Hilâl KAPLAN
Sihirli bir kelimedir asayiş; çünkü pek çok kapıyı açar.
Modern dünya tarihinde işlenen pek çok zulmün ruhsatıdır.
Toplumun güvenliğini sağlama, kaostan korkutma argümanıyla yapılamayacak çok az şey vardır.
Siyahların beyazlarla bir arada okuması, otobüste yan yana oturması, aynı hiyerarşide çalışması asayişi bozacağı endişesiyle de yasaklanmıştır.
Şimdilerde aynı çizginin takipçisi Donald Trump da aynı sebeplerle Müslümanların 'özgür Amerika'ya alınmamasını istiyor. Ölümden kaçan Suriyelilere kapılar bu yüzden 'medeniyet timsali' Avrupa'da birer birer kapanıyor.
Asayiş... Egemenin uygun görmediğini uygulamasının anahtarı.
Karşı konulamaz, cazip, ikna edici bir kelime. Tabii kurbanı değil de uygulayıcısı iseniz.
Eski bir SS subayı olan Adolf Eichmann, soykırımın uygulanmasında lojistik yönetimin sorumlularından birisiydi. Kocaman bir çarkın küçük bir parçasıydı. II. Dünya Savaşı sonrasında Arjantin'e kaçmıştı.
1960'ta, Mossad ajanlarınca yakalanarak, yargılanmak üzere Kudüs'e getirildi. Yahudi asıllı bir Alman olan ve soykırımdan kaçıp Amerika'ya göçen ünlü filozof Hannah Arendt, dava izlenimlerini önce The New Yorker'da, sonra da "Kötülüğün Sıradanlığı -Adolf Eichmann Kudüs'te" adıyla kitap olarak yayınladı.
Arendt, 'kötülüğün sıradanlığı' demişti. Çünkü Eichmann, faşizmin nasıl entelektüel kapasiteleri yerinde olan bir adamı ahlâki kapasitelerinden arındırıp sıradanlaştırabildiğinin kristalize bir örneğiydi.
Arendt, bir insanın, faşizm karşısında eleştirel niteliklerini kaybettiğini, faşist kodla arasındaki bütün mesafeleri ortadan kaldırarak, 'kanun'u benimseyerek hatta içselleştirip normalleştirerek onun mündemiç bir parçası haline gelebildiğini böyle izah etmişti. Ahlâkın otoriteye tesliminin can yakıcı bir özetiydi bu.
Özneden 'emir kulluğu'na düşüşün hikâyesiydi.
Arendt'e göre, "Eichmann'ın Yahudiler'den hastalık derecesinde nefret eden fanatik bir antisemit olduğu veya birilerinin onun beynini yıkadığı falan yoktu." "Asıl sorun tam da Eichmann gibi onlarca insanın olmasından, onlarcasının ne sapık ne de sadist olmasından; ne yazık ki hepsinin eskiden de, şimdi de dehşet verici biçimde normal olmasından kaynaklanıyordu."
Geçtiğimiz günlerde Süleyman Seyfi Öğün'ün, 2000 yılında yazdığı bir dilekçe gündeme geldi. Dilekçe, sınava başörtüsüyle giren bir kız öğrenciye önce başını yarıya kadar açtırıp, sonra yine de hakkında tutanak tutmak isteyen bir asistanı koruyor, ona itiraz edip kıza sahip çıkmaya çalışan diğer asistanı ise şikâyet ediyordu.
Öğün, yazılarını ve konuşmalarını istifade ederek takip ettiğim, şu üç yıllık cinnet ortamına rağmen ahlâkî bulduğunu savunduğu için kendi mahallesine mesafe almasıyla takdir ettiğim bir hoca. Hayal kırıklığı olsa da mesele ettiğim 15 yıl önce yazılmış o dilekçeden çok, kendisinin geçen günkü "Ayıp" yazısında o günkü davranışını olduğu gibi sahiplenmesi, 'bugün olsa yine aynısını yaparım' mesajını vermesi oldu. Çünkü içten içe Öğün'ün böyle düşünmediğini umut etmek istiyorum. Çünkü ilgili bir okuru olarak kendisinin, faşizmi içselleştiren bu tavrı Nürnberg Mahkemeleri- 12 Eylül kıyası üzerinden yakın zamanda şöyle eleştirdiğini biliyorum: "Orta ve alt düzeylere indikçe gelen savunmalar, 'Ne yapsaydım? Emir yukarıdan geliyordu' cümlesiyle başlıyordu. Yargı süreci kısa bir şaşkınlık geçirdi. Ama bunun da üzerine gittiler.
Emir kulu olmak kimseyi kurtarmadı.
Türkiye'de ise bu konuda en küçük bir girişim bile olmadı."
"Böyle gelmiş, böyle gider", "Emir yukarıdan geliyor", "Benim yapabileceğim hiçbir şey yok" deyip gündelik hayatına içinde en küçük bir sızı bile duymadan devam eden, yıllar sonra yüzleşme şansı verildiğinde bile 'yine olsa, yine yaparım' diyen öznelerin zuhur edişine alışığız.
Öğün gibi 'normal, sıradan, herhangi biri' olmayan isimlerin bunlarla kendini eşitlemesine değiliz.
Samimi bir izahat beklemek hakkımız.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019