Geçmiş örnekleri pek umut verici değil.

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Beştepe boykotunu kırmış ve Erdoğan’ın daveti üzerine 25 Temmuz’da destek ziyaretine gitmişti. Bahçeli’yle birlikte verdikleri Beştepe fotoğrafı bir ilkti, milat olacağı da söylenmişti.

Erdoğan, “15 Temmuz’da yakaladığımız birlik ve beraberlik fırsatını bir milada dönüştüremezsek yazıklar olsun bize” diyordu.

Kılıçdaroğlu, 7 Ağustos’taki Yenikapı Mitingi’ne de katılacak ve “artık yeni bir Türkiye var” olduğunu haykıracaktı.

O arada da Erdoğan’dan, terörün her türlüsüne karşı net durduğu ve demokrasiye sahip çıktığı için teşekkürler, takdirler bile alacaktı.

Ne ki bu bahar havası kısa sürdü, 6 aylık ömrü olmadı, ocakta film koptu, milat öncesindeki kutuplaşma ortamına geri döndü iktidarla muhalefet.

Ondan sonra AK Parti ve Erdoğan, CHP’ye her yeni gelen lideri, gideni aratmakla suçladı.

Kılıçdaroğlu, Baykal’ı mumla aratıyordu onlara; Özgür Özel de Kılıçdaroğlu’nu.

Birden Özgür Özel’i beğenmeye başlamaları, bu yüzden biraz şaşkınlıkla karşılanmadı değil.

Erdoğan, “Türkiye’nin buna ihtiyacı olduğu” için CHP’ye iade-i ziyarette bulunarak yeni bir yumuşama dönemini başlatmak istiyor.

Muhalefetse emin olamıyor; ya yine kısa ömürlü olur, 3 gün sürmezse!

Ne yumuşamalar görüldü siyasette, aslında hiç yokmuşlar, çok geçmeden anlaşıldı.

İhtiyatlı bir iyimserlik içinde izleyenleri anlıyorum. Sütten kaç kere yanmış ağızları, uzun uzun üfleyecekler tabii. Nasıl güvensinler, şüpheyle yaklaşanları suçlayamazsınız.

İçeride konuşulanların sır tutulması da bu şüpheyi haklı olarak büyütüyor.

Erdoğan-Özel görüşmesi, uzun yıllar sonra bir ilkti. Ve güya milat olacak. Ama içeriğini bilmiyoruz.

Ne AK Parti ne CHP’den içerikle ilgili doyurucu bir bilgilendirme geldi. Oysa iki taraftan da ortak veya ayrı ayrı açıklama gerektirirdi. Yapıcı, verimli, olumlu geçtiğini söylemeleri yetmez.

Kimden ne saklanıyor, kapalı kapılar ardında neler döndürülüyor? Bilmek, milletin hakkı.

Ne olup bittiği, mutfakta ne pişirildiği açıklanmayınca da boşluğu spekülasyonlar, karından konuşmalar ve onların yol açtığı soru işaretleri dolduruyor.

Sizin için bir yönetici özeti çıkardım. 32 kısım tekmili birden, işte şüpheli ve tuhaf durumların sıralı son listesi.

ERDOĞAN’LA ÖZEL NE KONUŞTULAR Kİ SIR GİBİ SAKLIYORLAR?

Siyasette yumuşama, yargıdaki bazı davalar üzerinden iktidar kanatlarını geriyor meselâ. Neden?

Gezi, Osman Kavala, 28 Şubat paşaları ve Sinan Ateş cinayeti gibi davalar, yargının konusuyken siyasetin tansiyonunu niye yükseltiyor?

Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi, Özgür Özel’in elini güçlendirmek için cezaevindeki 28 Şubat paşalarının affedilmesi ve Gezi mahkumlarıyla ilgili yeniden yargılanma talebinin değerlendirilmesini istiyor.

AK Parti adına aksini söyleyenler de zırvalıyor, Erdoğan’ı anlamıyor ve yansıtmıyorlarmış...

AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamanın, Avrupa Konseyi üyeliğimizi bu uğurda askıya aldırmanın Türkiye’ye ne yararı varmış...

Bunlar, Selvi’nin bir anlık aydınlanma sonucu ulaştığı kişisel fikirler mi? Yoksa bir üst iradenin isteğini mi yansıtıyor, yani Beştepe ve AK Parti adına racon kesme cesaretini oralardan mı alıyor?

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’dan aynı gün gelen ‘yargıya karışmayın, emir ve baskı Anayasa’ya aykırı’ uyarısı kime? Selvi’nin yansıttığı iradeye mi cevaptı?

Anayasa’ya uyma uyarısı, Irak dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da gündemindeydi. Şu uyarısı yalnızca DEM Parti’ye miydi: “Anayasa’nın hükümlerini kimler çiğnemeye kalkıyorsa bedelini de ödemeye hazır olmalıdır. Aynı durum şu anda benim için de geçerlidir.”

Bir hafta kadar sonra Erdoğan’la Özel içeride ne konuştu, neden açıklamadılar, oldubittiye getirinceye dek kimin duyması istenmiyor?

İktidar medyasında Kavala kavgası alevleniyor. AK Parti adına gazeteci ve troller birbirlerine ayar çekerken AK Parti neden bir esrar perdesi ardından seyrediyor?

Hepsi şimdilik muamma. Sır perdesi ortadan kalkıp gizemleri çözüldüğünde muhtemel ki; siyasette bazı taşlar da yerlerinden oynayacak, bazı ittifaklar sarsılacak.