Sezin ÖNEY
Türkiye’nin çoğunluğunun uzlaştığı, benzeştiği, ortaklaştığı bir konu varsa, o da tutarsızlık.
Son zamanlarda, Tunus’ta siyaseten aktif insanların çalışmalarına, konuşmalarına her denk geldiğimde, Türkiye’de demokratikleşme meselesini neden bu kadar ıskaladık diye düşünmeden edemiyorum.
Yeni anayasa neden yapılamadı mesela? Tunus, toplumsal kutuplaşmasının yoğunluğuna, politik olarak herhangi bir “yenilik” yapmasını kısıtlayan ortam ve şartlara rağmen bunu “başardı”.
Şimdi, Avrupa’da ve ötesinde nereye gitsem, nereye baksam; övgüyle bahsedilen yeni bir “model” Tunus.
Ben, en baştan “model” kavramına karşıyım. “Başarı” elbette mümkün ama, “model” olarak anılmaya ya da kendinizi öyle görmeye başladığınızda, “kibir” de beraberinde geliyor.
Üstünlük taslarken ve aynı zamanda aksaklıklar için de, “ama bizde o kötü, bu kötü” diye bahaneler ileri sürerken, bir de bakmışsınız ki... “Yeni” olarak adlandırılan herşey aslında köhnenin köhnesi...
Ve dahası... Tutarsızlık, “göbek adınız” oluvermiş... Hem de, en sağından en soluna, baştan aşağı...
Tutarsızlık demişken...
Militarizmden en çok yakınan insanları, kendilerine yakın buldukları militarizmi kutsarken görüyorsunuz...
“Tek adam” kültlerinden en çok yakınanları, tek adama tapınırken...
Kadınları yücelttiklerini söylerken, bir yandan da kadınları aşağılayanlar da Türkiye gerçeği...
İstihbaratçıların karanlık kumpaslarından yakınanların, tam da istihbarat oyunlarına piyon olması da...
Hep ağır bir şeyler yaşanıyor Türkiye’de. Neden, diye soruyoruz; cevap, “sistem” oluyor. Sistem, aslında, siyaset biliminde, “koşullar”, “şartlar” olarak nitelediğimiz hâller değil mi?
Türkiye, demokratikleşme için çok da imkânsız “koşullar ve şartlara” sahip de değil; ama gene bazı “koşullar ve şartlar”, Türkiye’nin demokratikleşmesini engelliyor.
Bugünlerde, Çin’in resmî idaresi altında olan Hong Kong’da enteresan durumlar yaşanıyor.
Hong Kong, 1997’de, Çin’in yönetimine girerek, “bir ülke, iki sistem” yapısına geçmişti. Yani, ana ülke Çin’in otokratik yapısı, Hong Kong’da geçerli olmayacaktı. İkisi de kendi ülkelerinde, piyasa ekonomisine “birincil önem” atfeden Deng Xiaoping ve Margaret Thatcher’ın bu anlaşması, Hong Kong’u, Çin’e nazaran “bir demokrasi vahası” olarak bıraktı. Ancak, bir yandan da, Çin tarafından “yüksek derecede otonom” olarak adlandırılan Hong Kong’un dış dünyaya yönelik tüm kararları, Pekin tarafından alınıyor. Ve tabii, savunma da, Çin’in kontrolünde...
2017’de, Hong Kong’da, “seçimler” başlayacak.
Sandık geliyor yani; peki ya, demokrasi?
Tam da değil...
1997’de Çin, Hong Kong’u Britanya idaresinden devralırken ülkenin “temel kanunu” olarak onaylanan Anayasa’ya göre, Hong Kong’da seçimleri gerçekleştiğinde, “temsiliyet hakkı, geniş tabanlı komitelerce aday gösterilenlerin seçilme hakkı olacak”...
Tanıdık geldi mi?
Demokrasi komedyası böyle bir şey..
Aday olabilme hakkı kısıtlı...
Aday olduktan sonra seçilebilme hakkı kısıtlı...
Özgür seçimler değil; “özgürlüğün tamamen kaybedilmemesi için”, devlere karşı verilen umutsuz savaş sözkonusu...
Hong Kong’u yönetmesi için seçilecek üç aday, 1200 kişilik bir komite tarafından belirlenecek. Komite üyeleri, Çin’le ticaret bağları olan, yani Pekin’le göbek bağları olanlar.
Hâl böyle olunca...
2017’ye gelmeden de, Hong Kong, sistemine, yani “şartlar ve koşullarına” baş kaldırıyor.
“Occupy Central” adlı bir grup, seçim şartlarının yeniden düzenlenmesi talebiyle “gayriresmî” bir referandum düzenliyor.
Bu çabanın karşısında, “referandumun yasadışı olduğunu” söyleyen bir koca Çin devleti var.
Gene de, din adamlarından bürokrasiye, iş dünyasından çalışanlara, gayriresmî referandumda oy vermeye koşan birçok kişi var.
Halkın, aday belirleme süreci öncesi kendi şartlarını açıkça ortaya koyması, “bu kriterlerle seçime gitmek istiyorum” demesi, diyebilmesi, Hong Kong’un, devasa Çin karşısındaki siyasi kaderini değiştirebilir.
Bazı iddiaların aksine kendi dışında bir “dev” tarafından ezilmeyen Türkiye’ye bakınca...
Veya, Tunus’ta olduğu gibi, demokratikleşmeye sıfırdan başlamayan, Avrupa Birliği gibi ortaklarla iletişimi yoktan var etmeye çalışmayan bir Türkiye’ye bakınca...
“Sandık” kavramına aşina bir Türkiye bakınca...
Yanlış giden neydi diye düşünüyor insan.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024