A.Turan ALKAN
Biraz Osmanlı tarihi okuyan herkes Patrona Halil adını duymuştur. Halil’in bir ara İstanbul hamamlarında tellâklık ettiği de söylenir. Vaktiyle Osmanlı donanmasının ‘Patrona’ gemisinde levendlik ederken gözükaralığı ile sarayı parmağında oynatan ve birkaç ay süreyle Devlet-i Aliyye’yi keyfince yöneten bu adamın hikâyesinde ibret alınacak çizgiler var.
Ama önce küçük bir hatırlatma: Hikâyede Patrona Halil’i değil, ‘devlet’in davranışlarını, tepkilerini izlemenizi, ona dikkat kesilmenizi isterim. Devlet denilen mekanizmanın esas çizgileriyle dünden bugüne pek de değişmediğini görmek sizi şaşırtmamalı.
Tarih bilgisi, bugüne ışık tutmuyorsa ne işe yarar?
İstanbul’un en yakışıklı demleri
Sene 1730. Lâle devri diye bilinen dönemin son ayları… Sadârette meşhur Nevşehirli Dâmat İbrahim Paşa bulunmaktadır ve onun zevk ve eğlence anlayışının eseriyle inşâ edilen Kâğıthâne’deki Sâdâbad mahalli, devlet ricâlinin yaptırdığı köşklerle ve rengârenk lâle bahçeleriyle bir rüyâ atmosferine dönüşmüştür. Şüphesiz İstanbul’un en güzel devridir.
Osmanlı tahtında III. Ahmet bulunuyor. Ahmet Han, cihangirliği ve savaşçılığı ile tanınan Osmanlı sülâlesinin, nasıl diyelim, kavga-dövüşten pek hoşlanmayan, ‘barışçı’ padişahlarından biri. İran’a açılan sefere katılması için İstanbul’un Anadolu yakasına kurdurmuşsa da iki aydan beri Üsküdar’da âdeta ayak sürümektedir. Nizamiye askeri adı altında yeni bir ordu kurulmasını istemeyen Yeniçeri Ocağı’nın öfkesi, padişahın sefere gönülsüzlüğü yanında iktidara yakın çevrelerin Kâğıthâne’deki Çerağ âlemleriyle iyice artmaktadır. İstanbul gittikçe gerilen bir keman teli gibi huzursuzdur. Bu gerilim, Osmanlı ordusunun Tebriz’i boşaltıp geri çekilme ve şehrin düşmesi üzerine kopar.
Patrona Halil, avanesiyle birlikte harekete geçer. İlk iş olarak esnafa dükkan kapattırılır, gündelik hayat neredeyse durur ve Yeniçeriler kazan kaldırarak sokak denetimini ele geçirirler. İstanbul adeta devletsiz kalmıştır. Ayaklanmayı duyan III. Ahmet alelacele Topkapı’ya geçse de, özel muhafız birliği Saray Bostancıları dağılmıştır ve zaten ertesi gün isyancılara katılacaklardır. İstanbul’da yağma başlar. Padişah ve ekibi, sarayda yalnız ve çâresizdir. İstanbul’a ise yeni bir güç hâkimdir. Patrona Halil ve avânesi.
Şimdi gelişmeleri –özetleyerek- Abdî Tarihi’nden nakledelim.
Padişah kalsın ama sadrazamın kellesini isteriz
Yapacak hiçbir şeyi kalmayan III. Ahmet asîlere özel elçi olarak Haseki ağasını yollar, ‘Badehu bu cemiyetin aslı sizlerden sual ile (…) muradınızı ifade buyurursanız padişaha arz ve ilâm edeyim’. Eşkıya, başta Sadrazam İbrahim Paşa olmak üzere kethüdası, Şeyhülislam ‘vesaire devlet erbâbından ‘otuz yedi nefer kimse’nin kellesini talep ederler ve isteklerine hayli politik bir unsur eklemeyi unutmazlar: ‘Bizlerin padişahımızdan bir türlü aczimiz yoktur ve kendülerinden her vechile razi ve hoşnud olduğumuz mâlum-ı devletleri olsun.’
Sadrazam İbrahim Paşa’nın bu talepten haberi olur elbette, Haseki ağasına ‘Şöyle söyle, böyle söyle; beni lisana alma’ diye ricada bulunduysa da faydası olmaz. Liste padişaha gider. Durum kritiktir. ‘Meşveret kurulur’, devlet ricâli krizi müzakere eder, bir arayol bulunmaya çalışılır ama nafile…
Abdî tarihi şöyle diyor: ‘Ertesi gün Sadrı âzâm âsâfperver İbrahim Paşa ve kaymakam, hem Kapdan Paşa ve Mehmet kethüdayı üçünü birden katledüp leşlerini birer öküz arabasına tahmil edüb meydanda olan zorba eşhaslarına âdem gönderdüler, gelüb matlubunuz olan âdemleri alasız deyû’
Bir gün öncesinin hikmetinden sual olunmaz muktedirlerinin âkıbeti ne kadar düşündürücü…
‘Sünnetsiz Ermeni’ modasının başlangıcı bu olsa gerek
İsyancı eşkıya cesetleri arabadan indirip muayene edince içlerinden biri der ki, ‘İbrahim Paşa bu değildir, sünnetsiz bir Ermeni kâfiridir, İbrahim Paşa’nın kürkçübaşısına benziyor’. Cesedi tekrar arabaya bindirip saraya iade ederler. Yolda sadrazamın cesedi birkaç defa arabadan düşer, bunun üzerine boğazına bir ip geçirip hamal beygirinin kuyruğuna bağlayarak sürüye sürüye Saray’ın kapısına bırakırlar.
