Aydın Selcen
Bir bakan ziyaretinde Ankara’nın ardı arkası gelmeyen ve hep son dakikada değişen talepleri tepesinin tasını attırdı. Meslek hatta öğrencilik hayatı boyunca öfkelenmemiş yahut öfkesini dışa vurmaktan kaçınmış büyükelçi “artık yeter” dedi. Yeter dedi ama bu sanki boşlukta yankılanan bir çığlık gibi havada asılı kaldı.
“The Fighting Temeraire”, Ressam: JMW Turner
Saçlarını yandan ayırırdı. Resimlerine baksanız, dönemin modasına göre biraz uzun, biraz kısa, bazen favorili bazen değil ama çizginin çocukluğundan beri hep aynı yerden olduğunu farkederdiniz. Yetmişlerde kısa bir süre pos bıyık bıraktığı da olmuştu. Mütevazı bir evde Kocamustafapaşa’da büyümüştü. Babası Evkaf’ta memur, annesi ilkokul öğretmeniydi. Kardeşi yoktu. Ailesinin gözbebeğiydi.
Mekteb-i Sultani’de geçen yatılı yılları üzerine girdiği Mülkiye’yle birlikte Ankara yılları başlamıştı. Üç arkadaş Kavaklıdere’de bir bodrum katını paylaşıyorlardı. Copun, gazın üniversite bahçesine henüz girmediği o yıllarda siyasi faaliyet de bir nevi hobi gibiydi. Zaten hariciyeye intisap edince kim Maocu kim Sovyetçi soran da olmuyor, bu tatlı gençlik anıları rakı masalarına meze oluyordu.
Mülkiye’de hocaların kitaplarını hatmedip, sağlam kağıtlar yazarak sınıfları iyi derecelerle geçti. Bu çalışkanlığı hariciyedeki başarılı kariyerinin de temel taşı olacaktı. Sorsanız dönem arkadaşlarına, pek bağırıp çağırdığını, sinirlendiğini, küfrettiğini hatırlayan çıkmazdı. Ama toprak sahada yapılan maçlarda coşkusunu dışarı vuruyordu. Doğrusu çok da iyi futbol oynuyordu.
İnceci denilen tarzda, yumuşak bilek hareketleriyle peş peşe çalımlar atıyor, ayağa paslar veriyordu. İtiş kakışı da, şut atmayı da sevmezdi, golleri hep ayakiçi plaseyleydi. Faule maruz kaldığında ellerini iki yana açar “ayıp oluyor, böyle olacaksa oynamayalım” diye sesini yükseltirdi. Maalesef tercih yapması gerektiğinde Gençlerbirliği’nden gelen teklifi reddedip, hariciyeyi seçti. Arada bunu hatırlar, hayıflanırdı.
İngilizcesini geliştirmek için geceleri transistörlü radyodan BBC’yi dinlerdi. Haftasonları kravat-ceket kızlı-erkekli CDSO konserlerine ve Devlet Tiyatroları’nda sahnelenen oyunlara giderlerdi. Ankara sanki sonbaharın hiç bitmediği, erdemli ama biraz gri bir başkent gibiydi o yıllarda. Hükümetler gelir geçer, koalisyonlar kurulur dağılır, ama müstakbel bir hariciyecinin ilgilendiği konularda kararların nerede, kimlerce alındığı gayet iyi bilinirdi.
Bakanlık yazılı ve sözlü giriş sınavlarını bileğinin hakkıyla iyi dereceyle geçti. Mükafaten Siyaset Planlama Dairesi’nde göreve başladı. Koridorda “heavy lifter” (ağır kaldıran) diye tanınarak temayüz etti. Ne o ilk sene ne neredeyse kırk yılı bulan meslek hayatında akşam sekiz olmadan bakanlıktan çıktığı görülmedi. Öğle yemeklerini de hızlıca yer, masasının başına dönerdi. Masasında da çoğu zaman açık klasörler, üst üste yığılı kağıtlar olurdu.
