Vahap COŞKUN
24 Haziran’da her partinin seçmeni, yeni seçim sisteminin de verdiği imkânla, az ya da çok stratejik kararlar verdi. En stratejik davranan seçmen ise, MHP seçmeni oldu. Bu da seçimin en beklenmedik sonucuna yol açtı. Zira seçim öncesinde yapılan bütün sondajlarda MHP’nin oy oranının eridiği belirtiliyordu. Ancak çok şiddetli bir parti içi mücadeleden geçmesine, mahkeme kapılarında sürünmesine ve sonunda içinden İYİ Parti gibi yeni bir parti çıkarmasına rağmen MHP, güç kaybetmedi. Parti, 1 Kasım’daki oyuna yakın bir oyu almayı başardı.
MHP’nin bu “sürprizini” açıklayabilmek için, öncelikle son üç seçimde MHP ile AK Parti arasında yaşanan oy geçişlerine bakmak gerekir. 7 Haziran 2015’de MHP %16.29, AK Parti ise % 40.87 oy aldı. Bu sonuç, AK Parti’nin tek başına hükümet kurmasına yetmiyordu. Partiler arasında yürütülen koalisyon görüşmelerinden de bir sonuç çıkmayınca, Anayasa gereği halkın hakemliğine başvurma mecburiyeti doğdu. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar geçen sürede, hendekler ve şehir çatışmalarının sebebiyet verdiği kaotik ortam, seçmen tercihlerini kökten değişikliğe uğrattı. 1 Kasım’da sandıklardan AK Parti % 49.50 ile güçlü bir hükümet olarak çıkarken, oylarında % 4.5 puanlık bir kayıp yaşayan MHP ise % 11.90’a geriledi.
“Beka” kaygısı”
Seçmenin kararının böyle tecelli etmesinin nedeni “beka” kaygısıydı. Beş ay önce MHP’yi kanatlandıran milliyetçi seçmenin önemli bir parçası, ülkede baş gösteren güvenlik açığının önünü almanın ve tehlikenin üstesinden gelmenin ancak kudretli bir tek parti iktidarı ile mümkün olabileceğine kanaat getirerek 1 Kasım’da yönünü AK Parti’ye kırdı. 7 Haziran’da 7.520.006 olan MHP oyu, 1 Kasım’da 5.694.136’ya düştü. Yani peş peşe yapılan iki seçim arasında MHP iki milyona yakın oyu, AK Parti’ye kaptırdı.
Bu keskin kayıp MHP içinde sert bir mücadelenin fitilini ateşledi. Bahçeli’nin artık miadını doldurduğunu ve onun MHP’yi küçülttüğünü ileri süren muhalifler, parti yönetime isyan bayrağı açtılar. Bizzat Bahçeli tarafından belirlenen delegeler artık Bahçeli’nin bırakıp gitmesi için sahaya indiler. İşte tam bu noktada Bahçeli çok kritik bir tercih yaptı ve AK Parti’ye yanaştı. Hükümete vermeye başladığı desteği 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden sonra daha ileri bir boyuta taşıdı. Erdoğan’ın hayallerini süsleyen başkanlık sistemi için AK Parti’ye açık çek verdi. İki partinin birlikte hazırladıkları anayasa değişiklik önerisi halktan vize aldı ve MHP adeta “milli koalisyonun” fiili ortağı haline geldi.
Hayat öpücüğü
AK Parti ile kurulan ortaklık Bahçeli’ye iki noktada hayat öpücüğü oldu: Biri, partideki konumunu muhafaza etmesiydi. Parti içi muhalefetin olağanüstü kurultay toplama girişimleri, hükümetin ve hükümet etkisindeki yargının müdahaleleri ile bertaraf edildi. Böylece Bahçeli’nin koltuğu -hükümet eliyle- muhafaza altına alındı. Diğeri ise, iktidarın hem faaliyetlerinde hem de dilinde MHP’nin tesirinin artmasıydı. MHP’nin iktidar paydaşı olmasıyla beraber bir taraftan MHP kadroları devlete daha fazla nüfuz eder hale geldi, diğer taraftan da milliyetçilik yaygın ve egemen söyleme dönüştü. Hatta AK Parti bazı konularda MHP’yi bile sollayan bir milliyetçi dile savruldu.
