Leyla İPEKCİ
Geçtiğimiz yaz, Erzincanlı anne-dedemin köyüne gelmiştik.
Eğin'de, Başpınar köyüne. Güneydoğu'nun boz dağlarından, Karacadağ'ın koyu taşından farklı olarak, burada aynı boz ve sarp dağların suyla kavuştuğu vadileri sonsuz bir yeşillik içindeydi. Fırat ve kolları her yeri kuşatmıştı ince ince. Çeşmelerden akan Munzur suyunu içerken, Dersim hemen dağların ardındaydı. PKK ile şiddetin tırmanmaya başlamasından belki birkaç gün önceydi. Kemah-Dersim-Elazığ üçgeninde ilerlerken tepemizde jetler uçuyordu. Yönümüz Gümüşhane tarafına doğruydu. İlk fırsatta gelelim demiştik. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın düzenlediği ve yazarları bölgeyle ve halkla buluşturduğu bir günlük yolculuk için davet aldığımda hiç tereddüt etmedim.
Elazığ havaalanına inerken o biraz da genetik olarak sevdiğim manzaraya yeniden kavuşmuştum. Yazın geldiğimde gördüğüm yemyeşil vadiler ve dağlar ise hep karla kaplıydı. Tunceli yoluna çıktığımızda bu yolun daha güvenli olduğunu öğrendik. Gazetede, Elazığ valiliğinin bildirimine göre Pülümür bölgesinde kara harekâtı başlatıldığı yazıyordu. Bir buçuk saat kadar sonra merkeze ulaştık. Sahiden de hep denildiği üzere çanak gibiydi burası. Dağlar yukarı doğru açılmıyor da, daha ziyade aşağı doğru daralıyor hissi uyandırıyordu. Beni hiç dışlamıyordu bu oluşum. Aksine bir aidiyet buluyordum. Ama katmanlı zemin, sanki düz bir yer yokmuş gibi, insanda tekinsizlik oluşturuyordu ilk başta. Daha önce merkez Hozat iken, devlet bütün ceberrutluğuyla bu yaşaması zor bölgeyi uygun görmüş olmalıydı katliamdan kalanlar için.
Buna bir de, hepimizin hafızasında daha çok taze olan dört ay önceki halı saha saldırısı eklendi hemen. Evet, işte orada önümüzdeydi üstü kapalı çim saha. Suyun hemen kenarında. Merkezde. Öylece bakakaldık. Dağlardaki "K noktalarına" atışla başlamıştı baskın. O noktalar şehrin her yerinden görünüyordu. Sanki gökyüzüne, yukarılara, yükseklere her bakmak istediğinizde umudunuza bir çengel atıyordu, sizi buranın gerçeklerine indiriyordu bu görüntü. Önünde mum yakılan ve dualar edilen acı hatıralarla yüklü mağaralara, mayınlı arazilere, terk edilmiş köylere, toprağın altında şahitliğe hazır bekleyen hikâyelere dokunacak vakti bulamadık bir gün içinde. Ama tek saniyemiz boş geçmedi.
Çünkü öğrencilerle, öğretmenlerle, halkla, esnafla, rektör ve valiyle, emniyet görevlileriyle, gazetecilerle, anne babalarla, dede'lerle, yerli ve yabancı nüfusla konuştukça gördük ki, bugünün içinde 'acı geçmiş'in tüm izleri vardı zaten. Dört ay öncesi de 'acı geçmiş'ti, 20 yıl öncesi de, 70 yıl öncesi de. Hakkıyla unutulmayan tüm zulümlerin yarası kuşaklar geçse de kanıyor. Zalimler inkâr ediyor ama mazlumların acısı inkâr edilemiyor. Ancak dilsizleşiyor mazlumlar. Ve bunun adı asla unutmak olmuyor.
Tunceli'de görev yapan hepsi 'memleketli' gazetecilerin dediği gibi, burada gazetecilik de ancak 92'den sonra yapılmaya başlanabilmiş. Bugün Tunceli'de, sekiz yıldır faaliyet gösteren Munzur Koleji'nin çocukları ise yüksek sesle konuşuyorlar artık. Her şeyi. Onlar 90'ların acılı kuşağının çocukları. Atalarının acısını devralmış, suskunluğunu ise son yıllarda bozmaya başlamış bir kuşağın... Onlarla buluşmak, onların 90'larda genç olan velileriyle kucaklaşmak, yüzlerinde umudu, dayanışmayı ve coşkuyu bulmak çok kıymetli bir paylaşım oldu bu yüzden. Sekiz yıl önce burada eğitim faaliyeti başlatmak üzere gelenlerin yaşadıklarını kayda geçirmeye çalışırken fark ettim; devletin çocuklarıyla halkın çocukları belki bu acı tarihte ilk kez buluşmaya başlamıştı burada. Munzur Koleji'nde.
Buraya gelmeden önceki günlerde Nazimiye Pülümür bölgelerinde fiili olarak girilemeyen yerlerin varlığını okuyordum. Resmi rakamlara göre buradaki yerleşim alanlarına 11 bin kara mayını döşenmişti. Mayınlar yüzünden sakatlanan çocuklardan, köylülerden bahsediliyordu. Munzur nehrine yapılması planlanan HES'lere halkın tepkisini okuyordum sonra. Bu barajlar yapıldığında birçok yerleşim alanı haritadan silineceğini. İlçeler arasındaki ulaşımın tamamen kesileceğini. Doğa, ağaç ve suyun Dersimlilerin inancında çok önemli bir yer tuttuğunu ve ellerinden alınmak istendiğini... Tabii en çok da Alevi inancının asimile edilmeye çalışıldığını okuyordum.
Burada medyadan takip ettiğimizden çok daha fazlasını, bambaşka boyutlarını gördüm gündelik hayatın. Hakikatin sonsuz yüzü var. Tunceli'ye dair olumlu bir şey bugüne dek hiç okumamıştım medyada. Donmuş belleğin boğum boğum çözülüşünün yansımasını Dersimli öğrencilerin yüzünde izlemek bir ayrıcalık oldu. Bizi tarihte defalarca çatıştırmış olanların her fırsatta kullandığı Alevi-Sünni ayrımının genç nesilde başka tecellileri de vardı.
Örneğin sorduğumuz bir soruya (Alevi-Sünni çatışmasını siz nasıl yaşıyorsunuz?) aldığımız şu yanıt ilginçti: "Biz daha ziyade Tuncelililer ve Türkiye diye bir ayrım yaşıyoruz!" O an mahcup oldum. Dersim haberlerinde hiç önyargısız ve peşin hükümsüz buluşmalar olabileceğini düşünmediğim için. Evet, Türkiye ile Tuncelililer arasındaki ayrım sahiden çok derindi! Fransa'da soykırım yasası oylanacağı günlerde kendimize, Avrupalılara ve insanlığa Dersim'den bakmanın temsili 'anı'larına devam edeceğim. Gün çok kısaydı. Yılın ise en uzun gecesiydi.
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları



















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018