Oya BAYDAR
Önce sözüm size Sayın Cumhurbaşkanı Gül! Görevinizi yapın, mevki-mansıp, denge hesaplarını, siyasî suskunlukları bir yana bırakın, sesinizi yükseltin. Ülkemizin üstüne çöken ölüm bulutlarını dağıtmak için, acemi cellatların kafamızın üstünde sallandırdığı yağlı urganları, soluduğumuz havayı zehirleyen cellatlık özlemlerini, her boydan, her kesimden ölüm tellallarını yaşamın, insanın ve vicdanın çığlığıyla geriletin, susturun. Halk idam istiyor, halk ölüm istiyor diyenlere inanmayın. Halk, bütün kesimleriyle tek bir şey istiyor: Kanın, ölümün, savaşın durmasını. Tarihe; kanın durmasını engellemek için parmağını bile kıpırdatmamış Cumhurbaşkanı olarak geçmeyin. Bunu hak etmiyorsunuz. Elinizde her türlü yetki var, ölümleri ve cellatları durdurmak için kullanın yetkinizi.
Sonra sözüm size AK Partili siyasiler; hükümet üyeleri, milletvekilleri, kanaat önderleri, medya mensupları! Biliyorum, bir yerde bu kadar kan akınca ölüme kanıksanır; akan kan karşısında çaresiz kalınınca insanları kan tutar. Sıyrılın kan uykusundan, sıyrılın başbakanınızın korkusundan ve de o korkunun temelindeki mevki, gelecek kaygısından. İnsan olduğunuzu, ölümlü olduğunuzu, pıhtılaşmış kanla körelmiş de olsa bir vicdanınız bulunduğunu hatırlayın. Dur, deyin bu gidişe. Ölüm oruçlarına, idam tartışmalarına dur deyin. Fısıldayarak söylediğinizi, aman duymasınlar diye etrafı kollayarak yakınlarınızla alçak sesle dertleştiğinizi biliyorum. Cesaret edin, yüksek sesle konuşun, geleceği kan ve ölüm üzerine değil barış ve umut üzerine inşa edelim diyerek uyarın başkanınızı. Onun üzerinde en fazla sizler etkili olabilirsiniz. Biliyorum; çoğunuz hırçın, acımasız, insansız bu üsluptan memnun değilsiniz. Biliyorum; sizlerin de yüzü kızarıyor duyduğunuzda. Ama susuyorsunuz ya da kamuoyu karşısında aranızdan bazılarının, mesela son olarak Dışişleri Bakanınızın yaptığı gibi “Başbakan öyle demedi de böyle dedi, idamı Türkiye için değil de Avrupa için savundu” gibi üç yaşında çocuğu bile kandıramayacak türden tevillere çabalıyorsunuz. Ama zırva tevil götürmüyor.
Sözüm sizlere! Hangi görüşten, hangi partiden, hangi bölgeden, hangi kimlikten olursa olsun bu ülkenin bir parça barış, bir parça huzur isteyen iyi insanlarına. Sizleri oy hesaplarına, iktidar tutkularına yem yapmaya kalkışan; cellatlık heveslerine, ölü seviciliklerine, insansızlık ve vicdansızlıklarına sizleri tanık ve yandaş göstermek için korkularınızı, öfkenizi, tepkinizi sömürenlere dur deyin. Durun, biz halkız belki çabuk kanarız, belki öfkeliyizdir, çoğu zaman da acımasız oluruz ama ölümdenr yana değiliz, yaşamaktan ve yaşatmaktan yanayız diye haykırın. Unutmayın, hepsi, bütün iktidar sahipleri yapacakları her iş için size muhtaçlar. Ve sizleri insanların öldürülmesinden, ölmesinden, ipe çekilmesinden yana göstererek kanlı iktidarlarını korumaya çalışıyorlar. Dur deyin, sus deyin bunlara. Kendinize hakaret ettirmeyin, bu halk cellat ruhlu dedirtmeyin. Kan kanla yuğulmaz ve bir kişiyi öldüren insanlığı öldürmüş olur, hatırlayın.
Soluduğumuz Hava Zehirleniyor
Soluduğumuz hava ne kadar kirlendi, farkında mısınız? Artık zehir soluyoruz. Kendimi bildim bileli -ki az zaman olmadı, yarım asırdan fazla- çok acı günler yaşamış bu ülkede atmosfer hiç bu kadar bulanık, kirli, kan kokulu, zehirli olmamıştı. En baştakilerden sıradan yurttaşa kadar, kademe kademe hepimiz cinnet geçiriyoruz. Bir yerde ölüm olağanlaşırsa, öldürmek her ne amaçla olursa olsun mubah görülürse; önce yaşam, önce insan yerine “Yaşasın ölüm, gelsin idam” çığlıkları yükselirse, bilin ki orada vicdan da, ahlak da, gelecek de kararmıştır.
