Neşe Düzel
“AB’ye göre, Türkiye demokrasiye giden bir ülke değil. Türkiye siyasi kriterlerde ilerleyeceğine geriledi. Şu anda Türkiye, ifade özgürlüğünde birinci ihlalci ülke. Sadece 2011 yılında AİHM’e tam 8 bin 702 dava gitti. İkinci olan Fransa’nın dava sayısı ise yüz.”
“AKP, gerçek bir reform yapmıyor. Her reformu yarım yamalak yapıyor. Her yapıyı kendisine bağımlı kılıyor. İnsan Hakları Kurumu kurdular. Harika! Ama onu da hükümete bağımlı kıldılar. Bağımsız olmadan devleti nasıl denetleyecek bu kurum?”
“Böyle vasat demokrasili bir Türkiye Ortadoğu’ya model olamaz. Ancak, demokrasisi ilerleyen ve AB’yle ilişkileri süren bir Türkiye Ortadoğu’ya model olabilir. Bu gerçeği Ortadoğu’da yapılan araştırmalar açıkça ortaya koyuyor.”
***
NEDEN SENEM AYDIN DÜZGİT
Avrupa Birliği sadece Avrupa Birliği değil. Avrupa Birliği Türkiye’nin demokrasi sınavı. Türkiye’nin kendi insanına tanıdığı hak ve özgürlüklerde nerede durduğunu ve nereye doğru yol aldığını gösteren bir ayna Avrupa Birliği. Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporunda çok ciddi eleştiriler var Türkiye için. Bu eleştirilerin ciddiyeti bazı AK Parti yöneticilerinin raporu çöpe atma gibi tepki olarak gösterdikleri “çaresizlikten” de anlaşılıyor zaten. Bir dönem AK Parti’yi çok destekleyen AB, şimdi neden AK Parti’yi böylesine sert eleştirilerle hırpalıyor? AK Parti ile AB’nin yolu ne oldu da ayrıldı? Avrupa’yla Türkiye kopuyor mu? AB en çok hangi konuda Türkiye’yi eleştiriyor? Bu eleştiriler ışığında bakıldığında Türkiye demokrasiye doğru giden bir ülke gibi gözüküyor mu? AK Parti, Avrupa kriterlerine uygun bir demokrasiden vaz mı geçti? Peki, Avrupa Türkiye’den vaz mı geçti? Bu temel soruları Avrupa Birliği konusunda çalışan, yurtiçinde ve yurtdışında bu konuda araştırmalar yapan, Türkçe ve İngilizce makaleler yayımlayan Bilgi Üniversitesi Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezi Koordinatörü ve Ekonomi Dış Araştırmalar Merkezi EDAM’ın yönetim kurulu üyesi Yrd. Doç. Senem Aydın Düzgit’e sorduk. Almanya, Fransa ve İngiltere’de siyasetçilerin ve bürokratların Türkiye’nin AB üyeliğiyle ilgili neler konuştuklarını araştıran Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Senem Aydın Düzgit’in bu konudaki kitabı önümüzdeki günlerde İngilizce olarak yayımlanacak.
***
NEŞE DÜZEL: Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporunda Türkiye için çok ciddi eleştiriler var. Yakın tarihte hiç bu kadar sert ve eleştirel bir rapor yayınlamış mıydı AB, Türkiye konusunda?
SENEM AYDIN DÜZGİT: Hayır yayınlamadı. Gerçi AB’nin Türkiye için yazdığı önceki ilerleme raporları da eleştirel ve sertti ama en sert rapor bu oldu. Her şeyden önce son rapor, Türkiye’de 2011’de yaşanan olumsuz gelişmelerin, olumlu gelişmelere göre daha fazla olduğu intibaını veriyor. Zaten bu yüzden de çok ses getirdi.
AB, hangi konularda eleştiriyor Türkiye’yi?
En başta siyasi kriterler konusunda eleştiriyor. Siyasi kriterlerle ilgili öyle eleştiriler var ki raporda...
Siyasi kriterler derken, AB’yle müzakerelere başlayabilmek için yerine getirilmesi şart olan Kopenhag Kriterleri’nden mi söz ediyorsunuz?
