Ayşe HÜR
Yalova, 1930. Fethi Okyar, kızıyla birlikte Mustafa Kemal i ziyarete gittiğinde yeni partiyi konuşurlar.
27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Şark hizmeti için bulundukları Urfa’dan Batı vilayetlerine tayinlerini isteyen öğretmen ana-babamdan biri Nazilli’ye, diğeri Menemen’e tayin edildiğinde, önce şaşırmış, sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın seçim hakkı vermesi üzerine annemin atandığı Nazilli’ye gitmeye karar vermiştik. Annem seçimin nedenini şöyle açıklamıştı: “Yıllar önce orada gerici halk Atatürkçü bir öğretmenin kafasını kesmişti.”
Nazilli’deki 5 Eylül İlkokulu’nda hikâyenin resmi tarih versiyonunu öğrendim ve benim yaşımdaki pek çok Kemalist öğretmen çocuğu gibi, Menemen’i ‘irtica’, ‘devrim düşmanlığı’ ve ‘vahşilik’ ile özdeşleştirdim. Yıllar içinde, resmi tarihe eleştirel bakmayı öğrenirken, 23 Aralık 1930’da meydana gelen Menemen Olayı benim için daha anlaşılır olmuştu ama yılbaşı kutlamalarının arifesine rast gelen kronolojisi yüzünden gazete yazılarıma konu etmeyi uygun bulmadım. Bu sene okurlardan gelen yoğun istek üzerine, perhizi bozuyorum. Ancak, bu hafta olayın perde arkasını ve sonrasındaki hükümet tepkisini anlamayı kolaylaştırmak için dönemin siyasi atmosferini özetleyeceğim, haftaya da Menemen Olayı’nın hikâyesini anlatacağım. Bu zorunlu “takdim tehir”i anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
1929 Dünya Büyük Buhranı
1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması uyarınca, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya’dan alınacak gümrük vergilerini 1916 Osmanlı tarifeleri düzeyinde tutmaya mecbur bırakılan Türkiye, kısıtlamanın biteceği 1929 yılını iple çekiyordu. Gümrük gelirleriyle Osmanlı borçlarının ilk taksiti ödenecek, Ankara’nın imarına, demiryollarına bütçe ayrılacak, memur maaşları arttırılacaktı. Ticaret erbabı ise ileride kısıtlanacakları düşüncesiyle ithal ürünleri stoklamaya başlamıştı. Tam bu sırada ABD’de tarihe Dünya Büyük Buhranı diye geçecek olan kriz patlak verdi. 1930 yılının ilk yarısında ekonominin belkemiğini oluşturan fındık, haşhaş, üzüm, tütün, incir, zeytin, pamuk, buğday ve yulaf fiyatları neredeyse üçte bir düzeyine gerilerken, bütçeyi denkleştirmek için konulan ağır vergiler kırsal bölgelerde durumu kötüleştirdi. Şehirlerde tüccar ve sanayiciler stokladıkları malları satamadıkça, iflaslar başladı. İflaslar işsizliği arttırdı. Gazetelerde ruhsal bunalım, intihar hikayeleri boy gösterdi.
Ali Fethi Bey Yalova’da
Böylesi bir ortamda, 1925’teki Şeyh Said İsyanı’nı bahane ederek çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu görüşmeleri sırasında ‘pasif bulunduğu’ için güvensizlik oyu verilerek başbakanlıktan istifaya zorlanan, ardından Paris Büyükelçiliği’ne gönderilen Ali Fethi (Okyar) Bey iki aylığına İstanbul’a gelmişti. Tarih 22 Temmuz 1930’du. Ali Fethi Bey, Yalova’da Mustafa Kemal’i ziyarete giderken arkadaşı Rize mebusu Fuat (Bulca) Bey “Sana bir muhalif fırka teşkili teklif olunacaktır. Sakın bu teklife kapılma. (...) Sana yazık olur” demişti. Halbuki, bazı emarelere bakılırsa, Fethi Bey’in bu plandan haberi vardı.
