Erol KATIRCIOĞLU
Bugünlerde, günlerce yaptığımız konuşmalar, tartışmalar, yürüyüşler tarihe muhtemelen bir iki cümle olarak geçecekler. Örneğin, “23 Ekim 2012’de Cumhuriyet’in 89. kuruluş kutlamalarında CHP, Ankara’da bir ‘alternatif kutlama’ yapmak istemiş ve fakat o günün iktidar partisi AKP bu kutlamalara izin vermemişti. Çıkan arbedede birçok kişi yaralanmış ve daha sonra polisin barikatları açmak zorunda kalmasıyla kalabalıklar Anıtkabir’e kadar yürümüşlerdi”.
Aslında tarihte bir “an” olarak yaşanan bu olay bir değişimin ortaya çıkış biçimidir ve tıpkı bir filim şeridinde olduğu gibi daha uzun bir perspektiften bakılınca, yani başka olaylarla birlikte ele alınınca anlaşılabilecektir. Tabii ki burada böyle bir tarih denemesi yapmak değil niyetim ama bir zamandan beri gözlediğimiz olayları yan yana getirince spekülatif de olsa bir değişim tablosunun ortaya çıkmakta olduğu da açık.
Bir kere şunu açıkça söylemek gerekir ki; 89 yıl önce kurulan Cumhuriyet’in, bu toplumda sağladığı başarılardan biri, etnik olarak Türk olmayan Lazlar, Çerkesler gibi toplulukları bir tür asimile ederek ulus-devlet inşasına katmasıysa, bir diğeri de kendi anlayışları üzerinden yeni bir “kimlik” üretmesi olmuştur. Kendilerine zaman içinde çeşitli adlar veren bu “kimlik” mensupları kendilerini “laikler”, “Kemalistler”, “modernler” gibi adlarla tanımlayagelmişlerdir.
Bir “kimlik” illa ki doğuştan gelen bir özellik değildir. Kimlikler kültürel olarak da yaratılabilen bir aidiyet ilişkisini ima ederler ve her kimlik kendi içinde sembollere, değerlere, fikirlere, algılara ve duygulara sahiptir.
Bu çerçeveden baktığımızda bugün “alternatif kutlama” yapanlar, özünde kendilerini“Kemalistler”, “modernler”, “laikler” gibi tanımlayan ve belki de daha uygun bir terimle “eski cumhuriyetçiler”, Cumhuriyet’in 89 yıl önce tohumlarını attığı bu kimlik mensuplarıdırlar. Bunlar için, Cumhuriyet 89 yıl önce kurulmuş olan cumhuriyettir, sembol kişisi Mustafa Kemal’dir ve“münhasır medeniyete ulaşmak”, “Batılılaşmak”, “bağımsızlık”, “anti-emperyalizm” gibi birçok ilke ve fikirlere sahiptirler.
Bugünü ilginç kılan gerçek ise bu kimliğin dün bütün sistem üzerinde kuruluştan gelen hegemonik bir güce sahipken bugün bu gücü kaybetmiş olduğudur. Gerçekten de tam bir ölçü olmasa da seçimlerde CHP’ye oy veren bu kesimlerin toplum içindeki varlıkları, yalnızca toplam seçmen içindeki paylarından gidersek yüzde 20-25 civarındadır.
O zaman akla şu soru geliyor: Bu kimlik mensupları, son yıllara kadar, kendileri azınlık oldukları hâlde nasıl olmuş da ülkeyi sanki çoğunlukmuş gibi yönetebilmişlerdir?Aslında bu sorunun cevabı da bizim 89 yıldır sürdürdüğümüz Cumhuriyet’in içini demokrasiyle değil de bir tür otoriterlikle doldurmuş olduğumuza işaret etmektedir. Bu bir.
İkincisi ise, siyaset sahnesi daha henüz kimlikler üzerinden partileşmiş partilerden oluşan Türkiye’debu kimlik mensupları da, tıpkı Kürtler gibi azınlık bir kimliği temsil etmektedirler ve doğal olarak da kendi kimliklerine ait talepleri vardır. Bu taleplerin vücut bulduğu siyasi parti ise CHP’dir.
Gerçekten de Türkiye siyasetinin normalleşmesi denen bir durum varsa o da bu 89 yıldır gizlenmiş gibi duran gerçeğin bugünlerde açığa çıkıyor olmasıdır. Cumhuriyet bu ülkede demokratik bir biçimde kurulmamıştır ve bu gerçek 89 yıl sonra güneşin altında yerini almaktadır.
CHP’ye oy verenleri “eski Cumhuriyetçiler” diye nitelediğimde, AKP’yi de “yeni Cumhuriyetçiler” olarak nitelediğimi düşünmüş olabilirsiniz. Ya da Mehmet Altan’ın ayırımında giderek “Birinci Cumhuriyet” bitmiştir sıra “İkincisinde” diyerek AKP’ye işaret ettiğimi de düşünmüş olabilirsiniz. Ama doğrusu bana göre Cumhuriyet’in kendisinden çok onun nasıl yönetildiğidir ki bu konuda AKP’nin de sınıfta kaldığı ortada.
O zaman temel soru şu: Cumhuriyet ama nasıl bir Cumhuriyet? Otoriter mi, demokrat mı? Buna karar vermek gerek.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Adaletsizlikler ülkesinde barış
29.05.2025 - Türkler'e düşen
21.05.2025 - PKK neden kurulmuştu?
13.05.2025 - Türkiye’nin gücü gücü yetene düzeni
1.04.2025 - Öcalan’ın açıklaması üzerine
6.03.2025 - TÜSİAD’ın eleştirileri
20.02.2025 - Lider seçilmez, lider olunur!
12.02.2025 - Erdoğan kazanamaz ama…
5.02.2025 - Kavga başlıyor!
29.01.2025 - Yiyin efendiler yiyin!
16.01.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Taner Pehlivan
bu türk´ün gercek demokrasiyle ilk tanismasi, sancili gecmesi normal. tarihte ilk defa, her isteyen her konuyu tartisabiliyor-yazabiliyor-seslendirebiliyor.. topluma tartisma sansi verilmesi en dogru yöntem.. (bazen, yeri gelmemis asiri isteklerin tehlikeside var)