Evet. Biliyorsunuz AB, “Kopenhag Kriterleri’ni yeterli ölçüde karşıladı” dedikten sonra Türkiye ile müzakerelere başlamıştı. Ama şimdi aynı AB, bu son Türkiye raporunun siyasi kriterler bölümüne bakıp, “Türkiye şu anda Kopenhag Kriterleri’ni yeterince karşılamıyor. Biz Türkiye ile müzakereleri askıya alıyoruz” dese, açıkça söyleyeyim şaşırmam. Ama ilişkileri ne ekonomik ne de siyasi olarak dondurmak Türkiye’nin de, AB’nin de işine gelmez. Dolayısıyla bu yapılmıyor. Ama çok önemli ve temel konularda eleştiriler devam ediyor.
AB, özellikle hangi konularda Türkiye’yi eleştiriyor?
AB’nin 2011 yılı ilerleme raporunda yargıdaki uygulamalardan Alevi meselesine kadar her konuda eleştiri var. Özellikle de rapor, ifade özgürlüğü gibi alanlarda Türkiye’nin gerilediğine dikkat çekiyor. Raporda resmen şöyle bir ifade kullanıyorlar. “Türkiye’de otosansür bir fenomen hâline geldi” diyorlar. Yani Türkiye’de otosansür normalleşti demek istiyorlar. Diğer bir deyişle “Türkiye’de otosansür öyle yaygın ki, düşüncesini açıklayan herkes açısından otosansür artık normal bir durum oldu. Bu ülkede otosansür yadırganmıyor” diyorlar. Özellikle de...
Evet, özellikle de...
Medyayla ilgili bir otosansürden bahsediyorlar. Hükümetin, ordunun ve devlet görevlilerinin basına karşı açık bir tavır aldığını belirtiyorlar. Hükümet görevlilerinin medyada kendileri aleyhinde yazılan eleştirilere, yayınlanan konuşmalara çok sert bir tepki gösterdiğine, gazetecilerin işten kovulduğuna raporda bizzat yer veriyorlar. Ayrıca medya patronlarının gazetecilik dışındaki ticari ilişkileri ve bağları da ilk kez bir ilerleme raporunda yer alıyor.
Türkiye’de basın patronlarının medya dışında işler yapmaları, hatta banka ve holding sahibi olmaları AK Parti döneminde başlamadı ki. Çoktan karşı çıkılması gereken bu ilişkiyi niye ilk kez eleştiriyorlar?
Tek parti iktidarında ilişkiler çok daha tek merkeze bağlı diye düşünüyor olmalılar. Ayrıca son ilerleme raporunda Kürt meselesinin çözülemiyor olmasına da dikkat çekiyorlar. KCK soruşturmasının kapsamının çok geniş olmasına ve Uludere olayına değiniyorlar. Uludere olayının aydınlatılmasında hükümetin siyasi sorumluluktan kaçındığını, şeffaf bir soruşturma yürütülemediğini belirtiyorlar. Mesela raporda en büyük sorun olarak işkence konusu da yer alıyor. “İşkence vakalarında düşüş trendi sürüyor ama Türkiye’de cezasızlık kültürü var” diyorlar.
Cezasızlık kültürü nedir?
“İşkence suçunu işleyenler, cezasız kalabiliyor” demek istiyorlar. Görevini kötüye kullanan devlet görevlilerinin cezasız kalmasına ve polisin aşırı güç kullanımına dikkat çekiyorlar. Alevi meselesini de dinî özgürlükler adı altında ele alıyorlar. AİHM kararlarına rağmen nüfus cüzdanında din ibaresinin yer almasını ve zorunlu din dersi uygulamalarını eleştiriyorlar.
Bu eleştiriler ışığında baktığınızda, Türkiye demokrat bir ülke gibi gözüküyor mu?
Konsolide olmuş bir demokrasi olarak gözükmüyor. Yani bireyin ve toplumun haklarının devletin haklarının üstünde seyrettiği, hukukun üstünlüğünün yerleşmiş olduğu, insan haklarına saygının derinleştiği bir demokrasi olarak gözükmüyor Türkiye.
Demokrasiye doğru giden bir ülke gibi gözüküyor mu peki Türkiye?
Son raporla hayır gözükmüyor. Oysa 2004, 2005 ve hatta 2006 yıllarında gözüküyordu. 1999’dan 2006’ya dek Türkiye’de düz bir ilerleme vardı. 2006’dan sonra ise ilerlemeler ve gerilemeler birlikte yaşandı. Olumsuz gidiş özellikle siyasi kriterlerde yaşandı. Siyasi kriterler ise AB için çok önemli. Çünkü siyasi kriterler üyelik müzakerelerinin temelini oluşturuyor. Bir de AB’yle sürdürülen teknik bir süreç var...
