İbrahim Kiras
Geçenlerde denk geldim, sosyal medyada bir grup “yine” İskandinav modelini tartışıyordu. İskandinav ülkelerinde ve Finlandiya’da -aslında genel olarak Batı Avrupa toplumlarında- ekonomik refah, toplumsal gelişmişlik bizim gıpta ettiğimiz seviyelerde, malum.
Bahse konu tartışmada kimileri bu ülkelerde nüfusun az olmasına, kimileri oradaki insanların çalışkanlığına, kimileri de iklimin cömertliğine yoruyordu aramızdaki farkı.
Derken konu -bekleneceği gibi- din meselesine geldi. Aradaki farklılık Müslüman olmamıza bağlandı. Kanıt olarak Arap ülkeleri gösterildi; çünkü bunların hiçbirinde demokrasi yoktu, çoğunda da ekonomik refah.
Evet, bu doğru. Ancak mesela Latin Amerika ülkeleri de ekonomik refah ve demokrasi konusunda İslam ülkelerinden ileri değiller. Ama Müslüman da değiller. Buna ne diyeceğiz?
***
Buna cevaben “Yalnız İslam değil, genel olarak din gelişmeye engel” diyenler çıkacaktır muhtemelen. Oysa bütün tarih boyunca gözlemlediğimiz beşeri ve sosyal gelişme örneklerinin bu iddiayı nakzettiğini görüyoruz. Din bir toplumdaki gelişme dinamiklerini genellikle olumlu yönde etkiliyor, destekliyor. Ancak olumsuz örnekler de az değil. Çünkü din demek insanların din anlayışı demek, dinin yorumu demek. Bir dinin yorumlanma şekli ise toplumun zihniyetini yansıtıyor. Dolayısıyla gelişme eğilimine de gelişme karşıtlığına da dayanak olabiliyor.
8 ve 9. yüzyıllardaki Bağdat Rönesansı, 9-10. yüzyıllardaki Endülüs Rönesansı, 10-11. yüzyıllardaki Orta Asya Rönesansı, bilahare Türklerin Selçuklu ve Osmanlı deneyimleri dinin belirli yorumları çerçevesinde vücut bulmuştur.
Batı ülkelerinin son birkaç yüzyıl içinde yaşadığı ekonomik, bilimsel ve diğer beşeri gelişmelerden söz ediyorsak burada da dinin rolünün hiç olumsuz olmadığını bilmek zorundayız. Avrupa’nın kuzey batısından başlayarak kapitalist sosyo-ekonomik sistemi ve giderek liberal demokrasi anlayışını geliştiren burjuvazinin Hristiyan karakteri tartışılmaz bir gerçek. Hatta, bildiğiniz gibi, Weber kapitalist zihniyeti Protestan çalışma ahlakının doğurduğu fikrindeydi. Bilahare bilimsel devrimlerin neticesi olarak ortaya çıkan modern evren ve doğa anlayışına mevcut Hristiyanlık yorumunun ayak uyduramayışının -ve herhalde bu yüzden giderek zayıflamasının- sebepleri ayrı bir tartışma konusudur.
***
Yine sosyal medyada rastladığım bu sefer “bilimsel gelişme” konusundaki bir tartışmada ise “Osmanlı’da din zihniyeti egemen olduğu için atalarımız akılcı yönetimden ve bilimden uzak kaldı” diye bir görüş hararetle savunuluyordu. Zaten aydınlarımız arasında çok yaygın kabul gören bir açıklama bu. Ama yanlış bir açıklama.
Ona bakarsanız, Sovyetler Birliği’nde -ve Moğolistan’dan Macaristan’a kadar Moskova güdümündeki ülkelerde- 1990’lara kadar “bilimsel sosyalizm” iktidardaydı.
Bilim zihniyeti ve rasyonalizm resmî ideolojiydi, eğitim ve kültür kurumları dini düşüncenin etkisinden titizlikle uzak tutuluyordu. Sonucun ne olduğu ortada. İncil üzerine yemin eden, paralarının üstüne tanrıya güveniyoruz yazan ABD, bilimsel sosyalizmin en büyük bayraktarını yenilgiye uğrattı.
Sosyalizmin yenilgisi veya liberalizmin zaferi değildi aslında bu. Dindarların dinsizleri alt etmesi de değildi. Kurumlarını işleten, hukuku çalıştıran, eğitimi esas alan, farklı fikirleri özgürce tartıştıran, liyakat temelinde görev ve yetki bölüşümü yapan ülke bunları yapmayan rakibi karşısında öne geçti.
Bilime inanıyoruz deyince bilimsel ilerleme ve akılcı yönetim sağlanabilseydi mesela Belçika’da, Norveç’te, Kanada’da gözlemlediğimiz yapıların benzerleri mesela Kamboçya’da, Arnavutluk’ta, Demokratik Kongo Cumhuriyetinde de karşımıza çıkardı.
Bilim kavramını ideolojik retoriğinizin merkezine oturtmak, değerler panteonunuzda tanrısal bir rol vermek veya düpedüz tanrı haline getirmek bilimsel ilerlemeyi gerçekleştirmeye yetmiyor. Aksine, ironik de olsa, bunu yapan ülkelerde bilimsel gelişme pek sağlanamazken, bilimin işleyişinin ve sonuçlarının entelektüel bir tartışma konusu olabildiği yerlerde bilim gelişiyor!
***
“Osmanlı’nın akılcı yönetimden veya bilimin rehberliğinden uzak kalması” diye tarif edilen hadise belirli bir dönemde toplumun dine yönelmesinin bir sonucu olabilir mi?
Bu soruya başka bir soruyla cevap vermek lazım: Osmanlılar Anadolu’daki en küçük ve en zayıf beyliği dünya imparatorluğuna dönüştürdüklerinde, çok kısa bir sürede
Rumeli’ni baştan başa fethettiklerinde, Doğu Romanın başkenti İstanbul’u kendi payitahtları yaptıklarında daha az mı dindardılar?
Tam aksine “İslam imiş pabend-i terakki” diyenlerin ruh ikizleri durumundaki bir başka zümrenin ileri sürdüğü “Dinden uzaklaştığımız için zayıf düştük” iddiasına yol açan ahlaki bir yozlaşma tablosu çöküş devirlerinde daha barizdir.
Ama ne toplumsal ilerlemeyi ne de gerilemeyi bizatihi dinin etkisine bağlamak mantıklı bir açıklama olabilir.
Devlet ve toplum düzeninde bozulmaya sebep olan olumsuz işlerin “din adına” yapılması veya toplumdaki din anlayışının giderek dejenere olması dinin kusuru mudur?
Değildir elbette. Önemli olan dinin hangi anlayışa göre yorumlandığıdır. Veya bilimin. Veya sosyalizmin. Veya demokrasinin. Veya toplumda meşruiyet kaynağı olan değer neyse onun.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.05.2025
1.05.2025
17.04.2025
15.04.2025
10.04.2025
5.04.2025
3.04.2025
20.03.2025
11.03.2025
8.03.2025