Vahap COŞKUN
Yakın dönem Osmanlı ve Kürt tarihi üzerine araştırmalar yapan Sinan Hakan “Türkiye Kurulurken Kürtler” * adını taşıyan önemli kitabında, iki hat üzerinden ilerliyor:
Bir taraftan Osmanlı Devletinin son dönemlerindeki Kürdistan’da hakim olan sosyolojik dinamiklerin üzerine eğiliyor, diğer taraftan da Osmanlı ve kuruluş aşamasındaki Kemalist yönetimin Kürt ve Kürdistan siyasetine odaklanıyor.
Ele aldığı konuları açıklığa kavuşturmak için de Hakan, Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerini, dönemin gazetelerini, Mustafa Kemal’e ait yazışmaları ve dönemle alakalı İngiliz arşiv belgeleri üzerine Türkiye’de yayınlanmış birçok çalışmadan istifade ediyor.
Hakan, Kürt meselesi bağlamında, Osmanlı’nın yıkılma ve modern Türkiye’nin yeniden yapılanma sürecini üç aşamada inceliyor:
İlki, Ermeni Tehciri ve sonrasında gelişen olaylarla Şark Cephesi’nde Rus işgal hattının netleştiği 1916’dan Anadolu’da ilk meclisin açıldığı 23 Nisan 1920’ya kadar olan dönemdir.
İkincisi, Meclis’in açılmasından Cumhuriyet’in ilan edildiği 29 Ekim 1923 tarihine kadar geçen süredir.
Üçüncüsü de, Cumhuriyet’in ilanından Türkiye’nin güney sınırlarını kesinleştiren Ankara Anlaşmasının imzalandığı 1926 yılına kadar uzanan devredir.
“Artık senin Rus güçleri içinde işin kalmadı”
“Türkiye Kurulurken Kürtler”in incelediği 1916-1920 arasındaki ilk dönemi siyasi ve sosyal açıdan şekillendiren en mühim faktörlerden biri, Osmanlı’da bir arada yaşayan Kürt ve Ermeniler arasındaki ilişkilerin 1915 sonrasında yıkıcı bir nitelik kazanmasıdır.
1915-1916 döneminde Kürt ve Ermeni milislerin karşılıklı saldırılarının sonucunda ortaya çıkan ölümler ve acılar, iki millet arasındaki bağları önemli ölçüde koparır.
Bu dönemde, nasıl bir siyaset izleneceği noktasında Kürtler arasında bir birlik söz konusu değildir.
Kürdistan’ın nüfuzlu ailelerinden biri olan Bedirhanilerden Abdürrezzak ve Kamil Beyler Rus tarafında yer alır.
Kürtler ile Ermeniler için Rus egemenliğinin Osmanlı egemenliğine nazaran daha iyi olacağını düşünen Abdürrezzak Bey, Kürt aşiretlerinin Rus yanlısı bir tavır almalarını sağlamaya çalışır.
Buna mukabil Küfrevi Şeyh Abdulbaki, Şeyh Hazret ismiyle bilinen Norşinli Şeyh Ziyaeddin, Gaydalı Şeyh Selahaddin, Mutkili Hacı Musa Bey, Mükslü Mutiullah Bey ve Said-i Kürdi gibi Kürt beyleri ise, Rus ve Ermenilere karşı Osmanlı saflarında yer tutarlar.
Keza Şırnak aşiret ağları da, Abdürrezzak Bey’e tepki gösterir ve Bitlis Valisinden kendilerini korumak için silah talep ederler.
Abdürrezzak Bey’in Rus garantisi altında Kürt-Ermeni birlikteliği düşüncesine en büyük darbeyi, Çatak hadiseleri vurur. Rus hâkimiyetindeki Çatak bölgesinde Ermeni milislerin halkı katlettikleri haberinin Kürtler arasında yayılması, Abdürrezzak Bey’in nüfuzunu ve etkisini ortadan kaldırır.
Dahası Abdürrezak Bey’in dönem ilişkin notları, Rusların ve Ermenilerin de “Rus himayesi altında bir Kürt-Ermeni birlikteliği” fikrine sıcak bakmadıklarına işaret eder.