Orada durum nasıl?
Türkiye bu konuda iyi gidiyor. AB’yle yürütülen 33 müzakere başlığından 11’inde Türkiye şu anda ileri seviyede uyum sağlamış durumda. Diğer 11 başlıkta orta düzeyde ilerleme var. Türkiye sadece geri kalan 11 başlıkta başlangıç düzeyinde bulunuyor. Yani üç beş yıl içinde Türkiye AB ile müzakerelerde 22 başlığı kapatabilir. Biliyorsunuz 33 başlık kapandığında Türkiye AB’ye üye olacak zaten. Ama Türkiye siyasi kriterlerde çok sancılı. Bir dönem ilerleme olmuştu şimdi siyasi kriterlerde geriliyor Türkiye.
Eskiden AB genellikle AKP’nin politikalarını ve uygulamalarını överdi, bu partiye destek olurdu. Yollar ne zaman ayrılmaya başladı?
2007-2008’de yollar ayrılmaya başladı ve AB’nin eleştiri dozu yükseldi. Bir bakıma bu, içeride yaşananların bir yansımasıydı. Çünkü Türkiye’de reform süreci ve demokratikleşme 2006 ve 2007’den itibaren durgunluğa girdi. Daha önce AKP’ye destek veriyorlardı çünkü AKP, Türkiye’de bugüne dek yapılmamış reformları yapıyordu ve AB projesine bağlılığını sürekli ifade ediyordu. Baykal’ın liderliğindeki muhalefet ise o dönemde AB konusunda çok kuşkucuydu. Dolayısıyla AB, Türkiye’de ortaklık yapabileceği siyasi parti olarak AKP’yi buldu. Tabii işin bir de Avrupa boyutu var. 2007’de Fransa’da Sarkozy, Almanya’da Merkel iktidara geldiler ve Türkiye ile siyasi ilişkiler bozuldu ama...
Avrupa’nın Türkiye’ye bakışını da soracağım. Ama önce şunu sorayım. Çizdiğiniz tablodan, Türkiye’nin bugünkü fikir özgürlüğü ve demokrasisiyle AB kriterlerini yakalayamadığı anlaşılıyor. Peki, AKP’nin, AB’nin demokrasi kriterlerini yakalama isteği varmış gibi gözüküyor mu?
Kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece AKP bu isteği gösteriyor. Mesela askerî vesayeti azaltmak demokrasinin gereğiydi ama aynı zamanda AKP’nin de çıkarınaydı. Bakın... 2007’den itibaren Türkiye-AB ilişkilerinde iki şey birarada oldu. Hem AB’nin yaşadığı iç dinamikler yüzünden AB’den Türkiye’ye gelen mesajlar olumsuzlaştı. Hem de AKP’nin AB’yle olan çıkar havuzu giderek daraldı. Yani başlangıçta AB kriterleri, Türkiye’de askerî vesayeti geriletmek için AKP için çok iyi bir fırsattı. Zaten AB kriterleri arasında en çok ilerleme de bu alanda sağlandı. Bir de tabii yargı alanında ilerlemeler oldu ama yargı bağımsız ve etkin olamadı. Daha önceden de bağımsız bir yargımız yoktu, şimdi de yok. Her şeyde bu yapılıyor zaten.
Ne yapılıyor?
Mesela İnsan Hakları Kurumu kurdular. Harika değil mi? Değil. Çünkü onu da hükümete bağımlı bir yapıda kurdular. İnsan Hakları Kurumu tamamen bağımlı şimdi. Hâlbuki bu kurumun amacı insan hakları uygulamalarını denetlemek. Bağımsız olmadan bu denetimi nasıl yapacak? Ama AKP, bir reformu gerçek bir reforma dönüştüremiyor. Bir kurumu gerçekten bağımsız, şeffaf ve etkin kılamıyor.
Niye sizce?
Her işi yarım yamalak yapıyor, her yapıyı kendilerine bağımlı hâle getiriyor. Oysa kendine güvenen bir hükümet bağımsız adli tıpçılar, hocalar ve doktorlar tarafından denetlenen bağımsız bir İnsan Hakları Kurumu kurar. İşte o zaman bu gerçek bir reform olur ama AKP bunu yapamıyor. Çünkü bir kurumun devletten, idareden, hükümetten bağımsız olması demek, siyasi iktidarı ve onun bürokratlarını özgürce eleştirebilmesi demektir. Eğer eleştiri karşısında güçsüzseniz, eleştiriden korkuyorsanız bağımsız olması gereken yapıları kendinize bağımlı olarak kurarsanız. AB ise bu kurumların bağımsız ve etkin olmasını istiyor.
