Etyen MAHÇUPYAN
İktidara yakın olanların bizzat kendi tabanlarındaki değişimi ne denli anladıkları sorguya açık bir konu.
AKP yetkilileri sıklıkla kendi partilerini toplumun geneliyle özdeşleştiren cümleler kurabiliyorlar. Toplum sanki fıtratı gereği AKP’li olmak durumunda ve ‘millet’ kavramı da bu içerikle kullanılabiliyor. Partinin 76 milyonu temsil ettiği söyleniyor, ama o 76 milyonun çeşitliliğinden ziyade tabanın genişliğine yaslanılıyor ve sanki herkesin bir gün AKP’li olacağı bekleniyor. Bu zihinsel tembellik hükümetin kendi tabanı dışındaki sosyal dokuyu, talep ve beklentileri, daha önemlisi ruh halini anlamasını zorlaştırıyor. Böylece psikolojinin, yönetim maharetinin ve üslubun alanına giren birçok şey siyasetin sert konularına dönüşüyor ve çatışmayı davet ediyor.
Diğer taraftan muhalefet muhafazakar zeminde yeşeren yeni millilik arayışını anlamadığı sürece, AKP’nin kendisini geleceğin ‘esas’ kimlik yaratıcısı gibi hissetmesi de şaşırtıcı değil. Muhtemelen beklenti laik kesimin giderek marjinalleşeceği, bir kısmının ‘basiret’ gösterip oradan kopacağı, diğerlerinin ise tarihin kaybedenler sütununa yazılacağıdır. İşin garibi hayat gerçekten de bu yönde gidebilir ve duyarlılık gösterme maharetine sahip olmasa da AKP’yi ödüllendirebilir.
Bunun nedeni iktidardan bağımsız olarak, ‘muhafazakar’ adını taktığımız kesimin radikal bir dönüşüm dinamiği içinde olması ve bunun sonucunda ‘post-Kemalist’ bir duruşun ortaya çıkmasıdır. Buradaki Kemalizm geçmiş dönemin merkezi yapısını, otoriter zihniyetini, baskıcı, dışlayıcı ve aşağılayıcı bakış ve uygulamasını ifade ediyor. ‘Post’ durumu ise bu tehdidin ortadan kalkmasına, muhafazakarların özgüvene kavuşmasına, kendi hafızalarını yeniden üretme arzularına ve geleceği inşa edebileceklerine olan inanca karşılık gelmekte. Kritik olan ve AKP’yi rahatlatan gerçek ise bu kesimin toplumsal yapı içinde oransal olarak büyümesi ve partinin tabanını oluşturmasıdır. Seçim analizlerinde partilerin bugünkü ile geçmiş oylarını mukayese etmek bu nedenle pek anlamlı olmayabilir. Çünkü bu süre içinde parti tabanları da sosyolojik olarak değişiyor. Örneğin AKP’nin alabileceği azami oy her geçen gün daha da artıyor!
Bu sıra dışı gelişmenin temelinde 1990’larda filizlenen ve son on yılda yeşeren bir ‘kişiselleşme’ var. Muhafazakar zeminde dindarlık giderek kişisel bir tercih ve tanımlamayı ifade etmeye başladı. İnsanlar bir rehberin izinden giderek dindar olmaktansa, kendi hayat tarzları ve itikat anlayışlarına denk gelen bir dindarlığı öne çıkarmaya başladılar. Bu modern anlamda bir bireyselleşmeye benzemiyor. Çünkü insanlar cemaatten ayrılmıyor, onu çeşitlendirerek sınırlarını genişletiyorlar. Sonuç çoğullaşmış ve cemaat içi karşılıklı hoşgörüyü içselleştirmiş bir yeni dindarlık halidir. Bu durum muhafazakar kesimin sınırlarını daha esnek hale getirmekte ve giriş çıkışı kolaylaştıran bir geçirgenlik sağlamakta. Dolayısıyla laik kesimden söz konusu ‘ılımlı’ muhafazakarlık imkanını kullanmaya hevesli kişileri de cezbetmekte. Bunun sosyolojik anlamı muhafazakar zeminden laik kesime yönelik bir ‘davetin’ yaşanması ve karşılık bulmasıdır. Bugün Ramazan’da sadece beş gün oruç tutanlardan, günde sadece bir kez namaz kılanlara, dini doktrinlerle popüler sufi öğretiyi harmanlayarak kendisine manevi bir dünya yaratmaya uzanan sayısız ‘yeni dindar’ var. Bunun bir tür sekülerleşme olduğu açık… Ekonomi, siyaset, ahlak gibi alanların dinden bağımsız hale gelmesinin ardından, şimdi de dindarlığın kişiselleşmesine, cemaatin kendi içinde çoğullaşarak küresel entegrasyonu teşvik eden yeni bir adaptasyon dinamiği üretmesine tanık oluyoruz.
Bu gelişme, aile kurumunun din ve millet fikrinden daha fazla önemsendiği bir anlayışa paralel yaşanıyor. Böylece ortaya kendine has dindarlık bileşimleri üreten aileler çıkabiliyor. Artık bazı ailelere ‘laik’ veya ‘dindar’ demek mümkün değil. Söz konusu melezleşme esnek muhafazakarlık sınırının üzerinde yer alıyor ve o sınırları daha da genişletiyor. Sonuç siyasette olan kutuplaşmanın tam tersi yönde giden bir toplumsal dinamiktir. Ve AKP bu kesime hitap ediyor, onların nabzını tutuyor. Muhalefet ve onun aydınları ise idrakin eşiğinde bile değil… O zaman da bir gün herkes AKP’li olursa şaşırmamak lazım.
Not: Örneğin Şahin Alpay şöyle demiş: “Yakınlarda bir hükümet şakşakçısı da çıktı dedi ki, AKP’nin yerel seçimlerde %43,5 oy alması ‘halk ihtilalidir’. Söylenen özetle şu: ‘Demokrasi seçimden ibarettir… Seçildiğime göre istediğimi yaparım… Durum hayli vahim…”
Ne demeli? Durum gerçekten de hayli vahim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023