Ümit KIVANÇ
Hayır. Onlar öldürmedi. Bana sorarsanız, Hrant'ı, devletin zaman zaman birbirleriyle ölümcül mücadelelere giren ayrı ayrı unsurları birarada, koordinasyon ve organizasyon içerisinde, hep beraber öldürttüler. Yani o ikisi de fiilen işin içinde olmalı.
Tipik AKP küstahlığıyla gözümüzün önünde yeni bir müsamere sergileniyor ve cinayet, Cemaat'çi polis müdürlerinin üzerine yıkılmaya çalışılıyor.
Yıllar geçtikten sonra, olması gerekene daha yakın bir çerçevede hazırlanabilen cinayet iddianamesi, kamu görevlilerini şüpheli haline getiriyor, en azından suikaste devletçe nasıl yol verildiğini kanıtlıyor. Bu iddianamede, Cemaat'çi müdürler Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer hakkında “kasten öldürme” suçlamasıyla, ağırlaştırılmış müebbet isteniyor.
Akyürek, Trabzon'da karanlık işlerin döndüğü, cinayetin planlandığı, Erhan Tuncel'in muhbir yapıldığı, Yasin Hayal'in Emniyet'le, jandarmayla ilişkilendiği dönemde Trabzon Emniyeti'nin başındaki isimdir. Hrant öldürüldüğü sırada da Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı'ydı. “Hrant için adalet için” sloganıyla yola çıkıp, duruşmalar sırasında mahkeme önlerinde toplanmaya başladığımız andan itibaren, adıyla en çok karşılaştığımız adam Ramazan Akyürek oldu. Erhan Tuncel'i korumak, kollamak için türlü taklalar attı, mahkemeye olmadık yazılar yazdı. Yaptığı manevralar, başlangıçta kendisinden şüphelenmeyecek insanın dahi bütün dikkatini üzerine çekecek tarzdaydı. Yıllar boyunca, Akyürek'i izledik, onun bu işteki rolünü anlamaya çalıştık. En son, Bugün TV'ye çıkıp konuştuğu sırada onu izledim ve hakkında her ne düşünmüşsek misliyle haklı olduğumuza inandım.
Ali Fuat Yılmazer'i de televizyonda, hem de üç defa izleme şansı bulduk. Açıkçası, işin başında onu görece masum sanıyorduk. Cinayetten sonra dava dosyaları arasında günler geceler geçiren, ortaya çıkmasın diye devletin dört koldan uğraştığı gerçeklere ulaşabilmek için ustalıkla gizlenen, savcılarca ele alınmayan, üzerine gidilmeyen her türlü veriyle boğuşan arkadaşlarımızın kanısı böyleydi. Hattâ bu yüzden, “Hrant'ın arkadaşları Cemaat'çileri kolluyor” cinsi, alçakça suçlamalara maruz kaldık. Ancak sonunda Yılmazer'in de en azından cinayet sürecinden habersiz olamayacağına hükmettik. Özellikle cinayet sonrası birtakım beyanlarıyla ortaya çıkan manzara, bu hüküm için fazlasıyla yeterliydi.
Bu iki polis müdürünün, en azından, cinayetin ardındaki devlet organizasyonunun ortaya çıkmaması için fiilî şebeke halinde çalışanların arasında bulunduğu ortada. Hele Akyürek! Herhangi bir ciddî aşamaya ulaşması imkânsız olan, o müsamere gibi davada bile tek adım atılamasın diye yırtındı adam! Daha fazlası, “süren davayı etkileme”ye falan girebilir, çenemi tutayım.
Cemaat'çi yazar-çizerler, televizyoncular, bu ikisini koruma-kollama, masum gösterme işlemleri yürüttüler, “masum olan sadece ikisidir” diye kitaplar yazıldı vs... Onlar da benim gözümde böyle bir suçun örtülmeye çalışılmasından sorumludurlar.
Gelelim şu andaki rezalete. Bu iki polis müdürü şimdi, Cemaat'çi oldukları için AKP iktidarının gazabına uğramış durumdalar. Hrant'ın öldürülmesi, polis ve jandarmanın katille birlikte bayraklı fotoğraf-video çektirip yayması, cinayet soruşturmasının şaklabanlığa, cinayet davasının müsamereye dönüştürülmesi gibi, normal şartlarda bir devletin “şerefini” iki paralık ettiği için devletperverlerin dahi itiraz etmesi gereken korkunç işlere yenisi ekleniyor.
Hrant'ı Yılmazer ile Akyürek “kasten öldürmüş”! Öyle mi? Cinayetin hemen ardından çıkıp “bu örgüt işi değil” açıklaması yapan, zaten Hrant'ı korumadığı için doğal olarak şaibeli sayılması gereken, cinayetin ardından olay yeri kamera kayıtları polisçe yok edilirken -bugüne kadar ortaya çıkarılmış değiller-, sahte evraklar hazırlanırken makamında bulunan eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah masum mudur? Cinayet öncesine ilişkin, onu şaibeli kılacak birçok işaret var. Ya Cerrah'ı vali yapanlar? Hrant'ın öldürüleceği bilgisini İstanbul'a -muhtemelen sonra kendilerini savunabilme amacıyla- “ses getirici eylem yapacaklar” diye bildiren, Erhan Tuncel vakasının esas sorumlusu olduğu anlaşılan Engin Dinç masum mudur? Ya onu Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı yapanlar? Eski marifetleri (1980 öncesindeki 16 Mart katliamındaki rolü) nedeniyle yine tartışmalı bir isim olan, cinayet döneminde kısa süre Trabzon polisinin başına atanan Reşat Altay? O masum mudur? Sabri Uzun'u, Ahmet İlhan Güler'i... çeşitli aşamalarda çeşitli roller oynamış bir dizi polisiyle, koca bir Emniyet “ailesi” var işin içinde.