Ama aynı AB, kamu ihaleleri ve askerî projeler de dâhil olmak üzere Türkiye’nin ekonomisine ve şirketler dünyasına yüzde yüz şeffaflık ve denetim getirecek olan yeni Türk Ticaret Kanunu’nun TÜSİAD ve TOBB gibi çıkar gruplarınca değiştirtilmesini ve vatandaşın tüketici olarak korunmasından vazgeçilmesini son raporunda hiç eleştirmedi. Şeffaflık hükümleri baskıyla değiştirilen bu kanun, Türkiye’de kayıtdışı ekonomiyi ve şirketlerin sahipleri tarafından içinin boşaltılmasını bitirecekti oysa. Ama AB aksine, kanunun baskı gruplarınca değiştirtilen hâlini büyük bir “ileri uyum” başarısı olarak övdü raporunda. Bu yaklaşım, AB’nin güvenirliğini ve inanırlığını azaltmıyor mu?
Tabii azaltıyor. Özellikle sol ve demokrat çevrelerde azaltıyor. AB’nin en büyük sıkıntılarından biri de bu zaten. AB, gittikçe artan bir şekilde neoliberal bir ajandanın sözcüsü oluyor. Bunu kendi içindeki ülkeler için değil de özellikle yeni gelen Doğu Avrupa ülkeleri ve Türkiye için yapıyor. Ayrıca Avrupa’da büyük şirketler çok kuvvetli bir lobi grubudurlar. Bütün güçlü çıkar grupları Brüksel’de organizedirler.
TÜSİAD ve TOBB da Brüksel’de büro açmadılar mı?
Evet açtılar.
AKP’ye dönersek... AKP, Avrupa kriterlerine uygun bir demokrasiden vaz mı geçti?
Evet vazgeçti. Aksini gösteren bir kanıt da yok zaten elimizde. AKP, Kopenhag Kriterleri’ni hiçbir zaman içselleştirmedi. “Kopenhag Kriterleri’ni Ankara Kriterleri yaparız ve biz yolumuza devam ederiz” söyleminin de zaten bir gerçekliği yoktu. AKP’nin, kendisini olabildiğince iktidarda tutabilecek bir demokrasi ve söylem anlayışı var. Mesela Kürt meselesinde de bu böyle. Bu konuda gittikçe milliyetçi bir söylem tutturulması, Avrupa demokrasileri standardında bir söylem ve tavır değil. Ama bu, AKP’nin iktidarını ve oy tabanını güçlendirebilecek bir strateji.
Neden demokrasiden vazgeçtik?
Tamamen stratejik nedenlerle vazgeçtik. Kopenhag Kriterleri’ni içselleştiremediğimiz için vazgeçtik. Oysa Kopenhag Kriterleri’ni içselleştirmek siyasetçiler ve yargı dâhil herkes için bir zihniyet değişikliği meselesidir ve bu bir zaman ister. Demokrasi kriterlerini içselleştirmediğinizde ise çıkarlarınıza hizmet eden reformları tercih edersiniz. Mesela seçim barajını düşürmezsiniz, ifade özgürlüğünü gerçekleştirmezsiniz. Çünkü eleştirilmek ya da kendinize siyasi rakipler çıkarmak işinize gelmez. Bir de ilk başlarda AKP’nin asker, yargı ve bürokrasi nezdinde bir meşruiyet sorunu vardı. AB ile ilişki ona meşruiyet sağladı. Hatta kapatılmamasının gerekçelerinden biri oldu. Artık AKP’nin AB’ye ihtiyacı kalmadı.
AKP’nin son ilerleme raporuna gösterdiği tepkileri, Burhan Kuzu’nun raporu çöpe atmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok yanlış. Raporu çöpe atarak gerçekleri değiştirebiliyor musun peki? Bu ülkede cezasızlık kültürü var mı? Var. Gazeteciler başlarına iş gelmeden özgürce yazabiliyorlar mı? Yazamıyorlar. Yargıya işiniz düştüğünde başınıza neler geleceğini biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz. AB’nin raporunu çöpe atınca bu gerçekler değişiyor mu? Değişmiyor. Şu anda Türkiye ifade özgürlüğü davalarında AİHM’de birinci ihlalci ülke. Türkiye’nin ardından Fransa geliyor.