Belki bu zehirli havaya alıştığınızdan farkında değilsiniz, değiliz; bu ülke en yaşamsal olanı: umudunu yitirdi. Umudun tükendiği yerde gelecek yoktur. Umut, kanda yaşamaz, ölümden umut doğmaz. Cumhurbaşkanı’ndan AK Partililere, onlardan diğer siyasilere, sesi çıkan, sözü olan herkese, bir yurttaş olarak sesleniyorum; Tayyip Erdoğan’ın, yüzünde müstehzi bir gülücükle söylediği şu sözleri bir daha düşünün: “BDP’liler açlık grevlerine devam etsinler, rejim yapmaya ihtiyaçları var.” Bu sözler karşısında yüreğiniz donmuyorsa, söyleyen adına utanmıyorsanız ve bu sözlerin sahibini vicdana davet etmek için elinizden ne gelirse yapmıyorsanız, bu defa kendiniz kendinizden utanın. Tıpkı kendine sol adını yakıştıran, dergisinin adı bile Türk Solu olan güruhun: “Aferin, ölüm oruçlarına devam edin de hepiniz geberin” türünden sözleri gibi. Tıpkı neredeyse kelime kelime aynı şeyleri söyleyen iri kıyım BBP’liler gibi. Nasıl da birleşiyorlar kin, nefret ve ölüm tüccarlığında görmüyor musunuz! Ölüm oruçlarına, BDP’ye, PKK’ye, hatta Kürtlere karşı olabilirsiniz. Sert eleştirebilir, sert konuşabilirsiniz. Ama yukardakine benzer sözler ne siyasete ne mücadeleye sığar. Bilerek yapılıyorsa ağır provokasyon, bilmeyerek yapılıyorsa en azından ayıptır.
İnançlarınıza, Partinize, Kendinize ve Ülkemize Kıymayın
Sözüm, gerçek inanç ve vicdan sahibi AK Partililere ve yandaşlarına. Sizleri peşinden sürükleyen başkanınız ve hükümetinizin başı olan, grup toplantılarında ayakta alkışladığınız, ağzının içine baktığınız, velinimet kabul ettiğiniz kişide, bir süredir, hastalığından ve ameliyatından bu yana gözlenen değişimin farkında değilseniz, farkına varın. Farkındaysanız tavrınızı koyun, uyarı görevinizi yapın. Hekimler benden çok daha iyi bilirler. Bu türden ameliyatlarda ve sonrasında alınan ilaçların kişide çok ciddi ruhsal sarsıntılar yarattığını söyleyeceklerdir. Ben şahsen ailemden birkaç kişide gözledim bu durumu. Çok sakin, saygılı, dengeli, melek gibi insanların sinirli, tepkili, acımasız hale geldiklerini, öfkelerini kontrol edemediklerini üzülerek, içim acıyarak gözlemledim. İnsanız, bütün insanî zaaflar bizim için. Ama benim tanıdıklarım sıradan insanlardı, öfkeleri, tepkileri aile bireylerini etkilerdi olsa olsa. Ancak Başbakan ülkenin kaderine hükmediyor, hem de tek adam, tek şef olarak. Soluduğumuz zehirli havayı her an biraz daha ağırlaştırarak ölümü ve kanı kutsarken, onun ve benzerlerinin dilinden dalga dalga kitlelere yayılan mesajlar halkı ölmeye, öldürmeye teşvik ediyor. Hapishanelerdeki açlık grevleriyle dalgasını geçerken olsun, ölüm cezası gibi ilkel bir musibeti önerip tartıştırırken, kitleleri bu fikre ısındırırken olsun bu ülkenin insanlarının vicdanlarını aşındırdığını, kararttığını belki kavramıyor.
Onun ve peşinden aynı çizgide yürüyenlerin, -iktidardakiler, muhalefettekiler hiç fark etmez- kavramadıkları, anlayamadıkları bir şey daha var: dinlerine, inançlarına, partilerine ve kendi canlarına kıydıkları...Müslüman olduklarını söyleyenler bir düşünsünler: Bu gaddarlık, bu insansız söylem inançlarının neresinde var? Nasıl inanabiliriz dindar Müslümanlar olduğunuza insan hayatını böylesine hiçe sayıyorsanız. Ya da nasıl bir inanç, nasıl bir dindir ki, ölümü kutsar. Dininize, inançlarınıza kıymayın beyler!
Bu söylemleri, bu düşünceleri partinizle nasıl bağdaştırıyorsunuz AK partililer. Böyle çıkmadınız yola. Partinize, on yıl önce savunduğunuz ilkelerinize kıymayın, berhava etmeyin.
Kendinize de kıymayın Sayın Başbakan, kendinize kıymayın ağızları köpürerek idamı savunan her kesimden siyasiler. Burası Türkiye, burası oy toplamak için birbirinizle “Ölüm cezasının geri gelmesini önce biz, yok hayır önce biz önerdik” diyerek cellatlık yarışına giren siyasetçilerin ve bir zamanlar da utanmadan “Asmayalım da besleyelim mi” diyebilen cuntacı vesayetçilerin ülkesi. Burası hukukun, adaletin dönem dönem ister sivil, ister askerler tarafından zorbalıkla yok edilebildiği Türkiye. Bırakalım Osmanlı dönemini bir yana, Cumhuriyet tarihinin utanç verici siyasal idamlarla kanlandığı Türkiye...Dün, Terörle Mücadele Yasası’nın çıkarılması ve sertleştirilmesi için kıyasıya mücadele vermiş olanlar bugün aynı yasayı ihlalden tutuklu yargılanıyorlar. Yarın ne olacağı bilinmez.
Ve yarın başkaları için istediğiniz kötülükler -Allah bin kere korusun- sizin başınıza gelirse eğer, sizleri insanlık adına ve dokunulmaz, tartışılmaz yaşam hakkı adına savunmak, sakınmak, korumak yine benim gibilere düşecek.
Ülkeye kıyarken, kendinize kıymayın bari.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024