Murat AKSOY
18 ve 20 Aralık İzmir Karaburun, 31 Ocak Sapanca, 5 Şubat Ankara Mamak, 20 Şubat Dikili, Giresun Bulancak, 23 Şubat Aksaray, 27 Şubat Yalova, 3 Mart Muğla Ortaca, Urla, 4 Mart Ankara Tepecik, 5 Mart Kadıköy, 8 Mart, Ordu, Kayseri, 9 Mart Edirne Keşan 0ve kamuoyunda en çok tartışılan ve bilinen 10 Mart Fethiye.
Yukarıdaki tarih ve yerler Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik son dönemde yapılan sistematik saldırıların dökümü. Kimisi seçim bürosuna, kimisi doğrudan HDP’lileri linç etmeye yönelik olan saldırılar.
Bu saldırılara dikkat çekmek için “HDP Yalnız değildir” başlığıyla bir imza kampanyası başlatıldı. Ben de o metne imza attım. Cumartesi bu metni kamuoyuyla paylaştık. HDP’yi siyaseten eleştirsem de, HDP’ye yapılan saldırılar, siyasete yapıldığı için imza attım, basın açıklamasında bulundum.
Söz konusu olan HDP’ye yönelik saldırlar olsa da; Türkiye’nin neresinde olursa olsun hiçbir partinin seçim çalışmalarına engel çıkarılmamalıdır.
HDP, Batı’da farklı toplumsal kesimlerin kombinasyonu değil de sadece Kürt siyasi hareketinin temsilcisi olsa bile yapılan saldırılar meşru değil, suçtur. Çünkü Kürtler, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal olarak uygulanmasa da Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşlarıdır.
HDP’ye yapılan saldırılar denilince akla en son 10 Mart’ta Fethiye’de olanlar geliyor. İki gün süren olaylarda seçim bürosunun tabelası bizzat devletin Kaymakam’ı tarafından indirildi.
Kamu görevlisi eliyle suç
Kaymakamın bu kadar cesur olduğu yerde sıradan vatandaşın tepkisi insanı üzse de şaşırtmıyor çok fazla. İçişleri Bakanı’na bağlı kaymakamın parti tabelasını sökmesine bir yaptırım uygulanmıyor. Seçim güvenliğini sağlamakla yükümlü olan kamu görevlileri hala saldırılara seyirci kalmayı, hatta saldırganlara göz yummayı tercih ediyorlar.
O kaymakam hala görevde, o tabela hala yerine asılmış değil.
İlginçtir çözüm sürecini yürütmekle övünen, Gezi’yi, 17 Aralık’ı çözüm sürecini hedef almakla suçlayan hükümet, ne kaymakamı görevden aldı ne de HDP’ye yönelik saldırıları kurumsal olarak kınadı. Tersine hükümetin çeşitli temsilcileri BDP’yi suçlamaya devam ediyorlar.
Bütün bu ortamda siz, AK Parti’nin çözüm süreci konusunda hala sağlam iradeye sahip olduğuna inanabilir misiniz?
Oysa AK Parti gerçekten çözüm sürecinin kısa sürede sonuçlanmasını istiyor olsaydı, bu saldırıları önlemek için çoktan ilk adımı atardı.
Ölümün olmaması tek başına çözüm değildir
Burada şu noktayı özellikle belirtmekte fayda var. Çözüm süreci konusunda hükümeti eleştirince “çözüm sürecine karşı mısın?, 14 aydır cenaze gelmiyor” itirazları ile karşılaşıyoruz. Keşke 14 aydır şehit olmaması tek başına çözüm olsaydı.
Hükümet Gezi’den bu yana izlediği politika, siyasi söylem, meydanlardaki diliyle Türkiye’yi zihnen ayrıştırırken, toplumdaki kutuplaşmayı derinleştirirken çözüm süreci nasıl ilerleyebilir ki?
Evet, 3 Ocak 2013’ten itibaren istisnai ölümleri bir kenara bırakırsak; şehit olmaması büyük bir kazanım. Ancak bu tek başına çözüm değil. Eğer öyle olsaydı PKK şiddetinin sistematik olarak ortaya çıkışına kadar da (1923’ten 1984’e yaklaşık 60 yıl) ölüm yokken sorun çıkmazdı. Ama Kürt sorunu hep vardı, Kürtlerin hak ve özgürlük sorunları hep vardı. Bu sorunlar çözülmediği için şiddet ve ölümler başladı..
AK Parti’nin çözümü
Bugün hükümetin yapmadığı başlattığı çözüm sürecini yeterince savunmaması; AK Parti süreci, kısa vadede herkesin üzerinde ortaklaştığı çözüm hedefiyle değil, sorunu yönettiği ölçüde kendi istediği çözümü Kürtlere empoze etmek istemesindendir. Kürtlerin de ortağı olduğu çözümü değil, sorunu yönetmek ve kendi çözümünü Kürtlere empoze etmek istiyor. Kürt siyasi hareketini muhatap almıyor, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’ni kendisine yardımcı seçiyor.
Ancak şart ve koşullar AK Parti için artık sürdürülebilir değildir. Çünkü yolsuzluk iddiaları üzerine çözüm süreci inşa edilemez. Siyaseten toplumun büyük kısmını öteki ilan etmiş bir hükümet, kültürel kimlik olarak farklı olan Kürtleri eşit kabul edemez. AK Parti ile Kürtleri buluşturan nokta; “devletin” onlara uyguladığı ikinci sınıf vatandaşlıktır. Ancak bugün AK Parti bizatihi o devletin kendisi olmuştur. Kendi dışındaki herkes, kendisinin ötekisidir. Buna kendisine oy vermeyen Kürtler dahilidir.
KCK’dan gelen son açıklamayı bu çerçevede okumak gerekiyor.
O yüzden HDP’ye yönelik saldırıların bir numaralı sorumlusu AK Parti hükümetidir.
CHP’nin tarihi sorumluluğu
Kuşkusuz sorumluluk sadece AK Parti’nin değildir. Tüm partilerin bu saldırılara tepkisizliği onları da AK Parti’ye suç ortağı yapmaktadır.
AK Parti kadar sorumlu olan parti kuşkusuz CHP’dir.
Burada CHP’ye düşen sorumluluk, tek tek Genel Başkan Yardımcılarının ya da belediye başkan adaylarının yaşananlardan kaygı duymaları ya da olayları kınamaları değildir. Yapılması gereken CHP’nin Genel Başkan düzeyinde yaşananlara karşı tavır almasıdır.
CHP, eğer kendisini hem yerel seçimlerde hem de genel seçimlerde AK Parti’nin güçlü alternatifi görüyorsa; bunun ilk adımını bu saldırılara açık mesafe alarak atabilir. .
CHP’nin AK Parti’nin güçlü siyasi alternatifi iddiasını güçlendirecek olan şey, sadece yerel seçimlerde iyi adaylar, iyi projeler değil aynı zamanda AK Parti’nin toplumda yarattığı bölünmeyi siyaseten aşacak bir kuşatıcı dil üretmesi olacaktır.
HDP’ye saldırılara siyaseten karşı olmak, saldırıda bulunan kamu görevlilerinin cezalandırılması konusunda yürüteceği siyasal duruş bu açıdan çok önemlidir.
CHP’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yönetip yönetemeyeceğinin en belirleyici işareti kuşkusuz Kürt sorununa nasıl yaklaştığı olacaktır.
Bugünler CHP için böylesine kuşatıcı bir siyaset geliştirmesi için imkanlar sunuyor. Bunun görülüp görülmemesi, görülüyorsa siyaseten kullanıp kullanılmaması ise tamamen CHP’nin elinde.
CHP’nin AK Parti’yi aşması için Amerika’yı yeniden keşfetmesine gerek yok. Yapması gereken AK Parti’nin yapmadıklarını daha iyi yapacağına dair toplumu ikna etmek ve inandırmak o kadar.
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018