O ilk sene tamamlanınca askerliğini Genelkurmay Plan-Prensipler’de yedek subay olarak yaptı. Bahriye üniformasının ona yakıştığını söylerdi arkadaşları. Tam o aralar asker yine “muhtıra” vermiş, ama “ihtilal” yapmamıştı. Bakanlığa dönüşünde biraz da Harekat Başkanı’nın önerisiyle Müsteşar Özel Kalemi’nde göreve başladı. Parlak bir memuriyet hayatının habercisiydi kalem görevi.
Mülkiye’de MEB yayınlarından çıkan klasikleri okurdu ama artık iş yükünden pek edebiyatla ilgilenmez olmuştu. Haftasonları gidilen tiyatro ve CDSO konserleri de seyrelmişti. Soran olursa masasının dağınıklığını gösterir “hangi birine yetişeyim şekerim” diye cevap verirdi. Tayin dönemi geldiğinde müsteşar onu New York’taki BM Daimi Temsilciliği’ne “plase etti”. Ortadoğu uzmanlığı da o dönemde başladı.
Mahrumiyet bölgesi olarak ise New York’tan iki yıl görev yapacağı Bağdat’a gitti. İleride I’inci ve II’nci Körfez Savaşları’nda Irak gündemi işgal ettiğinde, bölgeyi iyi bildiği bu vesileyle sık sık hatırlanacaktı. Bağdat görevinin bir yararı da ona para biriktirme fırsatı vermesi oldu. Bu parayla Ankara GOP’da iki oda bir salon bir dairenin peşinatını karşıladı, bir de merkeze dönüşte satacağı Chevrolet otomobili satın aldı. Chevrolet’yi alan pavyon sahibi çok ısrar etmesine rağmen, pavyona hiç gitmedi.
Dönüşte bu defa Bakan Özel Kalemi’nde göreve başladı. Başkatiplik sınavından da birinci çıktı. Artık mesai dışında hiç zamanı yok gibiydi. Nadir boş zamanlarında da İstanbul’a anasını ziyarete gidiyordu. Annesinin evlilik konusunda onu sıkıştırmasını ise geçiştiriyordu. Galatasaray’dan arkadaşlarını pilav günlerinde görüyor, okul dönemine ait anıları dinlerken yüksek sesle “hah hah hah” diye kahkaha atıyor ama hemen ardından sanki üzerine bir hüzün çöküp, sessizleşiyordu.
Kalemden tayine çıkarken Vaşington’u istemesine rağmen Fransızcacı fazla bulunmadığı için Paris’e gitti. ASALA’nın diplomatlarımızı peş peşe şehit ettiği, askeri yönetim dolayısıyla da derdimizi muhataplara kolay anlatamadığımız zorlu bir dönemdi. Gözaltında, hapiste öldürülenler, idam edilenler derken hele Mitterand’ın cumhurbaşkanlığındaki Fransa’da insanın Batı’nın ikiyüzlülüğünden tiksinmemesi olanaksız gibiydi.
Kalemcilikten bunaldığı ve o dönemki Paris Büyükelçisi’nin de emekli olmak üzere olmasından ötürü, merkeze dönüşte Yunanistan Dairesi Başkanı oldu. Yine iş yükü çok ağırdı. Dosyasına hakim bir memur olarak sık sık koltuğunun altında imza kartonuyla arza iniyordu. Saçının çizgisi, pantolonunun ütüsü, kravatının düğümü hep yerli yerindeydi. Ama artık yorulmuştu da. Özel hayatındaki yalnızlıktan da, her gece Bakanlık’tan en son çıkan olmaktan da, haftasonları daireye gitmekten de.
Katıldığı ikili müzakerelerde Yunanlı muhataplarına kök söktürüyordu. Bayrağı dikiyor, bir adım geri adım atmıyordu. Genelkurmay’la eşgüdümü sıkı tutuyor, askeri üst yönetimce de el üstünde tutuluyordu. Tayin zamanı geldiğinde ödülünü Los Angeles Başkonsolosu olarak atanarak aldı. Çevresinin ve amirlerinin “misyon şefliği bekar yapılmaz” baskısına biraz da gönüllü yenik düştü. Kültür Bakanlığı’nda çalışan yaşıtı bir hanıma pastanedeki ikinci buluşmalarında evlenme teklif etti ve Los Angeles’e birlikte gittiler.