Milliyetçiliğin bu kadar fazla köpürtülmesi, doğal olarak, MHP’ye yaradı. 1 Kasım’da MHP’den AK Parti’ye olan yönelme durdu. 24 Haziran’da oylar bu kez AK Parti’den MHP’ye doğru bir seyir izledi. 1 Kasım’da oylarının neredeyse yarısını İYİ Parti’ye kaptırmış olmasına rağmen MHP’yi aynı oranda tutan da bu seyir oldu. MHP, kendisinden İYİ Parti’ye giden oyların yerini AK Parti’den kendisine oylarla doldurdu.
Yasama ve yürütmenin etkin gücü
Metropoll’un bulgularına göre, 24 Haziran’da MHP’nin aldığı % 11.10’luk desteğin 5.2’si 1 Kasım’da MHP’ye, 4.3’ü de 1 Kasım’da AK Parti’ye oy verenlerden geldi. MHP seçmeninin stratejisi burada beliriyor; milletvekili seçimlerinde partilerine dönen MHP’liler, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise blok olarak Erdoğan’ın arkasında durdular. 24 Haziran’da MHP’ye oy verenlerin % 92’si Erdoğan’ı tercih etti.
Bir yandan Erdoğan’ın ilk turda seçilmesini, diğer yandan da Cumhur İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu elde etmesini sağlayan bu strateji sayesinde MHP hem yürütmede de hem de yasama da etkin bir güç oldu. Dolayısıyla MHP’nin 24 Haziran’dan kazançlı çıkanların başında geldiğini söylemek abartı sayılmamalıdır.
Küçümsenmemesi gereken bir başarı
İYİ Parti, 25 Ekim 2017’de resmi olarak kuruldu. Kuruluşundan sekiz ay gibi kısa bir süre sonra ise seçimlere katıldı. İYİ Parti milletvekili seçimlerinde % 9.96, partinin cumhurbaşkanı adayı olan Genel Başkan Meral Akşener ise % 7.29 oy aldı.
Bir partinin kuruluşunun üzerinden bir yıl bile geçmeden girdiği bir seçimde % 10 oy oranına ulaşması küçümsenecek bir başarı değildir. Unutulmamalı ki, HDP geleneği ancak çeyrek asırlık bir mücadelenin ardından % 10 barajını aşacak bir seviyeye ulaşabilmişti. Dolayısıyla örgütlenmesini tamamlamayan, kadrolarını oluşturamayan ve bir sandık tecrübesi bulunmayan İYİ Parti’nin, dar imkânlarla girdiği bir baskın seçimde beş milyona yaklaşan bir oy alması yabana atılamaz.
İYİ Parti’nin bu başlangıcı, muhalif kanatta bir boşluğun olduğunu ve seçmenin arayış içinde olduğuna işaret ediyor. Nitekim İYİ Parti’nin oy havuzunu CHP ve MHP’den gelen oylar dolduruyor. KONDA’nın tahliline göre, 2018’de İYİ Parti’ye oy veren seçmenlerin yaklaşık % 25’i 2015 Kasım’da CHP’ye, % 60 ‘ı da MHP’ye oy vermiş. Partinin geriye kalan % 15’lik desteği ise, daha önce diğer partilere oy veren veya daha önce oy kullanmayan seçmenlerden gelmiş. (http://konda.com.tr/tr/rapor/24-haziran-sandik-ve-secmen-analizi/)
Metropoll’ün verileri de benzer bir resmi ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, İYİ Parti’nin aldığı % 9.96’lık oyun 5.1 puanını MHP’den, 2.7 puanını da CHP’den gelen oylar oluşturuyor.
Oyların bölgesel dağılımı incelendiğinde İYİ Parti’nin Ege, Marmara ve Akdeniz kıyılarında milliyetçi ve seküler bir tabana yaslandığı söylenebilir. İYİ Parti, buralarda MHP ve CHP’den rahatsızlık duyan seçmen için bir alternatif oluşturmuş durumda. İYİ Parti’ye AK Parti’den de yaklaşık bir puanlık bir oy akışı olmuş. Bunun, geçmişte DYP ve ANAP gibi partilere oy verip sonradan AK Parti’ye yönelen klasik merkez sağ seçmen olduğu tahmin edilebilir.

İddianın altında kalmak
Türkiye gibi kutuplaşmanın yüksek oranlarda seyrettiği ve seçmen tercihlerinin –partilerin performansından ziyade- kimliklere göre belirlendiği ülkelerde yeni bir siyasi partinin sandıktan hatırı sayılır bir oyla çıkması güç bir iştir. İYİ Parti bu güçlüğün üstesinden geldi ve girdiği ilk seçimlerde % 10 oy aldı. Ancak parti 24 Haziran’a dair öyle büyük laflar etti ki, normalde başarı sayılması gereken bu netice bir başarısızlık olarak kabul edildi.
İYİ Parti’nin Meclis seçimlerinden beklentisi % 20 civarındaydı. Bunun ancak yarısı kadar oy toplayabildi. Asıl iddia ise cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkindi. Akşener, ilk turda Erdoğan karşısında en fazla oyu kendisinin alacağını, ikinci turda da Erdoğan’ı geçeceğini belirtiyordu. Muhalefetin Abdullah Gül etrafında birleşmesine karşı çıkmasının nedeni de buydu. Fakat 24 Haziran’ın akşamında Akşener’in, Demirtaş’ın da gerisinde kalarak, seçimi dördüncü sırada tamamladığı görüldü. Sonuç, Akşener açısından tam bir sükût-u hayaldi.
Akşener’in iddiasının altıdan kalmasıyla parti içinde çalkalanma başladı. Genel Başkan için ağır laflar sarf edildi. İttifak siyaseti, aday profili ve seçim söylemi hakkında sert eleştirilere muhatap olan Akşener de olağanüstü kongre kararı aldı ve kongrede de aday olmayacağını açıkladı. Partililer, Akşener’i bu kararından vazgeçirmek ve genel başkanlığına devam etmesini sağlamak için yoğun bir çaba gösterdiler/gösteriyorlar ama bu konuda henüz bir netliğe ulaşılmış değil.
Parlak olmayan gelecek
Eğer Akşener kararında ısrar eder ve genel başkanlığı bırakırsa, İYİ Parti’nin varlığını sürdürme olanağı kalmaz. Çünkü İYİ Parti, bir fikir partisi biçiminde yola çıkmadı, bir şahıs partisi olarak kurgulandı ve bütün hikâyesini Akşener’in kimliği üzerinden ördü. Akşener’in ayrılması halinde bu hikâyeyi yeni bir isme uyarlamak ve onunla sürdürmek imkânsız. Akşener’in yokluğunda vekiller –büyük bir ihtimalle- kendilerine daha güvenli yer aramaya başlarlar ve parti dağılma sürecine girer.
Peki, Akşener dönerse ne olur? Şüphesiz, Akşener’in eli kuvvetlenir; kendisine muhalif olanları tasfiye eder ve partiyi dilediği gibi düzenler. Lakin Akşener’in güçlenmesi, İYİ Parti’nin de güçlenmesini ima etmez. Gerek seçim sürecinde ve gerek seçim sonrasındaki yönetim tarzıyla Akşener, arayış içindeki seçmen için doğru bir adres olmadığını belli etti. Akşener ve partisi, topluma alternatif bir gelecek ve siyaset önerisi sunamadı; yalnızca hoşnutsuzluklar üzerinden yol almaya çalıştı. Bir noktaya kadar geldi ama bundan ötesine gidebilmesi çok zor. Velhasıl –Akşener ister olsun ister olmasın- İYİ Parti’yi parlak bir akıbetinin beklediği kanısında değilim.
Bir noktayı daha vurgulayıp İYİ Parti bahsini kapatacağım: Evet, İYİ Parti’nin bir geleceği yok; ama geleceği olmayan bu parti 24 Haziran’da üstlendiği rolle Türkiye’nin geleceğine damga vurdu. Akşener -ısrarla ve inatla- müttefiklerinin üzerinde uzlaştığı Gül’ün adaylığına karşı koydu. Partisiyle birlikte Gül’ün önünde bir bariyer oluşturup Erdoğan’ın başkanlığına giden yolun taşlarını döşedi.
Kim bilir, belki de ona ve partisine yüklenilen vazife ve biçilen işlev buydu. Vazifesini hakkıyla tamamladı ve işlevini yerine getirdi. Artık siyaset sahnesinden çekilse de olur çekilmese de!
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025