Asiler, padişahın kendilerini aldattığı düşüncesiyle Şehzâde Mahmud’un tahta geçmesi talebini dayatırlar. III. Ahmet çaresizdir; kendisi ve aile efradının güvenliği sağlanmak şartıyla boyun eğer. Hemen Sultan Mahmud’u (I. Mahmud) getirtip cülus eder ve kendince yeni sultana bazı nasihatlarda bulunur.
Şeyhülislam’dan Patrona’ya hüccet: Masumsun!
İstanbul, daha doğrusu ‘devlet’ artık eşkıyaların elindedir. Hızla yeni tayinlerbaşlar. Patrona ve yardakçısı Muslu’nun tanıdıklarından her kim varsa ‘dişi-erkek ve ıyaline ve karnında olan veled-i zinası’ bile, Yeniçeri Ocağı defterine yazılır. Deftere yazılmak, bugünün ölçülerinde ‘bankomat memuriyeti’ne benzetilse yanlış olmaz. Abdî Efendi tarihinde şöyle diyor: “Beytülmâli müslimini bu tarikle dahi yağma eylediler… İstanbul’da vâfir ev basdılar ki bu hiçbir vakada olmuş değildir”. Beğendikleri evi boşaltıp işgal eder ve hane sahibini soyup haraç alırlar. Bu esnada bir talepleri daha vardır asilerin: Sâdâbad’taki bütün köşkler tez elden yakılmalıdır! Rica üzerine üç gün mühlet alınıp köşkler sahipleri eliyle alelacele yıktırılır.
Her iktidar değişiminde âdettir; Yeniçeri Ocağı defterinde adı (esâme)si bulunanlara cülûs bahşişi verilmesi gelenektir. Bol keseden bahşişler dağıtılır. Asiler Etmeydanı’ndaki (Beyazıt-Şehzadebaşı) çadırlarını yıkıp ‘Oda’larına dönmeye razı olurlar. İsyan yatışmış gibi görünmektedir.
Bu esnada Patrona, meşrû olmasa da fiili gücü bizzat elinde bulundurduğu için Etmeydanı’nda dükkanı bulunan kasaplardan birini Boğdan Beylerbeyiliği’ne tayin ettirip Kırım Hanlığı’na ise yeni bir Giray seçilmesine aracı olur.
Önemli ayrıntı: Yeni şeyhülislamdan asla ceza görmeyeceklerine dair bir hüccet almayı da ihmâl etmez Patrona. Bu noktaya küçük bir mim koyalım. Bütün darbecilerin emeli, durumlarını resmîleştirmek, hukukî bir belgeyle meşruluk kazanmaktır. Devlet geleneğine göre iktidarın şeriata aykırı taleplerine bile, yerine göre kılıf uydurmakta mahir hukuk bürokrasisi Patrona’ya da dilediği garantiyi verir. Muktedirlere direnen hukuk ulemâsı klişesi, aslında bir romantik Osmanlı tarihi efsânesidir!
“Âhir-i kâr köpek gibi tepelendi”
İşte tam da kendini ‘devlet’in ta kendisi gibi hissetmeye başladığı demlerden bir gün Saray’dan bir rica gelir Patrona’ya; önemli bir devlet meselesinde görüşünün alınacağı bahanesiyle divana davet edilmektedir. Patrona ilk davete mazeretle icabet etmez, ikincisine mecbur kalır. Kendine has koruma ekibiyle saraya gelir. Saray’da tertibat hazırlanmış, iç odalardan birine otuz civarında rüşvetle kazanılmış Yeniçeri yerleştirilmiştir. Her kapıdan geçtikçe teşrifat gereği avanesi (özel güvenlikçileri) azaltılan Patrona, ‘huzur’a girdiğinde Muslu ile beraber sadece iki kişi kalmışlardır. Huzurda bulunanlardan biri, ‘Nice oldu ol kâfir gavur Patrona’ diye hitab edince Patrona’da şafak atar, ‘Ne yabana söyler bu âdem’ diye tepki göstermeye yeltense de iş işten geçmiştir. Birkaç yerinden darbe alarak ‘âhir-i kâr köpek gibi tepelenir’. “Muslı çünkim bu ahvali gördü, hemen kürkünü başına çeküb yüz üstüne kapandı. Anın dahi kaydını gördiler.’ Kapılarda teşrifat gereği alıkonulup ağırlanan güvenlik ekibi de gelen haber üzerine katledilir ve ‘Devlet’ hesabını tamamlar.
Patronalara huzur yoktur
Kıssanın hissesi bence şu: Devlet, her krizde kendi varlığını emniyete almak refleksi içindedir ve bu uğurda gerekirse herkesle (ama herkesle, Patrona’yla bile) işbirliğine girmekten çekinmez. Koyduğu kanun, örf ve nizâmı çiğnemek pahasına akla gelebilecek her tâvizi verir ve ilk fırsatta ‘kamu düzeni’ ayarlarına geri döner.
Patronalar bir muharebeyi kazanabilirler ama zaferi asla göremezler.
Ve devlet ‘kendine’, kendi için var olmuş bir teşkilâttır.
Bu hikâye –ki gerçeğin ta kendisidir- ‘Bizim ecdadımız yanlış iş yapmamıştır; eline kan bulaşmamıştır’ diye bilir-bilmez konuşanlara ders ve ibret olur mu bilemem!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016