A.Turan ALKAN
Gazeteyi karıştırırken bir kitap reklâmı gördüm: Kısa Dünya Tarihi! Muhteviyatını bilmiyorum. Yazarı konuya hangi açıdan bakmıştır fikrim yok. Bir anlığına ‘Kitabı ben yazmak zorunda kalsaydım neyi anlatırdım; hangi hadiselere önem verir, neleri seçerdim' fikri geçti kafamdan.
Tarih deyince herkesin aklına büyük olaylar gelir; iz bırakmış, önemli tesirlere yol açmış savaşlar. Onbinlerce insanın, çok büyük bir ihtimâlle mahiyetini bile bilmedikleri gerekçelerle katılmak zorunda kaldığı kanlı çatışmalar... Sonra saltanat kurmuş hanedanlar... Cihangirler... Ülkeler fetheden, topraklarını genişleten muzaffer kumandanlar ve bu hikâyelerin yanında çerez kabilinden onların yendiği kişiler veya mağlubiyete uğramış ülkeler... Belki biraz da devrimlerden bahseder bu kitap. Sonra büyük kâşifler, mucitler, çığır açmış bilim adamları...
Neticede şu düşüncede karar kıldım: Kısa Dünya Tarihi adını taşıyan bir kitabın sadece bir anlamlı konusu olabilir: Yeryüzündeki insanın garip ve hüzünlü hikâyesi.
Bu hikâye güzel değildir. Kıyametin son anını görme şansına sahip ‘son insan'ı düşünün ve farzedin ki bu adam, ta jeolojik devirlerden başlamak üzere kıyâmet gününe kadar insanlığın başından geçen bütün önemli-önemsiz olayların bilgisine ve görgüsüne sahip. Bize herhalde son cümle olarak şöyle bir şey söyleyecekti:
-Lâ rahâte fi'd-dünya ve lâ necâte min'el-mevt!
‘Dünyada rahat yoktur ve ölümden de kimse kurtulamaz!'
Tek insanın hayatını olduğu gibi toplumların da hayatını ölüm sınırlandırıyor; halk tâbiriyle insanın tabii sebeplerle ‘vâdesi gelerek' ölmesi bile başlı başına dramatik bir finâldir. İçimizde muhtelif büyüklüklerde yaşayan ölmemek, hep yaşamak içgüdüsü bize ölümü sevimsizleştirmiştir. Faydası olmadığını bile bile kendi ölümümüzü çok uzak bir ihtimâl, çok sonraları gerçekleşecek kötü bir âkıbet gibi düşünür, ânın tadını çıkarmaya bakarız.
Hayatın en büyük dramı ölümden ibaret değil ama. Sevenler, sevip de kavuşamamak derdiyle kendilerini helâk ederler. Yaşlılık, zaman tesiriyle yıpranmak, hastalanmak, elden-ayaktan düşmek de tabii ihtimâller arasındadır. Siz buna çoluk-çocuk endişesini, geçim derdini ilave edin. Bu çerçevede rahatlık, saadet ve huzur pek istisnâi ve kısa hayat parçalarından ibaret kalıyor.
Ait olduğu toplumun bir parçası, sosyal bir varlık olarak ‘insan'ın son nefesinde övünebileceği, ‘iyi ki bunları yaşadım' diyebileceği pek az şey var. Dünya tarihi hemen hemen bütün toplumların başından geçmiş kötü hâtıralarla dolu: Kıtlık, katliam, kitle sürgünleri, adaletsizlik, eşitsizlik, hakaret, kölelik… Siz bunlara çerçeve olmak üzere siyasi rezaletleri de ekleyebilirsiniz.
Kendi başına azlığın çokluğu yönetmesi başlı başına faciadır fakat biz insanlar bu fecî durumu son derece tabii karşılamak konusunda eğitim görmüşüzdür: ‘Elbette azlık çokluğu yönetecektir ve bir başka ihtimâl zaten düşünülemez; herkes başına buyruk olursa toplum hayatında düzen olmaz, anarşi başlar ve insan insanın kurdu haline gelir. Öyleyse huzur ve istikrar için insanlar kendilerini ve hayatlarını yönetme hakkını bile-isteye daha büyük, ortaklaşa ve âdil bir otoriteye devretmelidir!'
