldırıp yön gösteren oklara baktı. TEM Otoyolu’nu gösteren oku izleyerek koşmasını sürdürdü. TEM’e çıktığında hiç duraksamadan sağa döndü. Yine koşuyordu. Bir an önce köprüye varmak istiyordu...
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014