Aslı Aydıntaşbaş
Okyanus ötesi bir seyahatte olduğum için, haberleri neredeyse bir gün geriden takip edebiliyorum. Tuhaf bir durum. Heyecanı da, acıyı da geriden, zamanaşımına direnerek yaşıyorsunuz. Siz ayıldığınızda, haberden habere ışık hızıyla giden Türkiye, çoktan bambaşka bir gündemi yakalamış oluyor. Uzaktan bakıyorsunuz; “Nasıl bir ülke olduk biz” diye...
Dedim ya, uzaklardayım. Şırnak’ta 12 silah arkadaşıyla birlikte bir helikopter kazasında şehit olan Yarbay Songül Yakut’un hikâyesini geç okudum. Geç öğrendim Balyoz mağdurlarından olduğunu, gözlerindeki o derin bakışın, bir nebze de olsa, yıllar süren hukuk mücadelesinin sonunda gelen zafer dinginliğinden olduğunu. Malatya’daki annesinin, 5 evladını okuttuğunu, yetiştirdiğini, sonra Songül’ünü kaybettiğini...
Öfkelendim. Tabii ölüm nedenine, çatışma ortamına, helikopter kazasına, hâlâ bu topraklarda barışı hâkim kılamayışımıza öfkelendim...
Ama bir yandan da Balyoz davasını düşünerek öfkelendim. Bakmayın siz şimdi konuşanlara. Hiçbirinin geçmişini unutmadık. Siyaset, hükümet ve medyanın, o günlerde sahte delillerle başlatıldığı konusunda hiç tereddüt olmayan o davayı, halka “bağırsak temizliği” ve “demokratikleşme” diyeyutturmak için el birliği yapmıştı. Önceleri ben de Taraf’taki haberleri okuyunca TSK’nin korkunç bir darbe planı yaptığını düşünmüştüm. Zira ortada ses kayıtları ve bir seminer vardı. Ama biraz eşelemeye başlayınca, aslında suçlamaların bu seminerle ilgili değil, ne zaman üretildiği belli olmayan ve çoğunluğu abuk-subuk fantaziler içeren “Word” belgelerinden oluştuğunu öğrendim.
Daha da eşeleyince, olayın TSK’nin komuta kademesini şekillendirmek ve muhtemelen 15 Temmuz’ları garanti altına almak için yapılan mükemmel bir organizasyon olduğu çok net görünüyordu. Sadece ben değil, herkes biliyordu bunu. Susmayı seçtiler. Belgeler, 2008 yılında, o tarihli bilgisayar programı ve o tarihte çıkan bir Word yazı puntosu kullanılarak hazırlanmıştı. İmzasızdı. Seminere katılanlar değil, birilerinin önünü açmak için kapalı kapılar arkasında hazırlanan bu muallak listedeki isimler tutuklanıyordu.
Aynı bugün olduğu gibi, bir kere tutuklanınca derdinizi anlatmanız mümkün değildi. Hep aynı savcılar, aynı hâkimler, Adli Tıp’ta aynı isimler vardı karşınızda... Sadece belli insanlara veriliyordu bu dosya. Adalet Bakanlığı da devredeydi. Her türlü mantık ve hak arayışına karşı duvar örülmüştü.
Avukat Celal Ülgen’i, Harvard Ekonomi Profesörü Dani Rodrik ve Pınar Doğan’ı o dönem tanıdım. Gerçeği arayan insanlardan oluşan bir yeraltı örgütü gibi olmuştuk. Gizlice görüşebiliyor, Skype üzerinden konuşabiliyorduk. Çok az gazeteci konuya dokunabiliyordu, medyada yöneticilerimiz (hükümet korkusundan sanırım) davanın sorgulanmasını istemiyordu.
Boston’da yaşayan Dani Rodrik ve Pınar Doğan, davadaki yüzlerce “çelişki” ve sonradan üretilen delili yakalamışlardı; ancak Türkiye’ye geldiklerinde Ayşenur Arslan dışında kimse onları televizyona çıkarmadı, mikrofon uzatmadı. Sedat Ergin, tarihe geçecek bir cesaret ve titiz haberciliğiyle iddianameyi tarayıp çelişkileri bir bir sergilemeye başladı. Yine de medya oralı olmadı. Medya da, hükümet de yüzünü Gülen cemaatine dönmüştü. Balyoz ve ardından gelen kumpas davaları konusunda en ufak bir vicdani hesaplaşmaya, hukuki argümana izin vermediler. Odatv ve Balyoz, sadece bir başlangıçtı. İzmir’deki “Askeri Casusluk” davasında asıl niyetin orduda ciddi bir tasfiye olduğu, özellikle de Alevi ve laik subayların binlerce kişilik listelerle elendiğini gördük...
Şimdilerde ne zaman Sevgili CelalÜlgen’i televizyonda görsem, o günleri hatırlıyorum. Celal Bey, bir avukat olarak yüreğini koymuş, en pis kumpas davalarında devlere karşı mücadele vermeyi seçmişti. Bakmayın şimdi her gün televizyonlarda oluşuna; o günlerde kimse çıkarmazdı Celal Ülgen ya da diğer avukatları. Yasaktı bu davaları sorgulayan isimlere ekranda yer vermek. (Sedat ve ben de Celal Ülgen’le görüşmek istediğimizde ücra bir lokantada, gizlice buluşurduk.)
Songül Yarbay’ın ölüm haberi, beni o günlere götürdü. Balyoz mağduru olarak, muhtemelen benzer tecrübeleri olmuştu. Biraz parlayınca kumpas yemiş, isimsiz ihbar mektubuyla görevden uzaklaştırılmış, derdini anlatacak kimse bulamamıştı.
Çok değil, bunlar birkaç yıl önce yaşandı. Bu ülke evlatlarını çok üzdü, çok hırpaladı... Haksız davalarda yıllarca insanları süründürdü. Dün de öyleydi, bugün de....
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018