Kendi ifadesine göre Fethi Bey, Mustafa Kemal’in “Bugünkü manzaramız aşağı yukarı bir diktatüre manzarasıdır (…) Halbuki ben cumhuriyeti şahsi menfaatim için yapmadım. Hepimiz faniyiz. Ben öldükten sonra arkamda kalacak müessese, bir istibdat müessesesidir. Ben ise millete miras olarak bir istibdat müessesesi bırakmak ve tarihe o suretle geçmek istemiyorum” sözleri üzerine “Rica ederim, beni İsmet Paşa ile karşı karşıya getirmeyiniz” demişti. Mustafa Kemal ise İsmet Bey’le Fethi Bey’i yüz yüze getirerek bu direnişi kırmıştı. Bu toplantıda İsmet Bey, kurulacak yeni partiye 40-50 milletvekili vermeyi vaat etmiş, Fethi Bey, 120 milletvekili istemiş, sonunda 70 milletvekilinde anlaşılmıştı. Fethi Bey ardından Mustafa Kemal’e tarafsız kalıp kalmayacağını sormuş, Mustafa Kemal “Tabii, ben bitaraf [tarafsız] olacağım” diye söz vermişti.
Mustafa Kemal’in bu partiyle hem halkın yaşadığı ekonomik ve toplumsal sıkıntılar yüzünden kızgın olduğu CHF iktidarına bir nefes aldırmak hem de bir süredir başına buyruk davranan İsmet İnönü’ye gözdağı vermek istediğini, bu arada gizli muhaliflerini ortaya çıkarmayı da hedeflediğini düşünmek mümkündü. Ancak o günlerde ABD’nin Türkiye Büyükelçisi olan Joseph C. Grew’e göre “Gazi yavaş yavaş şu görüşe varmıştır ki, tek parti sistemi Avrupa ve Batı ile karşılaştırılınca Türkiye için bir aşağılık işaretidir. Amerikalı ve Avrupalı yazarlar son günlerde çoğunlukla şekil bakımından Batılı, fakat gerçekte Doğulu olarak tasvir ettikleri Türk diktatörlüğünden çok söz etmişlerdir. Türkiye’nin bu şekilde gösterilmesi Gazi’nin gözüne çarpmış ve hiç hoşuna gitmemiştir.”
Batı’ya hoş görünmenin altbaşlığı olarak, Fransız bankacılık sektörü tarafından tanınan ve sevilen bir kişi olan Fethi Bey sayesinde, ihtiyaç duyulması halinde, Lozan’la yüklenilen Osmanlı borçlarının ertelenmesi ya da Fransa’dan kredi alınmasının kolay olacağı da düşünülmüş olabilirdi. Bütün bunların bir bileşkesi olarak, merkezin kontrolünde bir ‘muhalefet partisi’ iyi fikir gibi görünmüşe benziyordu.
Mustafa Kemal, kamuoyunun tepkisini ölçmek için yeni partiye ilişkin birkaç haberin yayımlanmasını istemişti. Bu amaçla Vakit gazetesinden Asım Us, Yalova’ya çağrıldı ve ne tip haberler yayımlanacağı üzerinde anlaşıldı. Fethi Bey, 1924’teki 6,5 aylık Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası deneyiminin doğurduğu ihtiyatla, ileride ‘vatana ihanet’le suçlanmaktan korktuğunu ima edince Mustafa Kemal “Bana fırka teşkili arzusunda bulunduğunuzu bir mektupla bildirir ve bunu nasıl telakki edeceğimi sorarsınız. Ben de cevaben hüsnü telakki edeceğimi bildirdikten sonra ise başlarsınız” demişti. 7 Ağustos’ta Fethi Bey ‘danışıklı’ mektubu yolladı. Mustafa Kemal 10 Ağustos’ta Cumhuriyet gazetesi aracılığıyla olumlu cevabını verdi. Başbakan İsmet Paşa ve Meclis Başkanı Kazım (Özalp) Paşa’dan da olumlu mesajlar gelince Fethi Bey’in içi iyice rahatlamıştı.
