Ahmet TAŞGETİREN
Nihayet Cerablus harekatı. Adı “Fırat kalkanı” şeklinde konulan bir harekat. Evet, DAEŞ’i Cerablus’tan süpürmek var bu harekatın amacında ama Türkiye’yi asıl heyecanlandıran boyutunun “PYD’nin Fırat’ın Batı’sında koridor edinme hesabı”na yönelik darbe niteliği taşıdığı açık.
Böyle bir harekatın ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın çok sancılı günlerin akabinde Türkiye’ye geldiği güne denk gelmesi ayrıca dikkat çekici.
PYD, bizim Amerika’ya bir türlü anlatamadığımız bir tehdit. PKK’yı terör örgütü görüp onun uzantısı halindeki PYD’ye “DAEŞ’le mücadele ediyor” gerekçesiyle koruma sağlayan bir “Müttefik, dost, stratejik ortak” oldu Amerika. Bizim Cumhurbaşkanlığı seviyesinde “Bu nasıl müttefiklik?” diye sorguladığımız bir müttefik oldu. “Güney sınırlarımızda, içerdeki terörü besleyecek bir yapıyı nasıl korursunuz?” diye hesaba çektiğimiz müttefik.
Söz verdiler, “Fırat’ın Batı’sında kalmayacaklar” dediler ama içimiz rahat etmedi. Çünkü PYD ilerliyor, Menbiç’e el koymaya kalkıyor, Cerablus’u ele geçirip Afrin’e bir adımlık mesafe kalması yolunda hamle yapıyordu.
Amerika ayak sürüyordu deyim yerindeyse. Serzenişlerimiz karşılık vermiyordu.
Bu arada Rusya ile yaşanan gerilim sebebiyle Suriye’de adım atamıyorduk.
Avrupa Amerika ile paralel bir şekilde “Erdoğan karşıtlığı”nı Türkiye karşıtlığına dönüştürmüş durumda, Türkiye’nin bütün hassasiyetlerini gözardı ediyordu.
Türkiye bir hamle yaptı, Rusya ile gerilimi sonlandırdı.
İran ile diyalogu artırdı.
Bu, Suriye’deki iki ana aktörle ilişkileri durultmak anlamına geliyordu.
Bu arada 15 Temmuz oldu, Amerika adeta bir akıl tutulması yaşadı ve muhtemelen içinden “Acaba darbe başarılı olur mu?” sorusu- ümidi geçti. Yarım ağız geçmiş olsunlar geldi, gelmedi. Üstelik darbenin 1 numarası Amerika’daydı. Bir tür koruma konumundaydı.
Türkiye’nin öfkesi daha da arttı.
Öyle ki yine Cumhurbaşkanlığı seviyesinde meydanlarda “Ya Türkiye ya FETÖ!” sesi yankılandı.
Ve işte ABD Başkan Yardımcısı Türkiye’ye geldi.
Biden yolda iken başladı Fırat Kalkanı harekatı. Saat 04.00’te.
ABD’nin haberi var mıydı bu harekattan?
Vardı kuşkusuz, çünkü Biden’dan önce Amerikalı askeri yetkililer gelmişti ve Cerablus harekatının “Koalisyon güçleri” ile birlikte DAEŞ’e karşı yürüyen bir harekat olduğu açıklanmaktaydı.
Ama Türkiye kendi güvenlik öncelikleri sebebiyle farklı bir boyut katmakta bu harekata...
DAEŞ’le mücadeleye evet, ama artı, bana yönelik diğer tehdidin de bertaraf edilmesi.
Bu PYD tehdidi. PYD’yi vuruyoruz, vuracağız.
Soru şu: Amerika ne diyecek?
Amerika bir şey demiyor. Stratejik aklı varsa demeyecek. Üstelik harekat Biden burada iken gerçekleşiyor ve zımni onay gözleniyor. Hatta havadan destek sağlanıyor. Belki de bir özür beyanı...
Amerika, Türkiye ile ilişkilerin riske girdiğini gördü mü? Suriye’de Türkiye, Rusya, İran, Amerika’nın perspektiflerinin yakınlaştığı yeni bir dönem mi başlıyor?
Türkiye o kadar yüksek sesle tepkilerini dile getirdi ki, Amerika’nın hala kırılmayı görmemesi ya stratejik körlük ya da Erdoğan şahsında Türkiye’yi gözden çıkarma anlamına gelecekti.
Bunu yapar mı? Yapmaz diye düşünmek akıl gereği. Ama bazen Amerika-Batı reflekslerine baktığımızda akıl gereği bile geri planda kalabiliyor.
Cerablus’ta Amerika kendini tashih refleksi ile belki, Türkiye’nin emri vakisi”ne razı olacak gibi gözüküyor.
Ama Washington ile ilişkide “FETÖ” olayı, daha az bir gerilim kaynağı gibi görünmüyor.
ABD Gülen’i ya verecek, ya verecek.
Vermemesi, darbe karşısındaki akıl tutulmasının, yarım ağız tavrın, Mısır refleksinin uzantısı olarak okunacak.
Biden 15 Temmuz gecesi bombalanan Meclis’i gezdi.
Ankara’daki hassasiyeti dinledi.
ABD’li kadrolara, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın “Darbeciler beni Fethullah Gülen’le görüştürmek istediler” şeklindeki ifadeleri dahil, Gülen - Darbe irtibatına dair klasörler dolusu bilgi verildi.
Amerika oturup bir değerlendirme yapacak. “Ya FETÖ ya Türkiye” sorusunu kendi kendine soracak. İşi kolay mı, galiba değil. Bir başkan adayının seçim çalışmasının finansı dahil, yüzlerce okul ile bu yapı Amerika’nın bağrında geziniyor. Nasıl arınacak, şimdi Amerikan aklının performansını gözleyeceğiz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025
26.10.2025