Hemen hepsi AKP iktidarı tarafından terfi ettirilmiş, âdetâ mükâfatlandırılmış, doğru düzgün soruşturulmamış, cezalandırılmamış kimseler.
İşin bir de jandarma ayağı var. Hrant'ın öldürüleceği bilgisini aldığı halde kılını kıpırdatmayan, Yasin Hayal'in silah temin etme sürecinin “katılımcısı” Trabzon jandarması. Önce verilmeyen, sonra verilen ifadeler. “Bu çocuklar”ın girip çıktığı, “çay içtiği” jandarma... Şüpheli albay Ali Öz. Fakat “bu kadar önemli bir olayda albay kendi başına mı karar verdi?” sorusunun hiç sorulmayışı. Hani nerede albayın “üstleri”? Nerede Trabzon jandarmasıyla ilgili doğru dürüst soruşturma?
Burada veri aktarmıyorum, hiçbir şeyi kanıtlamaya girişmiyorum. Sekiz yıl oldu, bu işle uğraşıyoruz ve bir aşamada, ilgili herkese içimden “hepiniz katilsiniz” dedim ve bıraktım. Öldürülen arkadaşımız için adalet arayışımız belki -umarım- memleketteki hak arama ve direniş geleneğine azıcık katkı yapmıştır; öte yandan bazen bizi zavallı duruma düşürmekten başka işe yaramamış gibi hissedebiliyoruz. Meselâ bu satırları polisin vurduğu gencecik bir insanın -Dilek Doğan'ın- ardından ağlayarak yazarken. Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşamak budur. Bir Ermeni yurttaşını birbirleriyle rekabet, hattâ mücadele halindeki bütün unsurlarının katılımıyla öldürten devlet, cinayet organizasyonunu gizleme uğruna, devlet olmanın asgarî gereklerini inkâr eden feci bir pratik sergilemiş, şimdi de, kifayetsiz muhterislerin zorbalık düzenine yarasın diye, yeni dalaveralar yürütmektedir.
Cinayetin ikinci yılında, ulaşabildiğimiz verileri derleyerek yaptığımız film, aha orada duruyor (“19 Ocak'tan 19 Ocak'a” adıyla Vimeo'da bulabilirsiniz). Bugün bilinen pek çok şey, o sırada da biliniyordu. Zamanla başka kritik bilgiler de ortaya döküldü. Ciddî bir soruşturma ve dava, suikastin gerisindeki devlet organizasyonunu kolayca meydana çıkarabilir.
Sekiz yıldır, görülmekte olan cinayet davasının bir müsamere olduğunu, Hrant'ı öldürttükleri tetikçilerle organizasyona katılan devlet görevlilerinin birarada yargılandığı, birleştirilmiş bir dava olmaksızın sahici bir cinayet davasından sözedilemeyeceğini, devlet görevlilerinin, 25 yıla kadar ceza almalarına elverecek yasa maddesinden yargılanmaları halinde konuşabileceklerini, olayın ancak böyle aydınlatılabileceğini söyleyip duruyoruz. Bu yönde doğru dürüst adım atılması gerekirken, AKP iktidarı bu korkunç devlet cinayetini alıp “paralel yapı” ile mücadelesine alet ediyor.
AKP iktidarının Hrant Dink suikastine yaklaşımını anlamak için, neredeyse olaya karışan herkesi ödüllendirmiş olmalarına bakmak yeterli aslında. Hrant İstanbul Valiliği'ne çağırılıp MİT'çiler tarafından tehdit edildiğinde de, sokak ortasında öldürüldüğünde de İstanbul'un valisi, Muammer Güler'di. AKP'nin, yükselte yükselte tepemize çıkardığı sevgili Muammer Güler'i.
Yine de şu tek örnek, belki rezaleti daha elle tutulur hale getirecektir: İstanbul polisi, cinayet saatinde olay yerini gösteren kritik kamera kayıtlarını civardan toplayıp yok etti. Organize suçun simgesel göstergesi sayılabilir. (Görülmesini istemedikleri bir şey var ki, yok ediyorlar. Nedir?) İlk andan beri biliniyor. Hepimizi sabahtan akşama azarlamakla meşgul dünya lideri cumhurbaşkanının bir defa olsun, “her neredeyse çıkarın bu görüntüleri!” dediğini duydunuz mu? Cinayetten bu yana kaç içişleri bakanı geldi geçti. Hiçbiri bunu istedi mi?
AKP hiç oynanmaması gereken bir konuda çirkin bir oyun oynuyor. Cinayeti Yılmazer'le Akyürek'e yıkma planı, cinayetin gerisindeki devlet örgütlenmesinin ortaya çıkmaması için yeni numara olacak.
Bu iki polis müdürü acaba böyle bir tehdit karşısında, bu işe kim katılmışsa hepsini ele verirler mi?
Yazarlar
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları




























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024