Dava sayıları nedir?
Fransa’dan AİHM’e yüz kadar dava gitmiş. Türkiye’den ise sadece 2011’de AİHM’e giden dava sayısı sekiz bini aşmış. İkinci ihlalciyle aramızdaki fark da binlerce dava işte. Bu rakamlar gösteriyor ki, Türkiye’de insan hakları ihlalleri azalması gerekirken arttı. Siyasi reformların çok hızlandığı 2004 ve 2005’te ise AİHM’e yapılan başvuruların sayısı azalmıştı, sonra bu rakam giderek arttı. 2006’da 2328, 2007’de 2828, 2008’de 3706, 2009’da 4474, 2010’da 5821 oldu. 2011’de ise dava sayısı 8702’ye fırladı.
Türkiye Avrupa’dan vaz mı geçti?
Siyasi olarak vazgeçti. AKP, Avrupa Birliği’nden vazgeçti.
Peki, Avrupa Türkiye’den vazgeçti mi?
Avrupa Türkiye’den tamamen vazgeçmedi. Vazgeçseydi, “Kopenhag Kriterleri yüzünden Türkiye’nin üyeliğini askıya alalım” derdi. Elinde öyle bir gerekçesi var ama bunu demedi. Ama bugün Avrupa içinde bulunduğu Avro krizinde sadece Türkiye’yi değil, hiçbir genişleme ülkesini konuşmuyor.
Tam olarak anlamadım. Avrupa’yla Türkiye kopuyor mu?
Tam bir kopuş mümkün değil. Ama AB ile Türkiye gittikçe birbirinden uzaklaşıyor, bağlar gittikçe zayıflıyor. Nitekim Avrupa Komisyonu, ilişkilerin tamamen kopmaması için pozitif gündem diye yeni bir şey ortaya attı. Türkiye ise Avrupa’dan vazgeçme durumu yaşıyor. Siyasi gidişat, AB ile üyelik ilişkilerinin kopma noktasına doğru ilerlediğini gösteriyor.
Avrupa neden Türkiye’den tamamen vazgeçmiyor?
Siyasi olarak hâlâ vazgeçmeyenler var. Mesela AB, Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da bir türlü etkin olamıyor. Türkiye ise buralarda daha başarılı. Mesela kişilerin serbest dolaşımı meselesi... Türkiye’nin Ortadoğu’da etkisinin artmasında, ticari, kültürel ve sosyal ilişkilerinin gelişmesinde serbest dolaşım çok önemli oldu. Avrupa bunu başaramadı. AB’nin Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da Türkiye’ye ihtiyacı var. Bir de Avrupa şu anda çok büyük bir varoluşçu kriz yaşıyor.
Avrupa ne yaşıyor?
Eğer kurum olmaya devam edecekse, nasıl bir kurum olacağına karar vermeye çalışıyor. Avrupa’nın bir kaç katmanlı olup olamayacağı konuşuluyor. Biz bu tartışmaların bir parçası olacağımıza, raporları çöpe atmalarla vakit kaybediyoruz. AKP, muhtemelen Avrupa’nın bittiğini düşünüyor.
Sizce AB bitiyor mu peki?
Bence bitmiyor ama şekil değiştiriyor. Avrupa eski Avrupa olmayacak. Şu anki verilere göre, Avrupa’nın eski gücünü muhafaza etmesi zor. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde ekonomik olarak üçüncü, dördüncü sıraya düşmesinden bahsediliyor. AB, bunu engelleyecek bir yapının kurulması için kafa yoruyor. Böyle bir noktada hem ekonomi hem de dış politika açılarından Türkiye’den vazgeçmek istemeyebilirler.
Avrupa’da Türkiye aleyhtarı gruplar var. Bunların Türkiye’yle ilgili sorunu demokrasi mi yoksa Türkiye’nin Müslüman olması mı?
Derdi demokrasi olan belli gruplar var. Bunlar, daha çok sol gruplar. Mesela Almanya’daki komünistlerin derdi Türkiye’nin demokrasisi ve Kürt meselesi. Ama Avrupa’daki kitle sağ partileri için Türkiye’nin Müslümanlığı çok çok önemli.
Bu son ilerleme raporundaki eleştirilerde şu anda başkanlık görevini sürdüren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin rolü var mı?
