Fehim TAŞTEKİN
İsrail’in İran’la savaşı Suriye’den sonra Irak’a uzandı. Büyük bir dokunulmazlıkla saldırıların menzili genişletiliyor. ABD’nin mutlak koruma taahhüdü sayesinde İsrail 18 Temmuz’dan itibaren Irak’ta Şuheda, Eşref, Sakr ve Beled üslerini vurdu. Üstlenmedi tabii. Ama İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun İran’a karşı her yerde ordunun elini serbest bıraktıklarını söylemesi failin adresini belli ediyor. New York Times da iki Amerikalı yetkilinin “İsrail sorumlu” dediğini aktardı. Herkes failden emin. Fakat Iraklılar ABD’nin rolünü de tartışmakta ısrarlı.
Vurulan yerler IŞİD’e karşı savaşın seyrini değiştiren ve Musul’dan sonra Bağdat’ın da düşmesini önleyen Haşd el Şaabi. İlk vurulan Emirli’deki Şuheda kampını Türkmen Tugayı kullanıyor. Ankara’da kaşlar kalkmış mıdır, hayır.
Haşd el Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis’e göre İsrail 4 insansız uçağını Azerbaycan’dan Irak’a uçurarak keşif yaptı. Hedefler de F-35 ve insansız uçaklarla vuruldu. Ve bunlar ABD ile koordineli olarak gerçekleşti. Meclis Güvenlik ve Savunma Komisyonu Üyesi Kerim İleyvi de, “İsrail saldırıda Amerikan istihbarat bilgilerini kullandı” dedi.
21 Ağustos’ta heyet olarak Başbakan Adil Abdülmehdi ile acilen görüşen Mühendis, üsler üzerinde uçan düşman uçaklarını vuracaklarını söyledi. Ertesi gün 12’inci Tugay, Bağdat’ın batısında bir casus uçağını düşürdü. İran’a yakın güçlerin başında gelen Ketaib Hizbullah da ABD’yi, “Emin ol bir savaş çıkarsa bu senin bölgeden kovulmanla son bulur” diye tehdit etti. Bu arada Lübnan’daki Hizbullah da Beyrut üzerinde iki İsrail casus uçağını düşürdü. İsrail son birkaç yılda “İran hedeflerini vuruyorum” diyerek Suriye’de onlarca kez saldırı düzenledi. İsrail’in Irak’ta bilinen son hava saldırısı ise 1981’de nükleer reaktörü imha eden operasyondu.
***
Haşd el Şaabi, 2014’de Musul’un düşmesi üzerine Büyük Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla bir halk seferberliği olarak ortaya çıkmıştı. IŞİD’in saha hakimiyetinin bitirilmesi sonrası Haşd el Şaabi’nin kendisi sorun olmaya başladı. Bir kısmı iç siyasi hesapların, bir kısmı çıkar savaşlarının, bir kısmı da İran bağlantılı kavgaların parçası haline geldi.
Milisin varsa, haklı bir davanın bitiminde, en büyük mesele bunların zapturapt altına alınması, silahsızlandırılması ya da suç örgütlerine dönüşmesinin önlenmesi. Irak şimdi milis sancısı çekiyor.
İran-Amerikan kapışması dallanıp budaklanırken Haşd el Şaabi de kavganın tam göbeğinde. Meselenin bir sürü boyutu var:
– IŞİD tehdidi hâlâ devam ediyor. Buna karşın Amerikan işgali sırasında kurumsal karakteri imha edilmiş Irak güvenlik şemsiyesi yeniden yapılanma çalışmalarına rağmen hâlâ güven veren savunma ve koruma hizmeti sunamıyor. Yani milis güçleri bir bakıma ihtiyaç olarak kendini dayatıyor.
Ancak bunların kağıt üzerinde hükümete bağlı olmalarının ötesinde düzenli ordu ve polis gücüne katılmaları, bu şekilde emir-komuta zincirine dahil edilmeleri gerekiyor. Bunun önünde engel çok.
