Hasan GÜRKAN
Nazım Hikmet,Çankırı hapishanesinden karısı Piraye’ye yazdığı mektupta “ (...) karanlık bir yağmur gibi,/ canını sıkarsa yaşamak/ tekrar Gazali’yi oku ” diyor.Şiirin o bölümü şöyle:“Bir akşamüstü/oturup /hapisane kapısında /rubailer okuduk Gazalî'den :
«Gece : / büyük lâciverdî bahçe. Altın pırıltılarla devranı rakkaselerin./ Ve tahta kutularda upuzun yatan ölüler.> /Bir gün eğer, /benden uzak, /karanlık bir yağmur gibi, /canını sıkarsa yaşamak / tekrar Gazalî'yi oku. /Ve Pîrâyende'm benim, /ben eminim /sen sadece merhamet duyacaksın /ölümün karşısında onun /ümitsiz yalnızlığı /ve muhteşem korkusuna.”
Bu şiirin ‘karanlık bir yağmur gibi canını sıkarsa yaşamak “ bölümü benim iç dünyamı çok iyi anlatıyor.Yaşamak hiç durmayan sağnak ve karanlık bir yağmur gibi canımı sıkıyor.Gazali,onun ünlü rubaileri umurumda değil,bana bir şey anlatmıyorlar. Beni boğan iç dünyamı ferahlatmıyorlar.
Peki, neden karanlık bir yağmur gibi canımı sıkıyor yaşamak?
Bu sorunun cevabını bulsam, derdi tesbit eder devasını arardım.Yaşadığım herşeyi,ama herşeyi manasız bir tekrar olarak yaşıyorum.
72 yaşındayım,moruklara goca garılara gıcık oluyorum.
Evet, hayatımın sonbaharındayım, kışın ne zaman ve nasıl geleceğini bilmiyorum.Ben altmışımdan beri bu mevsimdeyim.Yani yeni değil.İç sıkıntımın,bitmeyen bunalımımın sebebi sonbahar algısı değil.Hekesin başına gelen yahut gelecek olan birşey bu.
Çevrem beni tanır.Dost canlısı,ehli keyf biriyim.
Güzel meyhaneleri,güzel seyahatleri severim.Güneşin sofrasında dostların arasında olurdum sık sık.Bu güzel tadlarımı kaybettim.
Eskiden sıradan can sıkıntılarımda , arkadaş sohbetlerine, dost sofralarına sığınırdım.Alkollere kaçardım. Şiirlere,kitaplara, kalemime siperlenirdim.Sıkıntıyı kolayca defederdim.
Sıkıntı şart değildi.Keyf için dostlarıma çiçek gibi ziyafet sofraları hazırlardım.
Şimdi barsak-ishal hastasıyım.Yasaklar diyarına attı bu hastalık beni. Guluten ve laktoz yasak,yani ekmek,börek,peynir yasak, alkol yasak.
Eskiden ‘yasaklar delinmek içindir ‘ diye nutuk çeker,yasakları çiğnerdim.Şimdi cesaretim yok. Ölüm korkusu mu acaba? Hem hayat canını sıksın, hem ölümden kork.Saçma bu,saçma,saçma...
Hiç bir şeyden tat almıyorum.ne yemek, ne gezmek, ne sinema, ne kitap...
Bu sabah her günkü gibi içsıkıntısıyla, çenelerim kasılmış olarak kalktım.Geridebıraktığım gece de boktandı zaten.Tatsız rüyaların taciziyle yedi sekiz defa uyanmışdım.
İstanbuldaymışım,ama tanımadığım bir istanbul.Kocaman çok büyük bir şehir. Bu kenar semte neden geldim? Evim nerdeydi? Yoldan geçenlere soracağım, ama evin bulunduğu semtin adıaklıma gelmiyor. Telefon edeyim,kahretsin, telefon bozuk.Başımda ağır baskıyla yataktan çıktım.
Kahvaltı:Gulutensiz ekmek, peynir,zeytin,çay,tekrar yine.
İnternet,tekrar yine.Kitap karıştırmak, telefonla oynamak,tekrar yine. Meydana ineyim.Ne bok yiyeceksin meydanda? Belki biraz ferahlarım,çenelerim gevşer,iç sıkıntım azalır.Dün indin meydana,n’oldu? Arkadaşlarla, hep aynı arkadaşlarla, çay içtin,sohbete katılmaya çalıştın.Mızıklama,sen de katıldın sohbete,rahatladın.
Sonra eve döndün,sıkıntın gene çöreklenmişti içine.Akşam yemeği,televizyon.Karanlık haberler,hergün daha karanlık zifiri haberler.Hiç ışık yok.Bu karanlık sıkıntına tüy dikiyor.Bayat diziler.
Ucuz filmler.Yalaka oturumlar.
Oğlum, ruh hastasısın sen. Anti depresanların kar etmiyor. Ne haltedeceğini hiç bilmiyorsun.Önün, arkan, sağın, solun boş, bomboş.
Atladım uçağa Kopenhag’a gittim.Oğullarım Emek ve Barış bir Vietnam restorana götürdüler beni.Rezarvasyon yok.Kokteyl salonunda içerdeki masalardan birinin boşalmasını bekliyorsun.Çölyak yoktu o zaman.Çok sevdiğim iki insanla beraberdim.Mesut ve bahtiyardım.İki kadeh sert kokteyl.Sonra Vietnam mutfağı,pirinç şarabı.Sonra bar,linie snaps.Yalansız sohbet, sımsıcak atmosfer. Kafa çakır, keyf keka! Oğullarımla beraberim.
Bunalım,sıkıntı,kasıntı hak getire.
Sırtımda kamburumun üstünde çok ağır yüküm , iki büklüm durmadan yokuşları tırmanıyorum.Hayat arkadaşım,sevgilim Meral,derdime çare olmak için beni yükleniyor.Güçlü bir kadın,güzel, çok güzel bir insan.Şikayetsiz yaşıyor benimle.
Bunca yakınma,bunca gevezelik size iyi geldi mi Hasan efendi?
Sorunuz cevapsız, cevabı hayır mı bilmiyorum üstat.
Çenelerim kasılıyor .İçim daralıyor.
Karanlık bir yağmur gibi canımı sıkıyor yaşamak.
.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.08.2022
9.08.2022
8.08.2022
11.07.2022
3.04.2022
19.03.2022
7.03.2022
31.01.2022
1.11.2021
4.10.2021