Los Angeles yıllarında tenis öğrendi. Çocukları olmadı yahut istemediler. Uzun yıllar onlara eşlik edecek bir Golden Retriever edinmekle yetindiler. ASALA terörü yılları geçmişti ama Ermeni konusu, gazetelerde çıkan can sıkıcı yazılar ve Kongre üyeleriyle temaslar mesaisinin büyük bölümünü işgal etti. Buna karşılık tadı fazla kaçmadı ve mesaisi önceye kıyasla gayet hafiflemişti. Bu durum ona iyi geldi, rahata alıştı. Ama Büyükelçilik öncesi aşılacak son bir adım vardı: Genel Müdür Yardımcılığı.
O arada Ankara’da Irak konusu yeniden alevlenmişti. Bölge uzmanı bir Ortadoğu Genel Müdür Yardımcısı aranıyordu. Bağdat görevi hatırlandı, Genelkurmay’la sıkı eşgüdüm geçmişi, yabancı dil hakimiyeti, iyi memurluğunun yanı sıra müsteşarın da tanıdığı bir isimdi. Merkeze, dört yılını tamamlamadan üçüncü yılının sonunda erken geri döndü. Böylece promosyonunun da önüne geçti. Genel Müdür Yardımcılığı, Büyükelçilik için tam karine teşkil ediyordu. “İnek girenin, sosis çıktığı” su geçirmez bir sistem kurulmuştu zira.
Ortadoğu Genel Müdür Yardımcılığı hareketli geçti. Bir-iki kere Şırnak’tan helikoptere binip Selahattin’de Barzani’yle görüşmeye dahi gitti. Aynı yıllar, Güneydoğu’da kanın gövdeyi götürdüğü yıllardı ama kimin ne dediği bilinmezdi. Hem hariciyecinin konusu değildi bunlar. Siyasetten uzak durmak lazımdı. Malum mevzularda askerin ne dediği ve MGK önemliydi. MGK toplantılarında sunuşları o yapıyordu. Uzun mesai saatlerinin baskısını, evde eşiyle Büyükelçilik öncesi gereken bir fedakarlık olarak paylaşıyorlardı.
Aradan iki yıl daha geçti. Hazırlanan Büyükelçiler Kararnamesi’nde gidebileceği “A altı” açılan yerler arasında rezidansı en haşmetli olan Moskova’ydı. Kendi promosyonu içinde “payeyi ilk alan” olarak Moskova Büyükelçisi oldu. Moskova yıllarında ziyaretine gelen müteahhitlerle sıcak ama mesafeli bir ilişki kurdu. Akçeli işlere bulaşmamak gerekirdi, ayrıca içinden bir ses bu sonradan görme zengin takımıyla buluşacağı pek bir ortak payda olmadığını söylüyordu.
Maiyetindeki memurlara daimi talimatı Ankara’dan gelen telgrafın ertesi gün yanıtlanmasıydı. “Tekit istemiyorum kardeşim” derdi. Arada arşivden getirttiği dosyaları önüne açarak değerlendirme dikte ettirdiği olurdu. Bu saatlerde kapısında imza için bekleşen memurlar “beyefendi kolları sıvadı” diye aralarında fısıldaşırdı. Ankara’da da “kalemi kuvvetli” diye isim yapmıştı. Öngörülerini “buradan görülebildiği kadarıyla” diye bir nevi sahte tevazuyla paylaşsa da, Rusya konusunda son sözü büyük ölçüde o söylüyordu.
