A.Turan ALKAN
Aziz Nesin’in ünlü romanı “Zübük”ün müzikal komedi şeklinde sahneye konulacağı haberini okuyunca gülümsedim. Genç kuşaklar Zübük’ü, Nesin’in romanından ziyade 1980’de Kemal Sunal’ın canlandırdığı filmden hatırlar ve eserin kahramanını hayalî bir karakter zannederler. Oysa ki Zübük, gerçek bir kişidir.
Önce yaşadığı ilçenin belediye başkanı, daha sonra milletvekili olarak Türk siyasetinin unutulmaz karakterlerinden birini teşkil eden Zübük, 1982’de vefat etmişti.
Avukat Turhan Akça’nın henüz yayınlanmış hatıralarında yazarın Zübük’ü nasıl tanıdığını hikâye eden bölümü, işte bu sebeple sizlerle paylaşmak istedim. Kahramanın gerçek adını, tarihi bir hatıraya saygı saikiyle kapalı tutuyorum; eminim ki anlayışla karşılarsınız.
Aziz Nesin, 1958 yılında Sivas’a gelmişti. Ben o zaman mahalli Doğuş gazetesine yazıyordum. Nesin, henüz asfalt yapılmamış o tozlu yollardan üstü başı toz içinde döner ve akşamüzerleri gazete idarehanesindeki sohbetlerini dinlerdik. Sonra öğrendik ki Aziz Nesin, meşhur “Zübük”ün malzemesini toplarmış.
Ellili yıllarda Zübük hakkında çokça hikâye dinlemiştik, hepsi bin bir entrikayla dolu bu hikâyelere her defasında bir yenisi eklenirdi. Kısaca söylemek gerekirse bu bölgede Zübük’ü ve maceralarını bilmeyen yok gibiydi.
Takip eden yıllarda Nesin’in Zübük romanını defalarca zevkle okuduk. Daha sonraki dönemlerde Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı Zübük filmini televizyondan defalarca izledik, hâlâ zevkle seyrediyoruz.
Peki, bu Zübük romanının ilham kaynağı, asıl kahramanı kimdi; hakkında öyle şeyler anlatılıyordu ki insan ister istemez “Yok canım, bu kadar da olmaz” diye düşünüyordu.
Zübük’ün zübüklüğünü devam ettirmesi için ona inanan ve yaşatan bir halk kitlesi olması gerekirdi; demek ki böyle bir kitle vardı.
ZÜBÜK’Ü ZİYARETE GİDİYORUZ
Yıllardan beri sağdan soldan duyduğumuz bu hikâyeler, ardından Nesin’in meşhur Zübük romanı, bende Zübük’ü birebir görüp tanımak arzusunu doğurdu. İki arkadaşımla birlikte Zübük’ü ziyaret için yola koyulduk. Bir taraftan da, “Bir insan bu kadar mübalağalı bir oyunlar serisi hazırlayamaz, vatandaşı da bu şekilde devamlı aldatamaz” diye sohbet ediyorduk, çünkü Zübük’ün zübüklüğünü hâlâ sürdürdüğü söyleniyordu.
Zübük’ün yaşadığı ilçeye gittik, mekânını sorup bulduk. Binanın müstahdemi görünüşünde bir şahıs giriş kapısının eşiğinde ayakta, eli arkasında beklemekteydi.
Bu şahsa (Tabiî ki Zübük diye değil, gerçek ismiyle!) şahsın adını vererek orada olup olmadığını sorduk. Bizleri dikkatle süzdükten sonra ciddiyetle,
-Kendisi yukarıdadır diye cevap verdi.
Binanın ikinci katında üzerinde kocaman levhası olan odaya girdik, fakat ne görelim; kapıda bizi karşılayan, müstahdem sandığımız şahıs masasının başında oturuyor!
“Zübüklük başladı herhalde” diye düşündük içimizden. Kendimizi tanıttık.
Kimlerin oğlu olduğumuzu öğrenince babalarımızı o kadar methetti ki bir noktadan sonra rahatsız olduk diyebilirim.
Sonra sohbet başladı, bizlere ikramda bulundu. Lâf koyulaştıkça adam hakkında anlatılan şeylerin çoğu uydurma diye düşünmeye başlamıştık. Konuşması düzgün, kibar, mantıklı, sevecen bir insan vardı karşımızda ve sohbeti de çok kaliteliydi.