Zannetmiyorum. Bunu bir bahane olarak kullanıyorlar.
Türkiye demokrasisini derinleştirmeyerek Ortadoğululaşıyor mu?
Türkiye ne Ortadoğu kadar kötü ne de Avrupa standartlarında iyi bir ülke bugün. Demokrasisini derinleştirmezse gene vasat bir demokrasi olur. Gene bir ileri, bir geri gider. Böyle vasat demokrasili bir Türkiye de Ortadoğu’ya model olamaz. Çünkü demokrasisi ilerleyen ve AB ile ilişkilerini sürdüren bir Türkiye Ortadoğu’ya model olabilir. Ortadoğu’da yapılan araştırmalar bu gerçeği ortaya koyuyor.
Türkiye’nin üye olmaması, Avrupa için de ciddi bir eksiklik olmaz mı?
Avrupa için bu çok büyük bir başarısızlık olur. Vizyonsuz liderler ve siyasetçiler bu başarısızlıktan sorumlu olur. Düşünsenize... Avro-merkezci olmakla suçlanan Avrupa projesini, farklı olana açmamış olacaklar. Müslüman bir ülkeyi bünyelerine almayacaklar. Avrupa için bu büyük bir başarısızlıktır.
Türkiye’deki insanlar da artık eskisi kadar AB üyeliğine sıcak bakmıyor. Halk niye koptu?
Türkiye’de kamuoyunun AB’ye desteği 2005-2006’ya kadar yüzde 75 gibi bir oranda stabilize olmuştu. Halkın desteği bugün yüzde 40 civarına düştü. Halkın AB’den kopmasında üç ana unsur rol oynadı. Bir, Avro krizi. “Zaten dağılacaklar, oraya katılmanın anlamı ne? Çok büyük ekonomik krizdeler, onlar bizden yardım istesinler” türünden özgüveni çok yüksek söylemler oluştu bizim içimizde. İki, Türkiye’yle ilgili AB’den gelen “üye olamazsınız” türünden ikircikli mesajlar geldi. Üç ve en önemli unsur ise lider söylemi oldu. Erdoğan AB’ye üyelik söylemini bıraktı ve AKP tabanında AB aleyhine çok ciddi bir kayma yaşandı.
Erdoğan AB’yi desteklese halkın AB’ye desteği gene artar mı?
Artar. Meşruiyeti çok yüksek bir lider Erdoğan. Ama Erdoğan AB’yi artık gündeminden çıkardı.
AB üyesi olmanın Türkiye için avantajları neler?
Teknik standartlar da önemli ama ön önemli avantaj demokrasinin gelişmesi. Yoksa rögar kapağı yüzünden bir çocuğun kanalizasyona düşüp ölmemesi tabii ki önemli. Yediklerimizde, içtiklerimizde daha az kanserojen madde bulunması tabii ki önemli. Yönetmelikler sayesinde daha sağlıklı hava solumamız tabii ki önemli.
Üyeliğin dezavantajları neler?
Herkes için değişiyor bu. Mesela bizim gibi ulusal egemenlik obsesyonu olan bir ülkede bazıları için milli egemenliği devrediyor olmamız ciddi bir dezavantaj. Bazıları için çevre reformu ciddi bir sorun. Çünkü çevreyi kirletmemeleri için şirketlerin cebinden daha çok para çıkacak.
O zaman daha net sorayım... AB, Türkiye’den, Türkiye’deki vatandaşların aleyhine bir şey talep ediyor mu?
Şu anki durumda hayır etmiyor. Türkiye’yi, şu anki durumundan her hâlükârda daha iyi bir duruma götürüyor. AB’ye üyelik, normal, sade vatandaşın hayatı için bir ilerleme olacak.
Peki, neden halkın lehine olan talepler böylesine bir dirençle ve küçümsemeyle karşılanıyor?
Çünkü işin bir de yönetenler yani siyasi boyutu var. Sıkıntı ve direnç oradan kaynaklanıyor. Başka ülkelerde de direnç oldu. AB üyeliğine oradaki çıkar grupları da direndiler. Bugün AB’deki Türkiye düşmanları ise çok mutlular. Çünkü Türkiye’deki siyasi iktidar, AB’den koparak, onların ellerine verilebilecek en büyük kozu veriyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.12.2013
15.09.2013
23.04.2013
22.04.2013
15.04.2013
25.03.2013
18.03.2013
11.03.2013
10.12.2012
4.12.2012