Aydın Selcen
Erdoğan Idlip’i gözden çıkarmışa benziyor. Karşılığında Afrin ve Bab ceplerindeki TSK varlığını ve dolaylı denetimin süresini ucu açık kılmak isteniyor. Üzerine de Fırat’ın Doğusu’na kısıtlı da olsa, öyle veya böyle girebilmek. Beşar Esat da tam o arada Erdoğan’a SDG’yi “ayrılıkçı terörist milis” olarak niteleyerek örtülü bir açılım yapıyor.
Kabaca, dış politika “strateji” ise, diplomasi “taktik”. Ancak, dış politika(lar)ın yapımına, diplomatlar da katılabilir. Yahut taslak tasarımına katılır, bazı durumlarda da, önde koşan “tavşan atletler” gibi son turdan önce ellerine bellerine koyup kenara çekilebilir. Karar alıcılar kendileri koşar bitiş çizgisindeki kurdeleye.
Batılıların “yaratıcı muğlaklık”, “değişken geometri” gibi terimlerle kavramlaştırdıkları kaypak durumları da, bizim usulde hariciyeci ustalar çıraklarına “her şey kağıda dökülmez kardeşim” diye aktarırlar. Özünde, şimdi Suriye için masadaki “siyasal çözüm” denilen de böyle nebulamsı bir şey diye düşünebiliriz.
Biz, yani Türkiye, yani Türkiye’yi temsilen benim de bir dönem görev yaptığım bizim hariciye, esasen bu “siyasal çözüm” meselesiyle 2003’te ABD askeri müdahalesiyle Saddam dikta rejiminin devrilmesinin ardından komşumuz Irak’ta karşılaştı. Ve doğrusu, birbirlerinden pek hoşlanmadı.
Dünyanın belki öbür ucundaki bir sorun için süslü, hatta belki çabalarsak, derinlikli ve akılcı tümcelerle yapıcı katkı sunabileceğimiz bu “siyasal çözüm” konusu, söz konusu komşumuz Irak olunca acı veren ve acıklı bir kendi kendimize de ayna tutma zorunluluğuna dönüştüğü için bu böyle oldu sanıyorum. Bir de, yeni anayasa yazım sürecinde İngilizceden yaratıcı bir çeviri çabasıyla önümüze gelen “çoğulculuk”, “yerinden yönetim” gibi soğuk hukuk terimleri, sıcak birer alev topuna dönüştükleri için herhalde.
O zaman mükemmeli arar görünerek, olası olanın, olmak üzere olanın, zaten olmakta olanın önüne taş koymayı yeğledik. Yüzleşmeden, yine alelusul kaçındık. Bugün Suriye bahsinde de yine korkarım benzer bir yere geldik. Asker-sivil ilişkisi, güvenlikçi ve müzakereci politikalar, Kürt sorunu, hatta Osmanlı mirası, dış politikada yakın çevre söz konusu olunca, hele üzerine güncel dış politikanın iç politikanın uzantısı olma hali de binince Irak’tan sonra diğer komşumuz Suriye’de de yeni anayasa çözüm sürecine yapıcı katkı yapmak yerine zoraki takoz koymaya itiyor Ankara’yı.
Siyasal çözümler, sahadaki demografik gerçekleri yani orada yaşayan yerli halkın istemlerini kağıda döküp, karşılamıyor. Tarihsel sorunları da çözüme kavuşturmuyor. Topografik doğal sınırları bile mutlaka dikkate almıyor. Adı üzerinde siyasal çözümler, yerde birbirleriyle kendi adlarına ve başka devletler için vekâleten savaşan güçlerin pili bittiğinde veya fişleri çekildiğinde, hissedar güçlerin de ulusal güvenlik kaygılarını, dış politika önceliklerini göz önünde bulundurarak, tarafların bıktırıcı uzunlukta müzakereleri sonunda varılan orta yolcu metinler oluyor genellikle.
Türkiye’nin temel savı Irak’ta ve Suriye’de otorite boşluğu yani ülkemize sınırdaş bölgelerde Bağdat ve Şam’ın egemenliğinin kalmadığı. Bunda çok haksız da sayılmaz Ankara, zira Irak’ta rejim değişikliği şiarıyla çıkılan yolun sonunda devlet yıkıldı. Suriye’ye de bu temel nedenden, alınan bu dersten ötürü ABD ve “Batı” doğrudan müdahale etmedi. O dersi farklı alan Rusya ve İran da o nedenden ötürü sahaya indi. Türkiye’ye de uluslararası hukuk maymuncuğu “terörle mücadele” gerekçesiyle, komşuların “toprak bütünlüğü ve ulusal birliklerini korumak” adına askeri harekât yapmak düştü.
Şimdi, anayasa yazım ve yeniden imar bacaklarına derme çatma dayanan siyasal çözüm dönemi başladı. Erdoğan Idlip’i gözden çıkarmışa benziyor. Karşılığında Afrin ve Bab ceplerindeki TSK varlığını ve dolaylı denetimin süresini ucu açık kılmak isteniyor. Üzerine de Fırat’ın Doğusu’na kısıtlı da olsa, öyle veya böyle girebilmek. Beşar Esat da tam o arada Erdoğan’a SDG’yi “ayrılıkçı terörist milis” olarak niteleyerek örtülü bir açılım yapıyor.
“Terörist” olarak kayda geçince, anayasa yazımı sürecine katılım olanağından feragat etmiş veya aforoz edilmiş oluyorsunuz. Beşar Esat ve Erdoğan geleceğe baktıklarında işbirliği döneminin yeniden açılabileceğini görüyorlar. Erdoğan açısından bu durum ABD ve AB’ye karşı da bir koz: Mültecileri salmak ve Esat’ı meşru muhatap almak. Bu iki tehdit kartıyla Erdoğan’ın Batılı muhataplarını kafakola alması mümkün. AB elini cebine atacak ve Suriye siyaseti hakkında sessiz kalacak, belki üzerine vize muafiyetini de verecek. ABD de Fırat’ın Doğusu’nda daha fazla esneklik gösterecek. Görebildiğim varsayım bu.
Tüm bunlar olurken siyasal çözüm masası kurulacak. Ve Esat’ın ah-vahları arasında gırtlağından aşağı yeni anayasa Putin’in de cevaz vermesiyle bastırılacak. Buradan bakınca ufukta gözükenler anlamında söylüyorum tabii. Meslekten istihbaratçı Putin aynı zamanda Suriye’nin güvenlik ve istihbarat yapılanmasını da elden geçiriyor. Bu servislerin başlarının atanmasında da etkin. Yeniden imar için de AB elini cebine atarsa ki, Esat’tan mı daha rahatsız yoksa yeni bir mülteci dalgasından mı daha kaygılı sorusunun yanıtı, AB’nin kesenin ağzını açmaya teşne olduğunu anlatıyor, resim tamamlanıyor.
Bilvesile tekraren anımsatmak isterim: Ana muhalefet CHP’den beklenen Ankara’yı, iktidarı yalnızca Şam’la diplomasi kanalı açmaya değil Suriye konusunun tüm taraflarıyla iletişime girmeye çağırması. Bu yaklaşımı Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’nun tüm başkentlerine yayması. Güvenlikçi politikalar yerine müzakereci yaklaşımı öncelemesi. İçeride de muhalefet hattını yeni anayasa tartışmasını gündemde canlı tutmaya ve o başlık altında Kürt sorununa barışçıl çözüme odaklanması. Özetle, “siyasal” çözüm.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024