Leyla İPEKCİ
Doğu Afrika'nın -klişe tabirle- Paris'i denilen Kenya'da kaldıktan sonra Nairobi'den uçakla geldiğimiz Mogadişu'da bambaşka bir hayatın bizi beklediğini ilk anda anladık.
Kalacağımız Ambasador otele varmak için geldiğimiz delik deşik yol da zaten toplam on beş dakika sürmüştü. Adına bakılırsa elçilerin ve diplomatların buraya geldiklerinde -ki epeydir pek geldikleri söylenemez- kaldıkları beş yıldızlı bir oteli çağrıştırıyordu. Dışarıdaki koşulları görünce buranın bir otelden çok bir sığınma evi etkisi yaptığını söylemeliyim. Güvenlik olmayan, adım başı vurulma riski bulunan bu şehirde başınızı sokacak dört duvar bulmak büyük bir nimet. İnsanın seçeneği olmadığında, koşullara adapte olması mucizevî bir maharet.
Kimse Yok mu Derneği'nin yiyecek dağıtımı yaptığı ilk yer bir okul bahçesindeydi. Önlerinde kumanyaları, sıra sıra dizilmiş insanlar, bize bakıyordu. Uzaktan. Şehrin otuz kırk kilometre dışına çekildiği ama her an canlı bomba saldırısı yapacağı söylenen Şebap örgütünün araya karışmış olma ihtimali yüzünden aradaki mesafeyi korumamız söylenmişti. Koruyamadık tabii.
Yardıma muhtaç insanlarla karşı karşıya, yüz yüze kaldığınızda, etraftaki silahlı sivil ve askerlere rağmen öldürülme korkunuz kalmıyor, vermek istiyorsunuz, el uzatmak... Orada öylece duruyor ve gazetecilerin görüntü almasını bekliyorlardı. Bakakaldım yüzlerine. Kendi haline şükretmekten ziyade Erkam Tufan Aytav'ın dediği gibi istiğfar etmek gerektiğini fark ettim. İnsanlık için olmalıydı bu istiğfar hem de.
Bizler, iftar vakti karnımızın doyacağını varsayarak yaşıyorduk. Akşama yiyecek olup olmayacağını bilmeden yaşamakla arasında dünyalar kadar fark vardı. Bizimkine hayat deniyordu, buradakine de.
Yıllar önce Lübnan'ın Suriye sınırında İsrail saldırısından kaçan insanların sığındığı bölgeye gelmiştik otobüsle. Bazı yardım kuruluşları su ve çocuk maması dağıtıyordu. İnsanların bir kısmı geçici olarak okula yerleştirilmiş, kimi prefabrik ev ve çadırlardaydı. Geri dönüp dönemeyecekleri belli değildi, evlerinin barklarının akıbeti meçhuldü. Buna rağmen yüzlerinde bir trajedi yoktu. Alışmış gibiydiler.
Lübnan sokaklarında gezinirken binaların delik deşikliğini, ülkenin güneyine doğru havaya uçurulmuş köprüleri, çökmüş yolları gördüğümüzde, hayatın devam etmesi için, koşullara adapte olmanın kaçınılmazlığını fark etmiştim. Çoluğu çocuğu öldürülmüş annelerin umudu tükenmiyordu. Bir gün daha geçerken hayatlarından... Çaresizlikle umudun birbirinden ayrılamayacağını insan ancak hayatın bıçak sırtında anlıyor. Umut, insanın fıtratından geliyor.
Kimse Yok mu Derneği'nin Mogadişu'daki tüm faaliyetlerini organize eden, benim tabirimle 'vicdan hizmetkârları'ndan Bilal Çelik, geçtiğimiz ay sıcak çatışma sürerken oraya gelmiş, bir önceki hükümetle görüşmelere başlamış. Fakat kabine dağılınca, yenileriyle de ilişki kurmuş, okul almak için çabalarına başlamış. Ona önerilen okul binasını görmeden alması istenmiş. Çünkü çatışmalar eşliğinde onu o binaya götürmeleri çok riskli olabilirmiş. Bilal Bey ısrar edince onu mecburen bir tanka bindirmişler, öyle götürmüşler!
Savaş ortasında sadece yemek dağıtmayı değil, çocukların geleceğini düşünmek, hayatı bir bütün olarak var etmenin yollarında ölümü göze alarak yürümek... Yaşatmak olmadan yaşayamamak... Böyle bir niyeti, bazılarının sandığı gibi 'kimlik ve aidiyet ihtiyacı'yla veya 'kendini önemli hissetmek'le ya da 'devletin emperyal amaçlarına hizmet etmek'le açıklayanlar insanın varoluş hakikatini sığ sulara hapsediyor.
Zulme şahit olma sorumluluğunu nasıl taşıdığımız insanlığımızı belirler. Bilal Bey ve diğerlerinin şahsında temsil edilen merhametin İlahi boyutunun idrakiyle, bu sorumluluk gayba bakan yüzümüzü kuşatıyor. İşte bu yüzden zulüm karşısında ağlanıp yazıklanmak yerine diriliyorduk burada durmadan.
Çadır kamplardan birinde kurulan hastaneye kucağındaki bebekleriyle kadınlar teker teker gelmeye başlamıştı. Kimi ağır hastaydı, bazıları ölüyordu, bazılarına ilaç veriliyordu. Tek sıra halinde, usul usul içeri giriyordu yorgun anneler. Ve derme çatma çadırlarının altında gömülü onlarca bebek... (Devam edeceğim.)
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kılıcın mızrağın okun acısında Müslüman’ın hüznü
15.09.2018 - Dolar kuruyla oynamaktan daha etkilisi: İnsanın vehimleriyle oynamak
4.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (2)
1.02.2018 - Kültür Bakanı’na ve kültüre bakanlara sesleniş (1)
28.08.2018 - Küresel kasabada vahdet denizi!
25.08.2018 - Candaki kurban sırrımız
21.08.2018 - Gezi’den mesire yerine; parkların bi/çim analojisi!
7.02.2018 - Savaşımızın binbir yüzü!
4.02.2018 - Toplumsal gerçekler bazen araştırılmaz, içinde yaşanır!
31.07.2018 - ABD’nin çöküşü işgallerinin mânâsında gizli!
28.07.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Nihat Taştan
“Ey mü’minler! Size fâsık biri bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın Yoksa bilmeyerek bir topluluğa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz" (Hucûrât, 49/6) âyeti ve "Zandan sakının çünkü zan, sözlerin en yalanıdır..."Hilal kardeş. öncelikle sizi tebrik ediyorum. çünkü olaylara bakış açınız hep kuran eksenli ve hüsnü zan ile yaklaşım tarzınızı görüyoruz.