Dört yıl sonra Ankara’ya dönüşte artık oturabileceği koltuk sayısı müsteşar ve yardımcılıklarından ibaretti. Nitekim İkili Siyasi İşler Müsteşar Yardımcısı oldu. Müsteşar olamadığı için biraz burkulmuştu ama yarış devam ediyordu. Üzerine belirli bir rahatlık da gelmişti. Arkadaşı olan müsteşarın ve diğer müsteşar yardımcılarının yanına kapıyı vurmadan ve ceketsiz “n’aber abi” diyerek giriyordu. Öğle yemeklerinden sonra kravatlar gevşetilerek yapılan kahve sohbetlerinde çoğunlukla iş konuşuluyordu. Nihayet A+ sınıfı Büyükelçilik zamanı gelmişti.
Londra Büyükelçisi olarak atandı. Her şey yolunda gibiydi. Ama artık o dört mevsim sonbahar, gençliğinin fakir ama mağrur Ankara’sının olmadığının farkındaydı. “Bunlar” iktidara gelmişti ve ne zaman gidecekleri belirsizdi. Kulağına çalınan bir şeyler vardı ama yetersizdi. Nirengi noktaları silikleşmiş, kaybolmaya yüz tutmuştu. 10 Kasım anma törenlerinde uzun konuşmalar yapıyor, sonra tüm memurlar ve törene katılmalarını zorunlu tuttuğu eşleri hep birlikte 10. Yıl Marşı söyleniyordu. Haftada bir her çarşamba öğle yemeklerini baş başa Silahlı Kuvvetler Ataşesi paşayla yiyordu.
Ne olduysa o zaman oldu. Bir bakan ziyaretinde Ankara’nın ardı arkası gelmeyen ve hep son dakikada değişen talepleri tepesinin tasını attırdı. Meslek hatta öğrencilik hayatı boyunca öfkelenmemiş yahut öfkesini dışa vurmaktan kaçınmış büyükelçi “artık yeter” dedi. Yeter dedi ama bu sanki boşlukta yankılanan bir çığlık gibi havada asılı kaldı. Bu tatsızlık sonucunda, daha iki yılını doldurmadan bavullarını toplayıp Ankara’ya döndü ve istifayı bastı. Bir yandan da mutluydu. Tunalı Hilmi’de yürüyüşler yapmayı, Kavaklıdere Tenis Kulübü’nde zaman geçirmeyi nicedir iple çekiyordu.
Fakat bu boşluk ona yaramadı. Haftasonları tutkuyla Galatasaray’ın maçlarını izlerken kendi gençlik yıllarını hatırlattığını düşündüğü o “inceci” oyunculara modern futbolda fırsat tanınmadığını görmek, kahvaltı ederken göz gezdirdiği ve elli yıldır değiştirmediği gazetenin dahi “bozduğunu” düşünmek, akşamları televizyonu her açtığında o mesleki sonunu hazırlayan adamı sürekli ekranda görmek, hepsi içini sıkıyordu. Düpedüz sıkılıyordu. Hayat ne zaman, nasıl geçmişti?
Ömrü boyunca yüzlerce belki binlerce sayfa telgraf, konuşma, sunum yazan büyükelçinin içinden artık tek satır yazı yazmak gelmiyordu. Yazmıyordu da. Tek bildiği, her şeyin yanlış ve kötüye gitmekte olduğu, yozlaştığıydı. Sonra bir gün yine Tunalı Hilmi’de yürüyüş yaparken, kalbinde bir kasılma, sol kolunda şiddetli bir ağrı hissetti. Önünden geçtiği eczaneye girip, oracıktaki sandalyeye çöktü. Kalkamadı. Büyükelçi ölmüştü.
Cenazesi Kocatepe’den kalktı. Naaşı, Bakanlık önünde yapılan sade törenden sonra, Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi. Aynı gün belki o sade törene katılan genç bir aday meslek memuru yanına imzaya girdiği hırslı, başarılı ve azimkar genel müdür yardımcısına büyükelçi hakkında yaptığı yoruma “şimdi sen onu bırak da…” yanıtı alıyordu. Zira iş beklemezdi. Hayat da, yarış da devam ediyordu.
*Bu portre tümüyle, her yönüyle hayal mahsulüdür.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları







































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024