Leyla İPEKCİ
Malum, millet parkları açılmaya başlayacak bu dönem. Bizzat evimizin yakınında açılan bir mesire yeri var. Hemen her gün orada bir saatlik yürüyüş yapıyorum. Memleketimin bütün sosyolojisinin yansımasını görüyorum bu kalabalık çimlerde.
Hemen her kesimden geliyor aileler. Çocukların nasıl çayır çime hasret kaldıklarını, gençlerin nasıl kendilerinden başka kimsenin derdiyle ilgilenmediğini, kadınların bir araya geldiğinde dünyanın sert gerçeklerinden geçip nasıl bir anda dünyanın görünmez gerçeklerine daldığını, adamların et ve mangal yakarak nasıl genetik kahramanlıklarına döndüklerini vesaire, izliyorum.
Amerika’nın bize uyguladığı yaptırımlar vesilesiyle ona kafa tutan halkımızın sosyolojisine Gezi parkındaki yakan yıkan muhalif tavırdan, yine bir tür yakıp yıkan ama muhalif olmayan (yakında adı millet parkı olacak) sakinlerine, tabiri caizse bir çim yahut biçim analojisiyle yaklaşmaya çalışalım acizane.
***
Gezi döneminde gençlerin asi tavrına kızan ve hiç onaylamayan, mazbut ama hayatın yeniliklerine açık, mütevazi ama gösterişi de seven taşralı bir kadın arkadaşım kalktı ve burada ne oluyor, gözlerimle göreyim diyerek Gezi’ye gitti.
Gördüğü manzara karşısında ne diyeceğini bilemedi önce. Yorum yapamadı. Çünkü kızlarla oğlanlar bir arada uyuyor, uyanıyordu, aynı çadırda kalıyorlardı ki bu onun için kabul edilemez bir şeydi. Lakin şortlu, dekolteli kızlara kimse laf atmıyordu. Dönüp yan gözle bile bakmıyorlardı. Buna hayret etmişti.
Gel teyzeciğim diyerek onu karşılayıp çay kahve ikram etmişler, kal istersen diye yer ayarlamaya çalışmışlardı. Birkaç gün gitti üst üste. Siyasetin onları nasıl isyana teşvik ettiğini, farklı örgütlerin onları nasıl gaza getirdiğini filan bilmiyor, ilgilenmiyordu. Sadece yaşadıklarına baktı ve insanlara dokunmaya çalıştı.
Bir yandan herkes kitap okuyor demişti ama bir yandan da birbirleriyle bakışıp cilveleşiyorlar çaktırmadan. Tam bunu kabul edemem, kızımı asla buraya getirmem derken bir bakıyorum oğlanlar alışveriş yapmış, yemek servisindeler, kızlar gelip gidenlerle sohbet ediyor, fikirlerini anlatıyorlar. Tam bir uyum içinde yaşıyorlar. Demişti.
Peki demiştim, sonra? Sonra dans ediyor, halay çekiyorlar, şarkı türkü söylüyorlar, kültür etkinlikleri yapıyorlar. Parkı durmadan temizliyorlar. Peki demiştim ya sonra? Sonra dedi her ne olduysa, hurdaya dönmüş otobüste poz vermeye kalktılar. Sonra da avuçlarında ateş, başbakanlık binasını yakmaya gittiler.
Evet parkı temiz tutan, birbirinin alanına saygı gösteren, vücut dilini susturmayan, taciz etmeyen son derece uygar ve komün hayata uyumlu bu metropol gençlerinin isyanı ülkenin yüzde yirmilik ‘yerli batılı’ kesiminin sosyolojisiyle bizi tanıştırmıştı.
Halkı kendi normlarına benzetip hizaya sokmak için politize olmuş bir kuşağın batılı değerlerle yetişmiş şehirli çocuklarıydı onlar ve manipüle edilmeleri yine de öfke ve nefret pompalanmasıyla kolayca mümkün olmuştu. Çimleri ve ağacı koruyalım derken otobüsleri, makinaları, başbakanlık binasını yakmaya kalkmışlardı.
***
Şimdi millet parkında hemen herkes mangal yakıyor. Eti ateşe verip pişirmek çok fıtri bir özellik. Hele çimlerde, tabiatta olunca, bütün bir yolu parka sırf o mangalı yapabilmek için geliyor aileler. Etsiz bir piknik düşünülemez Türkler arasında.
Mesire yeri ve parklar müthiş bir imkân sunuyor bu sıcaklarda çocuklarıyla birlikte evde tıkılıp kalan aileler için. Toplar havada uçuşuyor, bisiklete binenler, kavga edenler, koşan ve yürüyenler, halay çekenler, öpüşenler, bağrışarak eğlenenler. Derken kimsenin asi bir ruhla isyan çıkaracağı yok.
Lakin her taraf çerçöp içinde, başkalarının kul hakkına girmekten kimse imtina etmiyor, çimlerde yer kapma telaşı yüzünden kadınlar yorgun düşüyor. Yürüyüş parkurunda motosikletli gençler, seyyar satıcı tezgâhları, futbol oynayanlar… Derken:
Herkes birbirine tıpkı Gezi’deki gençlerin farklı bir alanda yaptığı gibi müsamahakâr davranıyor. Birbiriyle takışmıyor, mangaldan rahatsız olsa da söylenmiyor, gürültü patırtıdan hoşlanmasa da diyelim ihtiyar anası hava alsın diye tahammül gösteriyor vesaire.
Lakin hangi parkta olursa olsun. Çocuklar öylesine başıboş, öylesine kuralsız yetişiyor ki, parkta onlara söz söylemeyen ebeveynler otobüste, dolmuşta, sokakta, müzede, konferansta, etkinlikte, kısacası toplu katılımın olduğu hiçbir yerde çocuklarını terbiye edecek bir kural koymuyor, söz söylemiyorlar.
Çocukları ellerindeki tablette konuşulan küresel dil terbiye ediyor ne zamandır.
Evladım bak burası yürüme parkuru, gidin şu tenha çimde top oynayın veya yürüyenler geçerken biraz bekleyin. Park hepimizin, paylaşın. Burası sadece size ait değil. Böyle diyen olursa kalabalıkları hizaya çekmeye çalıştığı için ayıplanmayı göze almalı. Parkın sakini olmuşsak zaten bunlara kör kalıyoruz.
***
Sonra çocukların elinden tableti alamıyoruz, bir kitap bile okumuyorlar, kopuklar, asosyaller, bir bardak su bile getirmiyorlar üşengeçlikten. Bir de hemen para kazanıp itibar sahibi olmayı bekliyorlar diye şikâyet ediyoruz.
Sorunca herkes yerli ve milli. Ülkesini çok seviyor. Lakin şimdi ve burada: Kendine ayırıyor, menfaat gözetiyor, pazarlık yapıp hileye yöneliyor kolayca birçoğumuz. Birbirine göz yumuyor, alttan alıp tahammül ediyor. Liyakatsizlikten adaletsizlikten dem vurmak vicdanı rahatlatmaya yetiyor.
Sonra neden bizde medeniyeti ihya eden değerler bir türlü üretilemiyor? Hangi parkın sakini olursanız olun, hepimizde eksik olan adap üslûp edep erkan usûl dersek bir anlamı olur muydu?.. İnşallah millet parkları yaşantımıza girdiğinde bu yöndeki kusurlarımızdan ders çıkaracak bir ortak tutum alabiliriz kendimiz ve çocuklarımız için.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.09.2018
4.02.2018
1.02.2018
28.08.2018
25.08.2018
21.08.2018
7.02.2018
4.02.2018
31.07.2018
28.07.2018