– Haşd el Şaabi bileşenlerinin bir kısmı İran’la bağlantılı, bağlantılı olmayanlar da Amerikan-İsrail eksenine karşı ideolojik bir dirence sahip. Haliyle bunlar üzerinden Irak iki kamp arasındaki savaşın sahnesine dönüşüyor.
Önde gelen bazı Şii partiler dahil pek çok siyasi kanat, Irak’ın İran’a saldırılarda sıçrama tahtası olarak kullanılmasını istemediği gibi Tahran’ın bu milisleri Orta Doğu siyasetinin unsuruna dönüştürmesinden ve ayrıca bunlar üzerinden Irak siyasetini ‘terbiye’ etmesinden rahatsız.
– İsrail’in Amerikan güvencesiyle Irak’ı vurması halihazırda müptezel vaziyetteki ülkenin siyasi-askeri itibarından geri kalanını da parçalıyor. Verilen tepki soruşturma komisyonu kurmak ve izinsiz askeri uçuşları yasaklamakla sınırlı. ‘Görev savma’ tedbirlerinin İsrail’i etkilediği yok.
– Bu saldırılar, 2003’ten beri Irak üzerinde irade dayatan Amerikan varlığına karşı çıkan kesimlerin elini güçlendirirken paradoksal olarak İran nüfuzundan rahatsız olup da “Git” diyemeyen utangaç ve borçlu iktidara da sorunun üzerine gitme imkânı veriyor.
***
Abdülmehdi’nin işi çok zor. Bir tarafta ABD, İran’a karşı yaptırımlara uyması ve Haşd el Şaabi’yi dağıtması için sıkboğaz ediyor. İran ise “Amerikan oyununa gelme” diye bastırıyor. Beri taraftan Körfez’deki dalaşmaların Irak’ı da içine alacak bir yangına dönüşmesi korkusu belirleyici olmaya başladı. O yüzden Abdülmehdi haziranda başbakan ve başkomutan olarak Haşd el Şaabi’nin ordu ve polise entegre edilmesini, buna yanaşmayanların silahları teslim edip parti ya da sivil örgüte dönüşmelerini, para toplamak için kullanılan ofislerin kapatılmasını öngören bir kararname yayımladı. 31 Temmuz’a kadar da süre verdi.
Ketaib Hizbullah ve Nuceba Hareketi gibi güçler buna tepkili. Onlara göre bu adım Amerikan amaçlarına ve IŞİD’in yeniden doğmasına hizmet edecek.
Bu direnç yüzünden Abdülmehdi, Haşd el Şaabi Heyeti Başkanı Falih el Feyyad ile birlikte 22 Temmuz’da çat kapı Tahran’a gidip milislerin kontrol altına alınması konusunda yardım istedi. İranlı liderler de “Hayır” demedi. 31 Temmuz geçti, defter elbette kapanmadı. 6 Ağustos’ta Abdülmehdi kararnameye uygun adımların atılmaya başladığını ama sürecin zaman alacağını söyledi.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Sudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları
3.11.2025 - PKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor?
27.10.2025 - Gazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı!
20.10.2025 - SDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı?
13.10.2025 - Gazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş
5.10.2025 - Yetersiz bakiye!
25.09.2025 - Sınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı
15.09.2025 - Suriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm
9.09.2025 - Levant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu?
1.09.2025 - İsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti
26.08.2025
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































BagcionderLAB
Nedir? Ketojenik diyet, Atkins ve düşük karbonhidrat diyetleri ile birçok benzerliği olan çok düşük karbonhidratlı, yüksek yağlı bir diyettir. Karbonhidrat alımını büyük ölçüde azaltmayı ve yerine yağ koymayı içerir. Karbonhidratlardaki bu azalma vücudunuzu ketozis adı verilen metabolik bir duruma sokar. Bu gerçekleştiğinde, vücudunuz enerji i