Ayhan ONGUN

BARIŞ İÇİN VERDİĞİMİZ RAHATSIZLIKTAN DOLAYI ÖZÜR DİLERİZ!
10.04.2013
3605

 Barış süreci başladığından bu yana ve özellikle de akil insanlar projesiyle belli ki, kimi kesimler oldukça rahatsız oldu.

Bir kentin yaşanır hale gelmesinin yolu alt yapı hizmetlerinden geçer. Alt yapıyı kurmadan o kentin mimarisine de, estetiğine de, sosyal ve kültürel yaşamına da yön veremezsiniz. O kentin bir kimlik kazanmasının yolu yapılacak bu alt yapı hizmetlerinden geçer. Bu çalışmalar sırasında da doğal olarak kent yaşayanları bir süre sıkıntı yaşarlar.

O yüzdendir ki, yerel yöneticiler vatandaştan tepki almamak için çoğu zaman görev süreleri içerisinde alt yapı projeleri yerine popülist politikalara yönelirler. Ola ki alt yapıya ilişkin bir çalışmaları olduğu zamanda böyle bir özür tabelası asarlar.

Bugüne geldiğimizde, hükümetin bu tür ilanlar vermesi gerekiyor galiba!

“Sevgili vatandaşlarımızdan barış sürecinde verdiğimiz rahatsızlıklardan dolayı özür dileriz”

Barış sürecinin; kanın durması, savaşın sona ermesi gibi olumlu yanlarının yanında, zamanın ruhunu kavrayamayan ergen ulusalcıların, Silivri hayranlarının, endişeli modernlerin, elitist laiklerin, Atatürkçülük maskesi ardına gizlenen darbeci Kemalistlerin gerçek yüzlerini de ortaya çıkardı.

Toplumun bir kesiminin barış sürecinin yöntemi, uygulama biçimi ya da uygulayanların niyeti konusunda ikna olmadığı bir gerçek. Adı pek uygun düşmese de Akil İnsanlar projesinin hayata geçirilmek istenmesi de buna yönelik zaten.

Siyaseten bu sürece karşı duranların itirazlarını ele aldığımızda, dikkat edin doğrudan” barışa karşıyız” diyene rastlayamazsınız.” Ama, fakat, neyin karşılığı” diye başlayan itirazların özünde bu durumdan siyasi rant elde etme niyetini çok açık görmek mümkün.

Yoksa, hangi aklı başında bir insan aylardır tek bir terör olayının yaşanmamasından rahatsız olur?

Ergenekon, balyoz gibi davaların başlamasından bu yana ülkemizde faili meçhullerin olmamasından, gerçek bir yurtsever insanın memnun olmaması mümkün müdür?

MHP ve İşçi Partisi gibi partilerin bu sürece karşı çıkmalarının ideolojik, siyasi gerekçeleri vardır ve ben onları anlayabiliyorum. Bahçeli’nin geçmişte yaşanan şiddet olaylarını yadsıyan tavrının birden bire nefret söylemine dönüşmesinin de siyasi ve ideolojik alt yapısı vardır ve izahı mümkündür.

Ancak CHP gibi sosyal demokrat olduğunu iddia eden bir partinin; kendi seçmeninin yüzde ellisi barış sürecini desteklerken, ulusalcı kanadın etkisi ve kışkırtmasıyla bu süreci engellemeye yönelik tavrını anlamak hiç mümkün değil.

Bir yandan, barış için yollara düşen, her biri alanlarında kendini kanıtlamış ve siyaseten de farklı görüşte olmalarına karşın, ortak yanları barışı desteklemek olan Akil insanları itibarsızlaştırmaya çalışan, diğer yandan Silivri mahkemelerinde amigoluk yapanlar, kuşkusuz barıştan rahatsız olacaklardır.

“İktidar yargıyı ele geçirdi”diye sızlananların Silivri’de duruşma salonunu basmalarını, mahkeme heyetini tehdit etmelerini; aklı başında CHP liler, yenilikten, değişimden yana, barıştan yana olan sosyal demokratlar nasıl kabul edebiliyor, doğrusu anlamakta zorlanıyorum.

Bu yargıçların, savcıların çocukları bir gün sokağa çıkamayacaklar” diyen birinin Mustafa Balbay’ın çocuğu üzerinden yaptığı duygu sömürüsünün, ne kadar sahte, ne kadar çıkarcı olduğunu anlayan birileri yok mu CHP içinde?

CHP Genel merkezinin yaptırdığı bir ankette bile barış sürecine karşı çıkanların oranı yüzde on sekizi geçmezken, seçmenlerinin yüzde elli oranında barıştan yana tercihlerini görmezden gelen yöneticiler, bunun hesabını nasıl verecekler?

Türkiye’nin geçmişinde olduğu kadar geleceğinde de önemli bir yere sahip olan böyle bir partiyi bağnaz, tutucu ulusalcıların, sahte laiklerin, darbe sevicilerin, vesayetçilerin elinden kurtaracak, yok mu gerçek yurtsever CHP liler?

Yok mu bu partide yenilikten, değişimden, demokrasiden, barıştan yana elini taşın altına koyacak, başkan ve adamlarına karşı direnebilecek, halktan yana sosyal politikaları destekleyecek, muhalefeti ”AK Parti karşıtlığı” gibi ilkel bir politikaya dönüştürenlere karşı tavır alabilecek, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini savunacak, zamanın ruhunu yakalayabilecek yürekli insanlar?

Yeter artık, yutkunmayın!

Barıştan yana olmak, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri savunmak zor iştir, çilelidir, zahmetlidir ama bir o kadar onurlu bir iştir.

Bu onuru yaşamak mı? Sözüm ona direnmek adına sıra kapaklarını yumruklayan, Silivri deki paşalara arka çıkarken, görevlerini yapan gariban askerlere saldıran, hala ve inatla darbeleri ve darbecileri savunan, barış yoluna tuzaklar kurmaya çalışanlara bu partiyi teslim etmek mi?

Yeter artık, yutkunmayın!

Sizin yeriniz barıştan yana olanların yanıdır. Ruhunu şeytana satmış, savaş çığırtkanlarının, nefret söylemleriyle halkı barışa karşı kışkırtanların yanı değil.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar