Vahap COŞKUN
Beşiktaş’ın Napoli’yi, İtalya’da devirdi. Maçtan sonra Ruşen Çakır ile konuşuyorduk. Koyu BJK’li bazı arkadaşlarının maçtan önce takım kadrosu açıklandığında hocaları Şenol Güneş’e ağır eleştiriler yönelttiklerini belirtiyordu. Gökhan İnler’in Talisca’nın kadroda olmaması taraftarı sinirlendirmiş, onlar kulübede otururken Necip’in sahaya sürülmesi Güneş’e öfke olarak dönmüştü. Ancak ilk yarı kapandığında BJK öndeydi. Bu sefer eleştiriler silinmeye başlanmıştı. Futbola salt skor üzerinden bakarsan, olacağı buydu zaten!
Biraz Güneş muhabbeti yaptık. Çakır “Bunları Medyascope anlatsana “dedi. Anlattım. (http://medyascope.tv/2016/10/21/kadri-bilinmeyen-deger-senol-gunes/)
Bu yazı o anlatımdan ya da o anlatım bu yazıdan çıktı…
Dördüncü büyüğün efsane kalecisi
Geçen yıl sezon öncesinde koyu BJK’li bir dostum, Şenol Güneş’in takımın başına geçmesini nasıl değerlendirdiğimi sormuştu. “Bence yılın en iyi transferini yaptınız. Artık sırtınız yere gelmez” demiştim. Nitekim öyle oldu, Kara Kartal futbol olarak diğer takımlara açık ara fark etti ve şampiyonluk ipini göğüsledi. Lig bittiğinde kimsenin BJK’nin oynadığı topa da, kazandığı şampiyonluğa da itirazı yoktu; herkes hak edenin kazandığında hemfikirdi.
Maalesef daima öyle olmuyor; hak eden her zaman hak ettiğini elde edemiyor. Şenol Güneş de onlardan biri; Türkiye futbolunun kadri bilinmeyen kıymetlerinden biri. Hem futbolculuk hayatında hem de antrenörlük kariyerinde çok önemli başarılara imza atmasına rağmen, hep bir kenarda tutulmak istendi, isteniyor.
Güneş, Trabzonspor’u “dördüncü büyük” yapan efsane kadronun temel taşıydı. 1976-1984 yılları arasında futbol düzenini kökünden sarsar ve Karadeniz’de bir Anadolu İhtilali gerçekleştirirken kalesinde Güneş vardı. Zamanın en iyi file bekçisiydi. Trabzon’un ve Milli Takım’ın kalesinde onun ambargosu vardı. Halen kırılamayan 1112 dakikalık “en uzun süre gol yememe” rekorunun sahibiydi. Trabzonspor’un altı şampiyonluğunda ne önemli paylardan biri, kalesine gole kapatan ve sahanın her metresinde takımına güven aşılayan Güneş’e aitti.
Kaleciliği sevmeyen efsane kaleci
Dile kolay, tam 24 yıl kalecilik yaptı. Yaman bir kaleciydi. Lakin işin garibi, kaleciliği pek de sevmezdi. Bir keresinde ona “Kaleciliği sevdiniz mi?” diye sorulmuştu. “Severek oynamadım ama oynarken gereğini yaptım” demişti Güneş. “Yani başlangıcım severek, isteyerek, planlanmış bir şey değildi. Ama oynadığım zaman işimin gereğini çok iyi profesyonel olarak yaptım.”
Aslında bu cevap Güneş’in hayatını özetler mahiyetti. Zira “gereğini yapmak” ve “iyi bir profesyonel olmak” Güneş’i en iyi anlatan ifadelerdi. Sahanın ister içinde ister dışında olsun Güneş, daima centilmenliğini muhafaza ederek oyunun gereğini yaptı ve hep iyi bir profesyonel olmaya çalıştı.
Gün geldi, futbolculuğunun vakti doldu, Güneş eldivenlerini astı ve çalıştırıcı eşofmanlarını giyerek futbola sunduğu hizmeti devam ettirdi. Bir söyleşinde kaleci olmasının antrenörlüğüne çok katkısının olduğunu belirtiyordu. Yani sevmediği kalecilik, onun antrenörlük becerilerinin gelişmesini sağlamıştı. Çünkü kaleci, en önemli stratejik noktayı tutar. Saha tepsi gibi önündedir. Oyunu en iyi o görür. Durduğu yerde maçı izleri, her futbolcuyu göz hapsine alır. Takımının ve rakibin nasıl oyun kurduğunu ve kurulan oyunun nasıl bozulduğunu seyreder. Herkesin performansını takip eder. Velhasıl bir bütün olarak sahayı en iyi o gözlemler.
Direkler arasında çeyrek asır
Güneş, çeyrek asır iki direk arasında dirsek çürüttü. Biriktirdiği tecrübesini antrenörlüğüne yansıttı. Bana “Güneş’in teknik direktörlüğünü iki noktada özetle” derseniz, size ilk olarak onun hücum futboluna olan sevdasından bahsederim. Güneş’in çalıştırdığı takımlar, hep golü arar ve en golcü takım hüviyetine bürünürler. Güneş’in forvetleri de gol krallığını kimseye bırakmazlar. Trabzon’a Şota Arvaladze’yi, Fatih Tekke’yi, Burak Yılmaz’ı; Bursa’da Jose Fernandao’yu ve Beşiktaş’ta Mario Gomez’i gol kralı yaptı. Bütün bu futbolcuların Güneş yönetiminde gol kralı olmaları bir tesadüf değildi. Haksızlık yapmak istemem, elbette kendi becerilerinin de hissesi vardı bu başarıda ama en önemli hisse Güneş’in oyun planlaması ve oyun felsefesiydi.
Güneş futbolculuğunda “Aman gol olmasın” diye çalışan bir kaleciydi. Hocalığında ise “gol nasıl atılır”ı en iyi öğretenlerden biri oldu. Bir Trabzon taraftarı olarak, 1996’daki, 2005’teki, 2011’deki gol iştahı kabarık, akışkan futboluyla gönülleri mest eden Güneş’in Trabzon’u çok özlüyorum.
Cevheri işlemek
Güneş’in ikinci önemli özelliği, futbolculara değer katmasıdır. Kelimenin her anlamında “Hoca”dır o. Kendisini geliştirir, bilgilenir, bilgilerini öğrencilerine aktarır. Yeter ki futbolcuda bir cevher olsun; Güneş onu alır, onunla yakından ilgilenir, öğrenmesi gerekenleri tek tek ona öğretir ve onu kıymetlendirir. Gelişme potansiyeli olan bir futbolcunun en büyük şansı, Güneş’in eline düşmesidir. Güneş onu işler ve potansiyelinin açığa çıkmasını sağlar. Güneş’in dizi dibindeyken parlayan, ama ondan uzaklaştıkça sönen birçok yıldız vardır. Alın Ozan Tufan’ı, alın Jose Fernandao’yu, alın Mario Gomez’i.
Bugün halen Türkiye’nin en büyük futbol başarısının altında Şenol Hoca’nın imzası vardır. 2002’de dünya üçüncülüğünü kazanan Milli Takım’ım mimarı Güneş’ti. Aynı yıl “dünyanın en iyi teknik direktörü” seçildi.
Fakat bana kalırsa Güneş’in en büyük başarısı arkası olmadan da başarılı olunabileceğini göstermesidir. Güneş’in bir lobisi yok. Güneş’in bir medyası yok. Güneş’in sağda solda ismini cilalayacak yazarları-yorumcuları da yok. Tersine takımlarına muazzam bir futbol oynatırken bile onun itibarını düşürmek için olur-olmaz şeyler yazıldı. Yok, karizmatik değilmiş. Yok, saçını taramasını bilmiyormuş. Yok, ne biçiim giyiniyormuş. Yuok şuymuş, yok buymuş… Sanki futbol takımını çalıştıracak bir hoca değil de podyumda salınacak bir manken arıyoruz.
Hep bir numara !
O ise tüm bunlara kulaklarını tıkadı. Mesleğine odaklandı. Rakiplerine saygı duydu, işini iyi yapmaya gayret etti. Kimsenin himayesine giremeden ve sağa-sola bulaşmadan doğru bildiği yolda ilerdi. Futbol camiasının üyeleri ve bilhassa genç kuşak teknik direktörler, Güneş’in asıl bu hasletlerini kendilerine örnek almalıdırlar.
Hem ligde hem Avrupa’da Beşiktaş yoluna devam ediyor. Saha içi sonuçlar ne olacak, bekleyip göreceğiz. Lakin bu sonuçlardan azade olarak belirtmek isterim ki, Güneş, benim teknik direktör listemde hep bir numaralı yerli isimdir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025