Ancak bir noktadan sonra perde açılmaya başladı:
Zübük bir vesile ile kendini anlatırken; “Ben bu konuda Londra, Paris, New York, Tokyo, Berlin gibi yerlerde incelemeler yaptım” diyerek pek çok örnekler, rakamlar veriyor, yönettiği mütevazı kurumun bunların çok ilerisinde olduğunu, nitekim kendisini özellikle ziyaret ederek bilgi ve becerisinden istifade ettiklerini, civar il ve ilçelere yardım ve örnek olmasının ise yıllardan beri en üst düzeyde ve rutin olarak devam ettiğini söylemesi üzerine o ana kadar terbiye icabı ne kadar kendimizi sıkıp, bozuntuya vermemek için yanağımızı ısırdıysak da bir yerden sonra üçümüz birden makaraları koyverip katılırcasına gülmeye başladık!
Öyle bir psikolojik ortama girmiştik ki davranışlarımızı kontrol edemiyorduk. Bu durumda en iyisi müsaade alıp derhal orayı terk etmek olurdu herhalde...
Zübük, bizim katıla katıla gülmemizi hiç görmemiş, böyle bir şey hiç olmamış gibi konuyu değiştirip olgunluk gösterdi, “Hayır katiyen bırakmam akşama misafirimsiniz, kuzu yedirmeden katiyyen olmaz. Gece de misafirimsiniz” diye ısrar etti. Biz ise nezaketle mazeretler gösterip oradan başka yere geçeceğimizi, bizi bekleyenlerin olduğunu söyleyerek kendisini nihayet ikna ettik veya ikna edilmiş gibi göründü.
Dişimle yanağımı sıkmaktan büyük acı duymama rağmen katılarak gülüyor ve bir an evvel orayı terk etmek istiyordum. Arkadaşlarım, gülmekten de öte, kontrol edilmez bir şekilde uğunuyor, oradan hemen ayrılmak istiyorlardı...
-O zaman 5 dakika oturunuz. Sizin yol emniyetinizi almadan göndermem. Sizler bana emanetsiniz, gibi gayet iltifatkâr, koruyucu rolünde sözleri nefes almadan peş peşe sıralıyordu. Halbuki terörün, yol güvenliği ile ilgili sıkıntıların henüz gündemde olmadığı yıllardayız; yol güvenliğinin ne olduğunu anlamakta zorlandıksa da, mecburen biraz daha oturduk.
Zübük hemen telefonla ilgili dairenin âmirini arayıp bizlerden, babalarımızdan ayrı ayrı bahsetti. Kendisinin bizleri akşam için davet ettiğini fakat mâzeretimiz sebebiyle başka bir yere gideceğimizi, bunun için yol emniyetini, yolun bozuk olup olmadığını, yaz ortası olmasına rağmen yağmur yağıp yağmayacağını sorup heyelân, göçük ihtimâli olup olmadığını birer birer sordu.
Konuştuğu yetkiliyle pek samimi olduğunu, yani kendisinin bu şahıs tarafından çok sayıldığını belirtmek için, esasen ciddi konuşulması gereken bu şahsa gayet laubâli hitab ediyordu ve artık üçümüzde de dişle sıkacak dudak ve yanak kalmamıştı. Bir an evvel Zübük’ten kurtulmak istiyorduk. Zira artık gülmelerimiz resmen krize dönüşmüştü.
Bizi yine de binanın çıkışına kadar yolcu etti, arabamızın yanına geldi, orada da ailelerimiz, babalarımız ve bizler hakkında son bir nutuk çekip, daha bir hafta önce görüşüp konuştuğu, hatta şakalaştığı babalarımıza selam ve saygılarını iletmemizi, onları kuzu yemeye davet ettiğini sıkı sıkıya tembih ettikten sonra (Ki o tarihte bizlerden ikimizin babası rahmetlik olmuştu!) “Haydi yolunuz açık olsun” diye bizleri yolcu etti.
Kısa süre sonra haliyle gülme krizimiz geçmişti ama dudak ve yanağımızın içi kanıyor ve ağrıdan zonkluyordu. Bir çeşme başında durduk, kendimize gelmek için elimizi yüzümüzü yıkadık.
Ve hep birlikte şöyle dedik; “Aziz Nesin, sen az bile yazmışsın!”