Halkın büyük ilgisi
12 Ağustos 1930’da Mustafa Kemal’in önerdiği resmi adıyla- ‘Serbest Layık, Cumhuriyet Fırkası’ (SCF veya ‘Serbest Fırka’) kurulduğunda halk durumu yorumlamakta evvela güçlük çekti. Hele partide Mustafa Kemal’e yakın kişilerin (aralarında kızkardeşi Makbule Hanım da vardı) olduğu görülünce şaşkınlık iyice arttı. Ancak partinin 11 maddelik programından yedisinin iktisadi konulara ayrılması ve Fethi Bey’in“Her şeyden evvel müzmin hale gelen iktisat buhranına çare bulacağız, Meclis’te hükümeti açıkça tenkit edeceğiz” şeklindeki açıklamalarıyla ortalık hareketlenmeye başladı. Mustafa Kemal’in nezaretinde yazılan parti programının hem ticaret burjuvazisine, hem büyük toprak sahiplerine hem de çalışan kesimlere aynı anda seslenmesi bile garipsenmemiş hatta bu kapsayıcılık herkesi sevindirmişti. Bir süre sonra şu veya bu nedenle iktidardan memnun olmayanlar partinin etrafında kümelenmeye başladı.
Ağustos sonlarına doğru, partiye 13 bine yakın üye kaydı yapılmıştı. İlgi arttıkça Fethi Bey işi daha çok ciddiye almaya başlamıştı. Her gün, CHF’yi köşeye sıkıştıran yeni eleştiriler yapıyordu. Bu bağlamda CHF’nin demiryolları, memur maaşları, şeker tekeli politikaları mercek altına alınmıştı. Ancak bu durum doğal olarak CHF’de rahatsızlık yaratmaya başladı. Zaten ‘transferi’ söz verilen 70 milletvekili, 14’te kalmıştı. Ardından SCF üyelerinin niteliklerini karalayıcı yayınlar başladı. Gazetelerde SCF’nin irticaya açık kapı bıraktığı iddiaları boy gösteriyordu.
Fethi Bey’in olaylı Ege gezisi
Fethi Bey’in eylül ayındaki Ege seyahati ipleri iyice gerdi. 4 Eylül’de Serbest Fırka’nın kalesi olan İzmir ziyareti büyük bir coşkuya neden oldu. İzmir Valisi Kazım (Dirik) Paşa’nın emriyle heyetin şehre girmesi geciktirilirken, limandaki ameleler grev yaparak Fethi Bey’e hoş geldin demiş, hapishanelerde bile olaylar çıkmıştı. Heyet şehre girdi ama bu sefer de Fethi Bey’in halka hitap etmesi engellenmeye çalışıldı. Ertesi gün Fethi Bey’in kaldığı otelin önünde toplanan halk, bir süredir Serbest Fırka aleyhine yazılar yazan Anadolu gazetesinin matbaasını taşlayınca, polis olaylara müdahale etti, polisin ateşiyle 10 yaşında bir çocuk öldü. Ancak bütün engellemelere rağmen 7 Eylül günü Fethi Bey 50 bin kişiye yaklaşan bir topluluğa seslenmeyi başardı.
Benzer bir coşku Aydın, Manisa, Menemen, Akhisar ve Balıkesir’de de yaşanınca başta tarafsızlık sözü veren Mustafa Kemal, 10 Eylül’de Anadolu gazetesine “Ben Halk Fırkası ile beraberim ve o fırkanın başıyım!” şeklinde bir beyanat verdi. Cumhurbaşkanı, adeta SCF’ye destek verenlere aslında kime muhalefet ettiklerini hatırlatıyordu.
Listelerde azınlık adayları
Fırkanın kaderini belirleyen ikinci konu, o yıla rastlayan belediye seçimleri oldu. SCF’nin İstanbul’daki 117 adayının 13’ü azınlıklardandı. Buna karşılık CHF listelerinde hiç azınlık temsilcisi yoktu. İki parti arasında kıran kırana bir propaganda savaşı yaşandı. CHF’ye göre SCF kazanırsa azınlıklara 1915 Ermeni Kırımı ve 1923-1924 Mübadelesi sırasında bırakmak zorunda kaldıkları mülkleri geri verilecekti. CHF Kırşehir Milletvekili Yahya Galip Bey’in SCF’yi ‘Apostollar Fırkası’ ilan etmesi gayrimüslimlere karşı propagandanın zirvesini oluşturdu.
