Murat BELGE
Söylenen her söze birilerinin karşı çıkmasından daha doğal bir şey olamaz. Karşı çıkan olur, sen de söylediğinde ısrarlıysan, savunmaya devam edersin vb. Gelgelelim, şu son günlerde ben söylediğimi savunmak durumunda değilim. “Ben onu söylemedim” mücadelesi vermekteyim. Bu da bir tuhaf durum.
Ertuğrul Özkök’ü düş kırıklığına uğratmış olmak da sorun değil. İnsan memnun bile olur. Ama düş kırıklığının “gerekçilerini” sayıyor, bakıyorum bunlar benim söylediklerim değil, söylediklerimin kasıtlı çarpıtılmış biçimleri. O zaman da, “Hayır, öyle değil, böyle” diye bu çarpıtmayı düzeltmek zorunlu hale geliyor.
Kendisini düş kırıklığına uğrattığımı halkına duyurduğu yazısında Ertuğrul Özkök en çok kendisine hakaret ettiğini de yazmış, olabilir. Ne var ki Ertuğrul Özkök kendisine derin ve bitmeyen bir aşkla bağlı biridir. Diyelim “zebani” diye bir kavram var ve bu kavramın çağrışımları pek hoş değil. Ertuğrul Özkök herhangi bir nedenle “Ben bir zebaniyim” diye karar verecek olursa, zebanilik onun bir sıfatı haline gelince, Ertuğrul Özkök’ün gözünde “zebani” dünyanın en sevimli yaratığı olur, “beni gidi zebani beni” diye sever onu.
Daha önce söylediğim gibi, Ertuğrul Özkök kendisi kimseyi düş kırıklığına uğratmamıştır. Şarabı bırakır müziğe geçer, iç çamaşırının markasını bile okurlarıyla paylaşır, bütün bu zenginliğini ortaya koyar. Hele yayın yönetmenliğinin ağır sorumluluğundan kurtulalı beri, her gün yeni “trük”lerle ortaya çıkıyor, trapezden inip merdivene tırmanıyor, halka çevirirken tabak atıp tutmaya başlıyor, bunların hepsi de benliğinin bir başka zenginliğini ışıldaklar altına alıyor.
Bir de “İçindekiler”i vardır, Ertuğrul Özkök’ün. Tıpkı bir kitap gibi, kapağını kaldırınca, karşınıza “İçindekiler” çıkar. Bu da son derece zengindir. Bir sabah, bakarsınız “İçindeki çocuk” zıplamış, dışarı çıkmıştır. Ancak Ertuğrul Özkök’ün içinden çıkmış çocuğun erişebileceği şirinlik düzeyinde bir şeyler yapmaktadır. Ertesi sabah, sıra “İçindeki anarşist”e gelmiştir. O zeki anarşist bize müthiş, altından kalkamadığımız sorular sorar. Cevabını beklemeden de çeker gider, sahibinin içine döner, çünkü verecek cevap bulmayacağımızı zaten bilmektedir. Bazen bu karakterler teker teker değil, ikişerli üçerli “dışarı çıkar” ve küçük performanslar yaparlar; biri öbürüne ders, öğüt bir şeyler verir. Ama bütün bunlar, bizler için çok faydalı şeylerdir.
Kimi zaman, seyrek de olsa, “İçindeki dindar” da çıkagelir ve felsefi bazı şeyler söyler, geldiği yerde bolca bulunan Allah sevgisini anlatır. Çünkü Ertuğrul Özkök bir yandan da tedbirli bir kişidir. “Ne olur, ne olmaz” deyip oraya da bir yatırım yapmıştır.
Bitirirken bir not ve bir küçük düzeltme daha: Özkök, benim 12 Mart’ta işkenceden ve hapisten geçtiğimi yazmış, “Suçsuz yere hapis yatmanın ne olduğunu bilen bir aydın bu dönemde böyle negatif empati ile meşruiyet fetvası verebilir mi” diye de bir soru sormuş. 12 Mart’ta benim yaptığım yasaya göre suçtu ve ben bunu biliyordum. Bilerek suç işledim, çünkü darbeyle (çok daha büyük bir suç) kurulmuş bir rejimde bu suçu işlemek meşrudu.
Yasaya değil, hukuka inanırım. Hayatımın bunca yılı, şu önceki cümlenin bir paradoks olmadığı bir ülkede geçti.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2025
23.05.2025
21.05.2025
12.05.2025
5.05.2025
22.04.2025
31.03.2025
17.03.2025
10.03.2025
7.03.2025