Hasan GÜRKAN
Yol öncesindeyiz.
Sahaflardan eski bir harita aldım.
Karşımdaki koltukta bir kız uyuyor.
Ağladıklarını göremezsiniz; doğar doğmaz akvaryumun kilitli sularına karışır gözyaşları. Sevinçleri öfkelerine benzer, sessizdir. Süs balıkları duygularını ele vermezler.
Kararsız bir harita üzerindeyim. Yıpranmış dağları, o dağların rüzgârı, nehirleri, nehirlerin daveti zar zor okunuyor.
Kimi yollar gıcır gıcır, kimi yollar yorgun, yaşlı. Bir otobüsteymişiz. On yedi cam kenarı, on sekiz koridor. Adını çıkaramadığım bir yere,- bir güz kasabasına mı ne, gidiyormuşuz. Hâlbuki mevsim ilkyaz. Başı omzuma dayalı uyuyor. Yeni bir insana duyulan yakınlığın sıcaklığı yayılıyor içime. Isınıyorum.
Yolda bir yerde mola veriyoruz. Kitaplar, her türden dergiler, kasetler, plaklar, umutlar umutsuzluklarla dolu bir yer.
İçiyorum. Işıkları söndürdüm. Salonun loşluğunda başlangıçlar, bitişler, dokunuşlar, ürpertiler, sorular, düzmece cevaplar. Ayıplar sonra, sadakatler, ne çok namuslar. Koltukta uyuyan esmer kızın başını usulca kucağıma alıp kendime taşıyorum.
Polis kurşunuyla vurulmuş, ama yarası kanamıyor. Öfkeli kalabalığın içinde ” kahrolsun! ” yavanlığıyla yürüyoruz. Nefesi düzenli. Benim topraklarımda hangi sevincin, düş kırıklığının, hangi umudun mültecisi olacağı henüz belli değil. Kendi hiç bitmeyen göçmenliğim, mülteciliğim geliyor aklıma. Şefkat bulaşmış acıma duygusuyla kurşun yarasını iptal ediyorum. Yalnızlığım sızlıyor.
Yol öncesindeyiz. Herkes yattı. Yarın erken kalkılacak. İçiyorum. Alkol uyuşturmaktan çok kışkırtıyor. Otobüste bir şoför bir de ben uyanığız. Başı omzuma düşmüş, gövdesinin bana değen tarafı, vücudumun benimle birlikte elim ayağım gibi var olagelmiş bir parçası. Öbür tarafı uzak ve karanlık, tanımıyorum, hissetmiyorum. Gırtlağımı kurutan, dumanı üstünde heyecan diye bir şey yok. Alkolün etkisiyle ben uydurdum. Daha çok içiyorum.
Düşüne girdiğimde gözlerini yumar, yüzünü beklediği okşayışlarıma bırakırdı. Hâlbuki şimdi karşımda bacaklarını karnına çekmiş, tespih böceği gibi büzülüyor. Akvaryumdaki şişko çirkin balık neden bana baksın. Gözlerinde son anda bir yere, bir şeye yetişememenin hüznü öylece bana bakıyor. Hiç bir bok yok balığın gözlerinde. Cam gibi, manasız. Ama ben kendimi bu koltukta içerken o lanet balıkla aynı akvaryumun içine hapsedilmiş hissediyorum. Biraz önce kızın yüzüne baktığımda içimi dolduran sevinç yerini kıstırılmışlığın paniğine bırakıyor. Sık sık debelendiğim, bir türlü uyanamadığım kâbuslardan birindeyim.
Otobüsteymişim. Kucağımda iki kadın başı var. Biri şurda karşımda uyuyan esmer kızın başı. Öbürü gene şurda karşımda uyuyan aynı kızın başı. Şaşkınlıkla defalarca bir birine, bir ötekine bakıyorum. Kucağımdaki bu iki yüz aynı yüz değil. O zaman ikisi de nasıl aynı esmer kızın başı oluyor? Vıcık vıcık bir sıkıntıya batıyorum. Kendimi en yakınım tarafından kandırılmış, incitilmiş olarak hissediyorum. Otobüsten dışarı bir adım sadece bir adım atabilsem kurtulacağım.Ama yapamıyorum, bacaklarıma söz geçiremiyorum. Bardağımı yeniden dolduruyorum. Gövdemi alkolle yeneceğim. Birlikte içiyoruz.
Gözleri sevgiyle ışıldıyor.Etek giyseydi böyle kıvrılıp yatarken,bacaklarını karnına çektiğinde esmer baldırları görünürdü.Kalçasının külota uzanan kıvrımları,yeni alınmış tüy kökleri.Aramızda sehpa,içki bardağım,bir bloknot, bir de kalem duruyor.Bir yaprak yırtıp saçma sapan önemli şeyler karalıyorum.Göndermeler,serzenişler,salaklıklar.”Mesaj”ı özenle katlayıp çantama koyuyorum.Kayıtsızlığının gerisinde belki kimsenin bilmediği ince patikalar,gizli geçitler yatıyor.Yarın, belki öbür gün bir fırsatını bulup bu yollara düşme umudu rahatlatıyor beni.Sarhoşluk işte.
İlk yolculuğumuzda geceyi birlikte geçirmiştik. Derme çatma tek kişilik “yatakında” çıplak sırtını öperken yere düşeceğim diye korkmuştum. Sabah çamaşır sepetinden temiz bir külot alıp bacağına geçirmişti. Sokakta berbat bir hava vardı. Oysa ben bahar çiçekleri kuşanmıştım.
Salonun açık duran kapısının içinde bir yol valizi duruyor. Dikkatli bakınca içini görüyorum. Özenle katlanmış elbiseler. Deterjan kokan çamaşırlar (lavanta koksun isterdim)deniz havlusu, titiz etiketli çiçekli şort (güneşi içmiş teninde),tüyleri yeni alınmış koltukaltları, zifiri vahşi bir karanlık olarak dişiliği, en çok da ter kokan nemli dişiliği. Benim ellerim, dudaklarım, dilim, karanlıkta ışıldayan şehvetim kendi valizimde.
Birazdan yollara düşeceğiz. Beynim uyuştu ama alkol bir türlü gövdeme yayılacağı yolları bulamıyor. İki valizin eşyaları da kadehimin içinde. Hiç biri diğerini tanımıyor. Artık içmenin bir faydası yok. Yol arkadaşlarımı uyandıracağım. İçlerinden biri elimi tutuyor. Öyle uyku sersemiymiş gibi. Bir an kendi yarattığı uzaklıktan kaçarcasına sıcacık elimi tutuyor. Gün ışıyor, uyku başlamadan bitti.Yorgun bile değilim.
Mayıs’96 bahariye
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.08.2022
9.08.2022
8.08.2022
11.07.2022
3.04.2022
19.03.2022
7.03.2022
31.01.2022
1.11.2021
4.10.2021