Vahap COŞKUN
Sedat Peker’in açıklamaları bütün hızıyla devam ediyor. Her videoda yeni iddialar ortaya atıyor, farklı isimleri telaffuz ediyor ve meselenin boyutunu büyütüyor.
Aslında siyaseti yakından takip edenler için, insanı şoke edecek düzeyde yeni bir bilgi yok. Peker, doğal olarak, doğrudan içinde yer aldığı hadiselere (Kutlu Adalı cinayeti gibi) dair birtakım detaylı bilgiler veriyor. Ama şimdiye kadar genel olarak siyasetle ilgili kişilerin az ya da çok bildiği, şöyle ya da böyle haberdar olduğu olayları anlatıyor. Fakat sınırlı sayıda insanın hakkında bilgi sahibi olduğu olaylar, Peker’in milyonlarca kez izlenen videolarıyla topluma yayılıyor, her yerde konuşulur ve tartışılır hale geliyor.
Peker konuştukça saha genişliyor; hadise, sınırları aşıyor. Daha şimdiden işe birçok ülkenin adı (Makedonya, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Arnavutluk, Fas, BAE) karışmış durumda. Açığa çıkan bilgilerden, devletin gücünü kullanarak Peker’i durdurmaya ve ülkeye getirmeye çalıştığı anlaşılıyor. Ancak Peker her seferinde bir yolunu bulup bir ülkeden bir başka ülkeye geçmesini bilmiş.
Halk, söylenenlere ilgi duyuyor; hikayenin nereye uzanacağını ve akıbetinin ne olacağını merak ediyor. İyi kurgulanmış ve yönetilmiş sürükleyici bir diziye ya da filme kendini kaptırmış gibi, soluksuzca takip ediyor yaşananları. İddialar tüyleri diken diken ediyor, ortalığı sarsıyor.
Mecburi suskunluk
Buna mukabil iktidarda -bilhassa AK Parti kanadında- bir sessizlik var. Bir-iki istisna dışında kimseden bir ses yükselmiyor. Sanki başka bir memleketten bahsediliyormuş, anlatılanlar Türkiye için mühim değilmiş gibi bir tavır takınılıyor.
Keza, iddiaların odağındaki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya sahip de çıkılmıyor. Daha önce benzer hadiselerde karşımıza çıkan kenetlenmeden eser yok burada. Sosyal medya mecralarından yağmur gibi destek mesajları yağmıyor. Bir-iki soğuk ve resmi beyanatın haricinde AK Parti elitlerinden Soylu’nun yanında durduklarına ilişkin bir hareket görülmüyor.
Zannımca bu suskunluk, bize başlıca iki şey anlatıyor: Birincisi, AK Parti ilk başlarda konuşmayarak, ateşi harlamayarak bu meselenin geçmesini beklemeyi tercih etmiş olabilir. Peker’in bir noktada susacağını veya konuşsa bile kamuoyunun onun sözlerine teveccüh etmeyeceğini hesaplamış ve sessiz kalarak bu dalgayı atlatmayı parti için en çıkar yol görmüş olabilir.
Lakin öyle olmadı. Peker susmadı, iddialarını dallandırdı, budaklandırdı. Anlattıkça halkın bakışlarını daha çok üzerine çekti. Dolayısıyla bir noktadan sonra AK Parti için konuşma zorunluluğu hasıl oldu. Fakat geleneksel devlet ağız ile yapılan açıklamalar dışarda tutulursa suskunluk devam etti.
Sanırım bunu artık “konuşmamak” değil “konuşamamak” olarak tanımlamak gerekir. Daha açık bir ifadeyle, mevcut şartlar karşısında susmak, iktidarın bilinçli bir seçimini ya da incelikli stratejisinin bir parçasını yansıtmıyor. Aksine yakın zamanda ne olabileceğini tahmin edemediğinden iktidar konuşamıyor ve mecburen susuyor.
