Ali BAYRAMOĞLU
Türkiye belki hiçbir zaman kurumsal ve toplumsal düzeyde eksiksiz bir demokrasiye sahip olmadı. Buna rağmen çok partili evreden itibaren, askeri darbe dönemleri dışında, kurumsal, siyasal ve yargısal denetimin kısmen devrede olduğu demokrasi çabalarıyla yönetildi.
İçinde bulunduğumuz dönem bu bakımdan bir kopuşu ifade ediyor.
Yeni model ortada: Devlet düzeninde denetim unsurlarını içermeyen tek boyutlu hiyerarşik bir piramit var.
Piramitin en üstünde siyasi lider, altında ona bire bir bağlı, özerlikten azade yargı dahil tüm devlet organları, onların altında toplumun tüm sektörlerine müdahil ve amir kurumlar bulunuyor. Hiyerarşide mekanizma tek yönlü işliyor. Etkileşimi tavizsiz bir şekilde dışlayan yukarıdan aşağıya doğru çalışıyor. Bu yapıda siyasi lider esas ve kritik nokta.
Bu lideri, dayatmayla iktidarda olan otokratik benzerlerinden ayıran tek ayraç seçimler, liderin seçilerek iş başına gelmesi. Zira lider seçimlerden itibaren tüm ipleri eline alıyor, onun düşüncesi milletin düşüncesi olarak kabul ediliyor, atılan her adımın, her keyfiliğin meşruiyetle ilişkisi bu özdeşlikten hareketle kuruluyor. Velhasıl işin özünü, millilik-yerlilik şemsiyesi adı altında çoğunluğa dayanan serbest siyasi hareketler oluşturuyor.
Bu sistemin elbet kanunları, kuralları, anayasası var. Ama doğası gereği kurumsallaştırıcı pratikleri, bir tür siyasi içtihatları kurallardan çok önde.
Nitekim önceki evrelerde (seçim dilimi aralarında) siyasi iktidar, bu çerçevede, otokratik bir yargı resitali sunmuştu. İstemeyen kararlar veren mahkeme heyetleri dağıtılmış, yargıçları sürülmüş, liderin işaret ettiği, örneğin Kavala davasında tarif ettiği tarzda suçlar oluşturulmuş, hükümler verilmişti. Lider, beraat eden sanıkların, yeniden tutuklanması gerektiğini hatırlatınca, yargı buna göre işleyebiliyordu. Örnek pek çok…
Bu düzende, devlet organları içinde özerkliğini koruyan, korumaya çalışan, fiili kuvvetler birliğine, lider düzenine direnen tek bir yer almıştı: Anayasa Mahkemesi.
Ülkede mahkeme hükümleri dahil keyfi uygulamalar arttıkça Anayasa Mahkemesi önüne gelen hak ihlali dosyaları zamanla artmış, Anayasa Mahkemesi bu dosyalar hakkında hukuka ve AHİM içtihatına uygun kararlar verdikçe, iktidarın düzeni ve beklentileriyle tepkisini çekmeye başlamıştı.
Seçimler sonrası yeni dönemde Anayasa Mahkemesi de ilk ve açık hedef haline geldi.
Bu bir bakıma siyasi iktidarın otoriter tanzim, yapılanma, yeni sayfayı açtığını gösteriyordu. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki “mesele” kendiliğinden bir çatışmanın sonucu değil, bu sayfadaki politikanın somut bir kalemiydi. Mesele bir iktidar operasyonu, pratik ve uygulama yolumla kimi devlet organlarını kullanarak, diğer organları itibarsızlaştırma, devre dışı bırakma, tasfiye etme hamleleriyle ilgilidir.
Bahçeli’nin, Erdoğan’ın bu konuda özellikle Anayasa Mahkemesi konusunda açıklamaları ve tavırları ortada. Cumhurbaşkanlığı danışmanı, mevcut anayasanın mimarı Mehmet Uçum’un yazıları, yürütmenin bu meselenin tam içinde ya da tam ortasında olduğu gösteriyor. Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi’ne meydan okuması bunlardan bağımsız değil. Meydan okumasına gerekçeleri kamuoyuna bizzat Uçum tarafından anlatılıyor. Bu gerekçeler arasında milli hukuka dönüş gibi garip ve keyfiliğe işaret eden, neo-liberal hukuk gibi anlamsız, demokrasi, özgürlükler ve evrensel değerler bakımından unsurlar bulunuyor.
Evet, yürütme pilotta, Yargıtay sahada, Anayasa Mahkemesi hedefte…
Tam anayasal ihlal halinin içindeyiz…
Devran böyle yürüyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları










































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025