Olmayacak bir fikrin peşinde koşan Abdürrezzak Bey’i Ruslar yüz üstü bırakırlar. Botan’a geçmesi için yardım talebinde bulunduğu Ruslardan “Artık karar aldık, senin Rus güçleri içinde işin kalmadı. İstediğin yere gidebilirsin” cevabı alan Abdürrezak Bey, çaresizce Tiflis’e geri dönmek zorunda kalır. (s.30)
“Vilayetin geri kalanı, eski nüfusunun en çok onbeşte birini teşkil edecektir”
Rus işgali ve Kürt-Ermeni çatışmaları Kürdistan'dan Orta Anadolu’ya doğru büyük bir göçü tetikler. Erzurum merkezinin yüzde 80’i, Erzurum civarındaki köy ahalisinin yüzde 90’ı göç eder.
Van, Bitlis ve Erzurum’dan göç eden Kürt, Türk, Arap ve Çerkez mülteciler Kayseri, Ankara, Konya, Niğde, Yozgat ve Maraş’a yerleştirilirler.
Diyarbekir ve Musul da göç alan merkezlerdendir. Van, Bitlis ve Erzurum vilayetlerinden göç edenlerin kısmı önce Diyarbekir’de toplanır, ardından da buradan Urfa ve Konya’ya sevk edilir.
Van Valisi Haydar Bey’in İstanbul’a gönderdiği bir rapor, 1915-1918 arasında yaşananların nasıl bir felaket tablosuna yol açtığını bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer.
Vilayet ahalisi Müslümanlarından Bitlis, Diyarbekir, Musul vilayetlerine iltica edenlerin % 80’i telef olmuştur. Diğer vilayetlere gitmemiş olanların da telefatının bu nispette olduğundan şüphem yoktur. Ermeniler ve Nasturiler genel olarak firar etmişler veya telef olmuşlardır. Vilayetin geri kalanı, eski nüfusunun en çok onbeşte birini teşkil edecektir. (s.54)
“Vilayat-ı Sitte”
1917’de Bolşevik İhtilali olur; Rusya bölgeden çekilir, Ermeniler Rus desteğini kaybeder. Osmanlı da Ermenilere karşı harekete geçer. Kürt milislerin desteklediği Osmanlı ordusu kısa sürede Erzurum ve Van’ı yeniden Osmanlı idaresine bağlar.
Bu gelişme, bir yandan Ermenilerin bölgeden tümüyle kopmasına neden olur, diğer yandan da Anadolu’ya göç etmiş Kürt muhacirlerden hayatta kalanların tekrardan kendi topraklarına dönmelerinin yolunu açar.
1918’de Birinci Dünya Savaşı biter. Büyük kayıp ve yenilgiler yaşayan Osmanlı, şartları son derece ağır bir mütarekeyi imzalamak mecburiyetinde kalır.
Mondros Mütarekesi, özellikle iki alanda Kürtlere de büyük bir zarar verir. İlki, mütarekenin 24'ncü maddesinde “Vilayat-ı Sitte” olarak adlandırılan Sivas, Erzurum, Van, Mamüretülaziz (Harput), Bitlis ve Diyarbekir “Altı Ermeni Vilayeti” olarak anılmasıdır.
Bu madde, Ermenilerin Kürdistan’a dair taleplerinin uluslararası alandaki güçlü bir dayanağı olur.
Mütareke sonrası dönemde, özellikle 1919 sürecinde Kürtlerin temel hareket noktası, bölgenin Ermenistan’a karşı gelişen tepki üzerinde şekillenecek, bu husus ayrıca hem Kuvayı Milliye hareketinin hem de Osmanlı hükümetinin Kürtleri elde tutma politikasının temel propaganda malzemesi olacaktır. (s.80)
İkincisi, Mütareke sonrasında İngilizlerin “mütareke şartlarına uyulmadığı” gerekçesiyle Musul bölgesini işgal etmesi ve Osmanlı’nın buradan çekilmesi üzerine Osmanlı Kürdistanı’nın Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmış olmasıdır.
Kürtler daha evvel Kasr-ı Şirin Anlaşmasıyla yaşadıklarına benzer bir durumla karşılaşmışlardır: Osmanlı Kürt coğrafyası güney ve kuzey olmak üzere, farklı siyasi güçlerin yöneteceği parçalara bölünmüş, bu parçalanma Kürt toplumunda merkezi bir siyasi ağırlığın teşekkülünü imkânsız kılmıştır. (s.80)
“Ölçüsüz derecede emperyalist”
Mütarekenin ardından Kürdistan meselesiyle alakalı iki cemiyet kurulur. Cemiyetlerden biri Ayan Meclisi Üyesi Şemdinanlı Seyid Abdülkadir’in başkanlık ettiği ve Babanzade, Bedirhani ve Cemilpaşazade gibi büyük Kürt ailelerinin de desteğini alan Kürdistan Teali Cemiyeti’dir.
Diğer cemiyet ise Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’dir.
Kürdistan Teali Cemiyeti, Wilson Prensipleri çerçevesinde Kürtlerin hak ve hukukunu korumayı ve geliştirmeyi amaçlarken, Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti ise “Osmanlı Camiası” fikri üzerinden Kürtlerin ve Türklerin birlikteliğini ve ortak Osmanlı vatanı düşüncesini savunur.
Kazım Karabekir Paşa, her iki cemiyetin de Meclis-i Mebusan’ın feshi sonrasında Şark vilayetlerinin Ermenistan olacağı endişesiyle kurulduğunu ifade eder.
Daha evvel savaş alanında karşı karşıya gelen Kürtler ile Ermeniler arasındaki mücadele, 1919’dan sonraki süreçte –bilhassa Paris barış Konferansı vesilesiyle- politik bir hüviyet bürünür.
Ermeni delegasyonunun Başkanı Boğos Nubar Paşa, 12 Şubat 1919’da Barış Konferansı’na Van, Bitlis, Diyarbekir, Sivas, Erzurum, Trabzon, Maraş Kozan ve Adana’nın Ermenistan’a verilmesini resmen talep eden bir muhtıra sunar. Haberinin duyulmasının takiben Kürdistan’dan muhtıraya dönük yoğun tepkiler başlar.
Ermenilerin kapsamlı taleplerine karşı Kürt temsilcisi sıfatıyla konferansta bulunan Şerif Paşa karşı bir muhtıra verir.
22 Mart 1919 tarihli muhtıra, Ermeni taleplerini “ölçüsüz derecede emperyalist” şeklinde niteleyerek başlar.
Kürdistan coğrafyası ve tarihi hakkında bazı bilgiler verdikten sonra Şerif Paşa, Ermenilerin haksız isteklerinin kabul edilmesi halinde bölgenin sürekli bir kargaşaya sürükleneceği konusunda konferans katılımcılılarını uyarır:
Kürtlerin çoğunlukta olduğu merkezler, yaratılmak üzere olan Ermenistan’a katılmak istenmektedir, ama özgürlüklerine düşkün olan savaşçı Kürt nüfus çoğunluğu yüzünden Ermenistan’da sürekli karışıklıkların hüküm süreceğinden ve orada Müttefikler bir askeri güç bulundursa bile, bu gücün de gerilla savaşıyla karşı karşıya kalacağından kimsenin kuşkusu olmasın! (s.101)
Şerif Paşa tezini desteklemek için Ermenilerin talep ettikleri bölgelerde nüfuslarının azınlıkta olduğunu gösteren Müttefik ülkelerinin raporlarına değinir.
Wilson Prensiplerine atıfla Kürtlerin de bağımsızlık isteme hakkına sahip olduğunu hatırlatır.
“Kürdistan üzerindeki Ermeni iddialarını yılmadan protesto ediyoruz” diyerek Kürtlerin bağımsızlık talebinde bulunduğunu dile getirir ve sözlerini; Kürtlerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu toprakları kapsayacak bir Kürdistan’ın sınırlarını çizmek üzere uluslararası bir komisyon kurulmasını isteyerek tamamlar.
Paşa’nın muhtırası İngilizce ve Fransız metinlerden tercüme edilerek Kürdistan Teali Cemiyeti eliyle Kürdistan’a gönderilir, Serbesti gazetesi de muhtıranın tam metnini yayınlar.