Siyasi hasar
İkincisi, Peker’i konuşmaya iten sürecin neden başladığı açıklığa kavuşmuş değil. Ancak kim tarafından ve nasıl başlatılmış olursa olsun, iktidarın içinde bu sürecin sürmesini isteyen güçlü bir grubun olduğu söylenebilir. Çünkü AK Parti’de Soylu’dan hoşnut olmayan bir kesim var. Soylu sonradan geldiği partide ışık hızıyla yükseldi. Bahçeli’nin mutlak desteğini arkasına aldı. Cumhur İttifakı’nın ruhunu sembolize eden bir aktöre dönüştü. Ve giderek daha fazla baskın bir karakter sergiledi. Bunun AK Parti’de hatırı sayılır bir rahatsızlığa yol açtığını, Ankara’yı takip edenler iyi biliyordu.
Soylu’nun abartılı bir siyaset tarzı var. Kritik kavşaklarda herkesten önce ve en üst perdeden hükümet adına ipleri eline alıyor alıyor ve inisiyatifi üstleniyor. Bu tarz şimdiye kadar hep Soylu’nun lehine işledi. Onun gücünü tahkim etti ve onu diğer bakanlarla kıyaslanmayacak bir ağırlığa sahip kıldı.
Ne var ki, son hadisede işler ters gitti. Süreci yürütmedeki başarısızlığı da Soylu’nun siyasi hasarını büyüttü. Hakkındaki iddiaları yanıtlamak üzere iki televizyon programına çıktı; ancak halkın beklediği sorulara yanıt vermek yerine bilindik öyküler (hedef Erdoğan’dır, hedef Türkiye’dir) anlatarak durumu kurtarmaya çalıştı. Kamuoyu tatmin olmadı. Ön almak ve öne atılarak kendi yerini sağlamlaştırmak taktiği, bu kez Soylu’ya ağır bir maliyet çıkardı.
Parti içi mücadele
Dolayısıyla dışarıya pek yansımasa da arka kapılarda Soylu’ya diş bileyenler, onun gücünü eksilten bu tartışmanın bir müddet daha devam etmesini isteyebilirler. Soylu’nun yıpranması, böylelikle partide elde ettiği özerk pozisyonunu kaybetmesi ve de partinin geleceğinde herhangi bir iddiasının kalmaması için, Peker’in bir süre daha sahnede kalmasını sağlayabilirler.
Nitekim iktidar daha önce kendisine yönelik çatlak sesleri kesmek için her türlü mekanizmayı devreye sokardı. Ama bu kez, Peker’in yayınlarının engellenmesi için neredeyse kılını kıpırdatmadı. Beri taraftan Soylu da konuşmalarında bazı adreslere yollamalarda (Adalet Bakanlığı, eski İçişleri Bakanı, bazı abiler, emekli mensuplarını kontrol etmeyen devlet kurumları, vb.) bulundu. Herhalde bu karşılıklı duruşları, parti içi tartışmanın ve mücadelenin bir karinesi olarak yorumlamak, yanlış olmasa gerek.
At izi ve it izi
Altı ay önce AK Parti’de post-Erdoğan sonrasına ilişkin senaryolar konuşulurken Berat Albayrak ve Süleyman Soylu’nun ismi öne çıkar ve bunlardan başkasına şans tanıyan pek olmazdı. Fakat hayat farklı yönde aktı; önce Albayrak minderin dışına çıktı. Çıkarken de kendi camiasına dönük ağır ifadeler kullandı, at izinin it izine karıştığını söyledi.
Şimdi de daha çok su kaldıracağı belli olan, ne zaman ve ne biçimde biteceği bilinmeyen bir süreç yaşanıyor ve bu da Soylu’yu ağır yaralıyor. Bahçeli’nin sunduğu açık çekin Soylu için bir avantaj oluşturduğu yadsınamaz. Mamafih bunun Soylu’yu daha ne kadar oyunda tutabileceği, bir muamma! Soylu’nun bu minderde artık başa güreşmesi ise imkânsız.
Türkiye siyaseti bir yönüyle çok dinamik; iktidar mücadelesinde taşlar hızla yerinden oynuyor ve dengeler bozuluyor. İktidar oyununda kartların yeniden karıldığı bir döneme giriyoruz.
Kürdistan 24, 26.05.2021
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025