Ayhan BİLGEN
Susurluk döneminin meşhur ifadesi “fasa fiso” idi. Bu dönemin sembolü de “tırı vırı” olabilir. İçinde silah yakalanan tır haberleri sonrasında hiçbir şey olmamış gibi davranan bir ülke gerçeği var karşımızda.
Kurumlar arasında bir gerilim yaşanmasa, duyma imkanı bulamayacağımız bu girişimleri salt yıpratma kampanyası olarak tanımlayıp geçmek Türkiye’nin çok başını ağrıtacaktır. Cenevre’de yeni bir çözüm arayışının arifesinde, “Türkmenlere yardım” gerekçesinin arkasına sığınmak içerde anlaşılır bulunsa da dış politikada yeni rahatsızlıklara zemin oluşturacaktır. “Herkes işine baksın” dediğinizde gazetecilerin de kendi işine bakıp konuyu manşete taşıması kaçınılmaz hale gelir.
Bir son dakika eklemesi yaşanmazsa, Başbakan’ın Asya ziyaretinde uçağına binme lütfu sunulan yayın organları tahmin edeceğimizin ötesinde sınırlı tutulmuş. Eskiden askerlerin akredite etmediği yayın kuruluşlarını sayardık. Şimdi tam tersine akredite edilenleri saymak daha kolay. Her dönemde dışlanan Kürt ve sol medya zaten yok. Tahmin edeceğimiz gibi cemaate yakın yayın organlarının temsilcileri de yok. Dahası merkez medya diye bilinen kuruluşların temsilcileri de yok. Peki kim var?
En zor günlerinde Başbakan’ın yanında duran ve ne pahasına olursa olsun hükümeti savunan yayın organları dışında kimse davet edilmemiş.
Kamuoyu oluşturma konusunda gelip dayanılan nokta aslında tam bir çıkmazdır, çaresizlik halidir, kendini yalnızlaştırmadır.
Ne Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret eden Anayasa Mahkeme üyelerinin pozisyonu, “iade-i ziyaret” kapsamında izah edilebilir, ne de HSYK ve Danıştay ile yaşanan polemik sıradan bir ihtilaf olarak görülebilir. Hükümet temsilcilerinin başta “Yargıtay” ve “kumpas” açıklamaları olmak üzere söyledikleri sözlerin altında kalma ihtimali yüksek gözüküyor. Nitekim Arınç’ın bakanları, danışmanları, parti yöneticilerini uyaran sözleri bu sıkışmışlığı göstermektedir.
Görünen o ki, Başbakan’ın doğrudan seçmeni motive etmekten başka yapabileceği hiçbir yol kalmamıştır. Bu krizi yönetmeye ne vizyonları ne becerileri yetmeyen siyasal kadrolarla işin içinden çıkmak kolay olmayacaktır.
Silivri kapısında çocuklarını ziyaret eden bakanlar, yada hükümetin kolayca görevinden aldığı bürokratlar artık yeni Türkiye’nin bir gerçeğidir.
Bu gerçeğin Kürt sorununa yansımaları, başlı başına tartışmaya değer bir konudur. Bir yanda, Kürtlerle de çatışmayı göze alamayacak durumda olan bir hükümet var. Diğer yanda, muhtemelen hükümeti Kürt sorununda gerilim çıkararak sıkıştırmak isteyecek aktörler var.
Belki, Kürt sorununda çözüm iradesinin gelişmesi ile Türkiye demokratikleşmesinin birbirini kolayca besleyeceği özel dönemlerden birisinden geçiyoruz.
İktidar içi kavgada saf tutarak geleceğin iktidar ortaklığında pozisyon kapmak, bu dönemde muhaliflerin yapabileceği en vahim hata olacaktır. Pasif izlemenin ötesinde gündeme müdahil olabilecek bir radikal söylem inşa etmenin, kamuoyunda karşılığının en yüksek düzeyde bulunabileceği bir psikolojik ortam içerisindeyiz.
Sadece sembolik kazanımlar değil kalıcı yapısal dönüşüm için de büyük bir fırsat söz konusu. Bu imkanı pratiğe geçirmek, muhalif siyaset için rüştünü ispatlama olanağı sunabilir.
Yoksa sahiden “tırı vırı” ile vakti öldüren bir Türkiye’ye mahkum olmaya devam edeceğiz.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2015
7.04.2015
5.04.2015
31.03.2015
29.03.2015
24.03.2015
22.03.2015
16.03.2015
15.03.2015
8.03.2015