Ve yine tekrarladık ki; Zübükleri besleyen ortam oldukça, Zübükler de hiç eksilmeyecektir!
KRALİÇE İLE DENİZALTIDA
Zübük, milletvekili iken sık sık seçim bölgesine gelmekte ve kendisine çokça kişinin davet edildiği ziyafetler verilmektedir. Zübük bu ziyafetlerde yeni yeni zübüklüklerini ciddiyetle anlatırmış. İşte bunlardan biri:
Yakın bir ülkenin kralı ve kraliçesi Ankara’dan sonra İstanbul’da misafir edilmektedirler.
Genç ve güzel kraliçe Boğaz’da gemi ile bir gezi arzu eder. Bunun üzerine o günlerde Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen Umur Motoru hazırlanır.
Motorda misafir kral, kraliçe, Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes, bazı bakanlar, Genelkurmay Başkanı ve tabiî ki Başbakan Menderes’in daima yanında görmek istediği(!) milletvekili olarak sadece Zübük vardır.
Gezi başlar, Boğaz’ın müstesna güzelliği karşısında misafirler hayranlıklarını ifade ederler. O sırada donanmamıza mensup bir denizaltı Karadeniz’e doğru seyir halindedir. Genç ve güzel kraliçe, denizaltının içini merak edince, Bayar hemen Genelkurmay Başkanı’na bu isteği iletir; bir müddet sonra emri alan denizaltı, Umur Motoru’nun açığında ağır yol seyre başlar. Mürettebat, güverteye çıkıp misafirleri, devlet erkânını selamlar. İşte bu ara misafir kraliçe nezaketle,
-Acaba denizaltının içini görebilir miyim?” diye sorar. “Elbette derhal” cevabı verilir fakat kraliçeye bir kişinin refakat etmesi gerekmektedir. Tabii bu işe bizzat Başbakan, Zübük’ü görevlendirir!
Zübük’le kraliçe denizaltıya girerler. Kapak kapanır ve denizaltı dalışa geçer...
Zübük, “Hikâye burda biteer” mânâsında susunca heyecanla dinleyen ziyafettekiler merakla atılarak Zübük’e sorarlar;
-Eee... Sonra sonra?
Zübük, dünya çapındaki Kazanova edasıyla kasılarak cevap verir:
“Canım artık gerisini de sormayın!..”
MASANIN ALTINDAN BAŞBAKAN’A PARA
Zübük, henüz milletvekili iken seçim bölgesine her gelişinde şerefine tertiplenen çok misafirli davetlerde, başından geçenleri anlatmayı pek severmiş. İşte onlardan biri...
Başbakan Adnan Menderes, bakan arkadaşlarının bir kısmı ile birlikte akşam Gar Gazinosu’na gider. Ellili yılların Ankara’sında Gar Gazinosu programlarıyla, servis kalitesiyle, özellikle yabancı revü gruplarının gösterileriyle hakikaten tercih edilen farklı ve şık bir mekândır.
Zübük’ün anlatımına göre, Başbakan’ın hiç yanından ayırmadığı(!) Zübük de davetliler arasındadır.
Gar Gazinosu’nun programı zevkle izlenir; servis, yemekler fevkaladedir; masadaki sohbet de çok seviyeli ve nezihtir ve artık gazinodan ayrılma zamanı gelmiştir.
Hesap istenir(!), başgarson Başbakan Menderes’e hesap pusulasını takdim eder(!) Fakat ne var ki Menderes yanına para almamıştır(!). Hemen Zübük’ün yüzüne bakar.
Zübük varken başkasının yüzüne bakacak değil ya… Koskoca Başbakan’ı mahcup etmemek için masanın altından bir deste parayı Menderes’e uzatır Zübük.
Bu hikâyeyi dinleyenlere Zübük, vaziyeti şöyle izah eder: “Memleketin başvekilini orada mahcup mu edecektik yani?”
..
Elbette dinleyenlerden kimse çıkıp, “Devlet erkânına, sıradan müşteri gibi davranılmaz; hele ki bir Başbakan’ın eline şef garson hesap pusulası tutuşturamaz” demeyi akledemez; çünkü gariban vatandaş bunları bilmez.
Kaldı ki anlatılanların hepsi Zübük’ün kendisine pay çıkardığı uydurma senaryolardır…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016