Felsefi anarşist değilim fakat felsefî anarşistlere hep sempati duymuşumdur çünkü onlar insanlığın tek cümleye sığabilecek kadar kısa hikâyesi hakkında en azından esaslı bir fikir geliştirebilmişlerdir; onlar kendilerini yönetme hakkını kimselere vermek yanlısı değildir ve kendilerini bu konuda yeterli görecek derecede özgüven geliştirmişlerdir. Buna mukabil insanların ekserisi, az sayıda birilerinin yönetmesini, çokluğun da ona itaat içinde yönetilmesini tabii bulurlar. Bu tabiilik siyaset adına işlenen bütün cürümleri hoşgörme, hatta normalleştirme afyonunu da içinde taşır. Koca koca siyaset filozofları âdil bir yönetimin olabilirliği hakkında çok akıllı şeyler yazıp çizmişlerdir. Ayrıca filozoflar ve âkil kişiler toplumların birbiriyle savaşıp durmasını da kınamışlardır. Bu aptalca bir şeydir.
Tek kişinin bir başka kişiyi öldürme, yaralama, kötülükte bulunma hakkı olmadığı gibi toplumların da birbirini mahvetmek için büyük organizasyonlar kurup insanlara asker kimliği verip ellerine ölümcül silahlar tutuşturmasını mânâsız bulurlar. Gelgelelim teoride son derece mâkul görünen bu kabuller, kriz anlarında hemen unutuluverir. Silahlanmanın en mâsum gerekçesi şudur: “Eli silahlı kötü insanlara ve düşman topluluklara karşı kolay bir av teşkil etmemek için toplum olarak silahlanmamız şarttır; hatta söz konusu vatan savunması ise kadın-erkek, genç yaşlı demeden herkesin ordusuna destek vermesi lâzımdır.”
Bu son derece makul cümlede altı çizilmesi gereken yer, “Av” kelimesidir. İnsanlar sadece yenilebilecek hayvanları avlamazlar, fırsat düştüğünde başka toplumların gözünü şiddetle yıldırarak onları köleleştirmeyi çok tabii sayarlar. Av ve kölelik figürü tarih içinde değişmemiş, isim ve tarz değiştirmiştir. Dünün köleliğine bakıp ‘Aa ne kadar ayıp ve gayrıinsâni bir şey; atalarımız bunu bilmiyorlar mıydı?' diye dudak bükenler, işverenin insafına kalmış, yevmiyeyle geçinen niteliksiz insanların aslında ayaklarında pranga olmayan bir köle olabileceğine inanmayı kendilerine yediremezler.
İnsan toplulukları tarihin her döneminde silah üreticilerine hem sövmüş, hem de aç kalmak pahasına bu firmalara büyük meblağlar ödemişlerdir. Düşmanın elindeki silah tehdid unsurudur, sizin elinizdeki son derece hayatî bir meşru müdafaa aracı. İşte burada insan cinsinin en tehlikeli icadlarından biri olan ‘ideoloji' devreye girer. Kısaca ifade edebiliriz ki ideolojilerin çoğu, insanoğlunun başına gelen kötü şeyleri tabii ve normal karşılaması için icad edilmiş ağrı kesicilerdir. “İşçiler adına, toplum adına, din adına, millet adına, hür teşebbüs adına, halkların kardeşliği ve barışı adına” gibi sevimli, mâsum ve tatlı takdimlere söze başlayan ideolojiler son kısımda sizlerden ‘icabında ölmek ve öldürmek' için daima hazır bulunmanızı taleb edeceklerdir.
İnsan, ömrünün çoğunu asılsız korku ve endişelerle geçiren mutsuz bir yaratıktır; bilinen tarihin hiçbir kesitinde mutlu olmadı; ideolojiler aksini söylese de bundan sonra olacağı yok. Cinsimizin ortaya koyduğu bütün güzellikler sanatlar, ilimler, ziraat, tıp, teknoloji vs. bizi mutlu etmiyor çünkü biz güzellik peşinde koşarken onu etkisiz hale getirecek kötülükleri de üretmeyi başarıyoruz.
İnsanlar çoğunluğu itibariyle kendilerini üstün cins görürler ve bu kabulden hareketle çevrelerindeki canlı-cansız bütün varlıklara karşı zalimce davranır, hemen ardından günah çıkarmak istercesine ruhlarındaki vahşi yarayı çevrecilik, hayvan hakları, estetizm, küresel yardımlaşma fonları gibi pansumanlarla kapatmaya çalışırlar.
İnsanlar birbirinden korkan mahlûklardır; ömürlerini, delice bir gayretle birbirlerine karşı emniyet arayışıyla tüketir ve asla kendilerini güvende hissetmezler.
Tarih içinde insan neslinin sicili bozuk, sabıka dosyası korkunç denecek ölçüde kabarıktır ve insanlık adına ‘Kısa Dünya Tarihi'ne yazılacak iyi bir cümleyi bir araya getirmek neredeyse imkânsızdır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016