Hasan GÜRKAN
20 ağustos 1988’de Kopenhag’a seslerinizi getirdi Nurten. Yedi tepeli şehrimizde bir dost sofrasının başına toplanmıştınız. Aramızda ülkeler, sınırlar, yasaklar, mapuslar, zulümler ve yılların beslediği ayrılıklar, hasretler vardı.
Birer birer seslerinizle geldiniz.
Hepinizi can kulağıyla dinledim.
Söylediklerinizden çok, söylemediklerinizdi beni alıp götüren. Garip bir oyun oynar gibiydik. Sesleriniz vardı, elimi uzatsam tutardım. Ama gövdeleriniz, elleriniz, gülümsemeleriniz çok uzaklardaydı. Sanki odanın bir yerine saklanmış şaka yapıyordunuz. Hep beraber aniden bir yerden çıkıverecekmişsiniz duygusunu yaşadım.
Temel konuşurken lafları benden daha hızlı yuvarlıyor. Bu ‘hırgürü sarsak dünyayı’ her gece yıkıp yeniden kurduğumuz Tokat gecelerinden birindeyiz. Herhangi bir büyük (!) meseleyi gırtlak gırtlağa tartışıyoruz. Herkesin kendi söylediği ziyadesiyle mühim(!)
Raziye ile Aysel bizim Döllük köyünde oluşumuzu fırsat bilip votka içmişler, İkisi de baya sarhoş. Yok, bana kadar gelen bu ses Devrim’in olamaz. O, en son Ordu’da bıraktığım gibi bacak kadar bir velet olmalı. Aydın Yeşilyurtlarla komşu olduğunuz evde gövdeleriniz elleriniz vardı. Nedense hayatımızın hep bir tarafı rakı sofraları, sarhoşluklar. Alkolde ne arıyoruz!
Belki de Kayseri’de Mustafalardayız. TÖS kongresi öncesi. Mevzumuz aşktır. Aranızda bir sevda mücrimi olarak ben varım. Hepiniz kutsal aile siperlerinde. Bir Doğan aykırı, o sevdadan yana. Daha sonra Sovyetlerde olduğu gibi her genel sekreterin devrinde yeniden ve başka türlü yazılan tarih, bu aykırı adamı mahkûm edecektir.
Arkadaşlar siz, ‘bir sengine yekpare acem mülkü feda edilen’ Şehri İstanbul’da bir sofranın etrafındaydınız. Bense bir başıma buralarda. Hem çok yakın, hem çok uzak bir şehirde.
Doğan’ı diyecektim. İki yıl oluyor. Bir gün önce mektubu gelecek, sonra kendisi diye hayal kuruyordum. Hepiniz için, hepinizle birlikte, dahası yıllardır bir kadehi bölüşemediğimiz başka dostlarla birlikte çıkıp gelecekti. Nedense pek uğraşmadı. Uğraşsaydı söker alırdı diye bir his var içimde. Bu yüzden biraz kırgınım ona.
Kimsenin alınmayacağını bildiğim için rahat söylüyorum. Doğan başkadır. Bu başkalık benim için, hem herkesin bildiği bir malumun ilamı, hem de iç dünyamdaki anlamını buralarda daha müşekkel kavradığım bir hakikatin tekrarıdır. Eskiden keskin çatışmalardan kaçınıyor diye eleştirirdim onu. Oysa Doğan’ın kaçındığı aptalca dalaşmalarmış. Çatışmaysa Doğan Mamak zındanında, sınıf düşmanımızla, onun en hayasız araçlarıyla, hepimiz adına… Hadi, bu tatsız konuyu bırakalım.
Kardeşim Nurten rakı da getirmiş. Muzaffer hanımın mayonez zenaatinde ustalaştığını anlattı. Ona da söyledim; bu meretin tadı bizim için oralarda, sizlerinki gibi dost sofralarında başka oluyor. Tabii hayat arkadaşlarımızın sağlığımız adına (!) yarattıkları müdahaleleri saymayacaksınız.
Anam, babam öleli beri ömründe hiç alışık olmadığı yalnızlığa direniyor. Bana üzülüyor. Çok söyledim anlatamadım. Başka analara bak dedim. Oğulları sekiz yıldır zındanlarda, yağlı urganlarda, puşt zulalarında. Dinlemek istemiyor.
Burada ikinci büyük savaştan arta kalma Polonya göçmenleri var. Kırk yıldır ülkelerine gidememişler. Gidecekleri de yok. Ama hala doğdukları yerle analarının yüzünü unutmamışlar. Oralardan bahsedildiğinde gözlerinin içi hüzünle gülüyor. Ben onları dinlerken kendime bir acaba bile demiyorum. Bizim acabalık bir durumumuz yok. Bir de, o türküyü dinlerken söz “elini ver, nerde elin” mısraına geldikte, boğazıma bir kıl yumağı oturmasa. Bir de bu mısraya takılıp, kafamda defalarca evirip çevirip sizlere hayali mektuplar yazmasam…
Eskiden mikrofon önünde daha büyük kalabalıklara, daha genel – o zamanlar bize çok önemli gelen şeyler – söylemek için çıkardım. Şimdi gene bir mikrofonun (teyp mikrofonunun ) önündeyim. Bu defa insansız bir odada. İtiraf edeyim, sizlere söyleyeceklerimi önce yazdım, oradan okuyorum.
Madem yalnız sesim gidebiliyor, madem ben de, sizler gibi, sesim kulaklarınızda yankılandığında, sizler gibi mızıkçılık edip odanın saklandığınız köşesinden çıkmayacağım, bari söylediklerimin eli ayağı düzgün olsun dedim, kağıda yazdım, olmadı.
Ama siz gene benim burada söylediklerime değil, söylemediklerime bakın. Yok, öyle sansür korkusundan falan değil; içine sıçmışım yasakların. Beceremediğimden dostlar, beceremediğimden.
Haydi, içelim, sağlığa!
Ağustos 1988 Amager-Kopenhag
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.08.2022
9.08.2022
8.08.2022
11.07.2022
3.04.2022
19.03.2022
7.03.2022
31.01.2022
1.11.2021
4.10.2021