6 Ekim’de başlayan seçimler, İttihatçıların 1912’deki ‘Sopalı Seçimleri’ni andıran bir sertlikte geçti. SCF’li seçmenler adlarını çoğu zaman listede göremiyorlardı. Kimlik kartları ile resmi kayıtlardaki en ufak bir farklılık SCF’li seçmenleri seçim dışı bırakmak için kullanılıyordu. Yurdun dört bir yanından seçim sandıklarının kaybolduğu, çalındığı ya da hükümet görevlileri tarafından alıkonduğu haberleri geliyordu. Mersin, Salihli, Trabzon ve Ödemiş’te bazı SCF’liler ‘seçim kanununu ihlal etmek’ suçundan tutuklanmıştı. Adalar ve Kadıköy’de eli sopalı adamlar SCF’li seçmenleri dövmüşlerdi. Yahudilerin yoğun olduğu Hasköy, Halıcıoğlu ve Balat’ta; Ermeni ve Rumların oturduğu Kumkapı’da azınlık mensubu seçmenler taciz edilmişti.
Seçmenin cevabı
Seçimler kasım ayı boyunca sürdü. Tüm sonuçlar hiç bir zaman tam olarak öğrenilemedi ancak açıklanan yerler itibariyle, bütün baskılara rağmen SCF’nin 502 belediyeden 42’sini kazandığı anlaşıldı. Bu sayı aslında yüksekti, çünkü SCF zaten 37 ilde seçime katılabilmişti. SCF en büyük başarıyı burjuvazinin güçlü olduğu bölgelerde kazanmıştı. Ege’de İzmir, Aydın; Trakya’da Pınarhisar, Vize, Keşan, Lüleburgaz, Kırklareli ve Malkara; Marmara’da Biga, Armutlu, Bandırma ve Susurluk ile Balıkesir’in bazı beldeleri; İstanbul’da Burgazada ve Maltepe; Karadeniz’de Samsun, Merzifon ve Ladik’te SCF başarılı olmuştu. İstanbul’da CHF’nin 36 bin, SCF’nin 13 bin oy alması bir yana, 250 bini aşkın seçmenin (toplam seçmenlerin yüzde 83’ünün) oy kullanmaması ise halkın rejimi bir anlamda protesto ettiğini düşündürüyordu. Öte yandan bu rakamlar azınlıkların büyük bir bölümünün CHF’yi tercih ettiğini gösteriyordu.
Ve ‘demokrasi müsameresi’ bitiyor
Sonunda beklenen oldu ve ‘particilik oyunu’nun hesaplandığı gibi gelişmediğini gören Ankara duruma el koydu. 6 Kasım’da TBMM’de Fethi Bey, belediye seçimlerinde uygulanan zorbalıklar için Dahiliye Vekili Şükrü (Kaya) Bey hakkında gensoru açılmasını istedi. Gensoru 15 Kasım’da görüşülmeye başladı, hükümetin yönlendirmesiyle 18 milletvekili kürsüye çıkarak Şükrü Bey’e değil, Fethi Bey’e ağır saldırılarda bulundular.
TBMM oturumunda özetle rejim düşmanlığıyla suçlanan Fethi Bey kendisinden bekleneni anladı ve Mustafa Kemal ve İsmet Paşa ile birlikte hazırladığı fesih dilekçesini 17 Kasım 1930’da Dahiliye Vekâleti’ne verdi. Böylece 98 günlük ‘müsamere’ bitirilmiş, güvenli totaliter rejime dönülmüş, herkes rahat bir nefes almıştı.
Haftaya Menemen Olayı ile devam etmek üzere, herkese iyi pazarlar…
Özet Kaynakça: Atatürk, Okyar ve Çok Partili Türkiye, Fethi Okyar’ın Anıları, Yayına Hazırlayanlar: Osman Okyar, Mehmet Seyitdanlıoğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1997; Ahmet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, İletişim Yayınları, 1994; Cem Emrence, 99 Günlük Muhalefet: Serbest Cumhuriyet Fırkası, İletişim Yayınları, 2006; Joseph C. Grew, Gazi ve İsmet Paşa: Çalkantılı Dönem: 1922-1932, Örgün Yayınları, 2005; Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetimi’nin Kurulması, 1923-1931, Tarih Vakfı Yayınları, 2005; Rıfat N. Bali, "1930 Yılı Belediye Seçimleri ve Serbest Fırkanın Azınlık Adayları", Tarih Ve Toplum, S. 167, Kasım 1997, s. 25-34.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016