“Kürt aşiretlerinin büyüklük hastalığı”
Vilayat-ı Şarkiye’nin Ermenistan’a terk edilmesi ihtimali, Kürdistan’da sert reaksiyonlar yaratır. Ermenilerin kuracakları ülkenin başkenti olarak Van’ı seçmiş olmaları, hassasiyeti doruğa çıkartır.
Bölgeden Paris Barış Konferansı, ABD Başkanı Wilson’a ve İngiltere Hükümetine telgraf üzerine telgraflar gönderilir. Osmanlı Hükümeti de tepkileri artırmak için sistemli bir şekilde çalışır.
Bahusus Van Valisi Haydar Bey, Kürt aşiretlerin Ermenistan’dan gelen talepleri protesto etmelerini ve Osmanlı Devletine bağlılıklarını bildirmelerini örgütlemede muazzam bir rol oynar.
Hülasa, Ermenistan tehdidi, Kürtlerin Osmanlı’ya bağlılığını artırır. Kitapta kendisinden sıkça bahsedilen Van Valisi Haydar Bey’in bu konudaki tespitleri ve çalışmaları son derece önemlidir. Dâhiliye Nezareti’ne yazdığı bir telgrafta Haydar Bey, Kürt aşiretleri hakkında üç tespitte bulunur:
Birincisi, Kürt reislerinin birbirlerine güvenmediklerdir. İkincisi, hepsinde “büyüklük hastalığı”nın olduğu, en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsinin liderlik iddiası taşıdığı ve bu nedenle işbirliği yapamadıklardır.
Üçüncüsü de, içlerinde milli devlet kurma yönünde bir his olsa da, Osmanlı olmadan Ermenilerle ve yabancılarla başa çıkamayacaklarını düşündüklerinden, en milliyetçilerinin dahi eninde sonunda Osmanlı Devleti lehine tavır göstereceğidir.
Millet esası üzerine hükümet teşkili ümidi aşiretlerin kalplerinde belli bir iz bıraktığı halde, Devlet-i Aliyye’nin maddi ve manevi kuvvetine dayanman ecnebi ve Ermeni istilasına karşı kendilerini koruyamayacaklarına kanaat getirdiklerinden Devlet-i Aliyye’ye sadakatten dönmeyeceklerine kanaat getirdim. (s. 162-163)
“Kürdistan’ı, Ermenistan korkusuyla önleyeceğiz”
Vali Bey, Bakanlığa gönderdiği bir diğer raporda, bölgenin Osmanlı’dan ayrılması durumuna Kürtlere bırakılması gerektiğini ifade eder:
Herkesin milletini sevmesine ve itilasına çalışmasına bir şey denemez. Van ve civarının bizden koparılması kararlaştırılmış ise müstakil Kürt hükümetine verilmesini her Müslüman tercih eder. (s. 182)
Kazım Karabekir de Ermeni tehdidini ustaca kullanır. “Kürdistan’ın Ermenistan olacağını anlatmakla” Kürtlük cereyanının önüne rahatlıkla geçeceğini düşünen Karabekir, Erzurum’a geldikten sonra, Birinci Dünya Savaşı sırasında irtibatta olduğu Kürt aşiret alay komutanlarıyla görüşerek, sürekli Kürtlerin Ermeniler tarafından mahvedileceği fikrini telkin eder.
Karabekir, Kürtleri yanına çekmek ve yanında tutmak için “din” birliğinin daima vurgulanması gerektiğini belirtir:
Kürt beylerin cevabında bizzat İslamiyet bağına nasıl sarıldıkları ibret vericidir. Kürtlerin ıslah ve temdini teşebbüslerinden bu bağ pek mühimdir. Kürtleri bize bağlayan ana kuvvet, dindir. Yalnız cahil Kürt şeyhleri pek felakettir. İlk fırsatta değerli Türk ulemasının bu şeyhlerin yerine geçmesi hükümetin birinci vazifesi olmalıdır. (s. 240-241)
* Sinan Hakan; Türkiye Kurulurken Kürtler (1916-1920), İletişim Yayınları, 2013, İstanbul
** Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları





















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025