İbrahim Kiras
İstanbul Sözleşmesi “Türkiye tarafından” 2009 yılında hazırlıklarına başlanıp 2011’de Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin imzasına açılmış olan “kadına karşı şiddet ile mücadele” amaçlı uluslararası bir sözleşmedir.
Böyle bir alanda uluslararası bir girişime öncülük etmiş olmak ülkemiz için ve elbette bu icraatın altında imzası olan AK Parti iktidarı için gurur vesilesi olmalı. Oysa iktidar bugünlerde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme hazırlıkları yapıyor. Hiç kimse de buna şaşırmıyor. Neden? Çünkü mevzubahis sözleşme “eski AK Parti” iktidarının icraat dosyası içinde yer alıyor.
O tarihten sonra Suriye İç Savaşı, Gezi Parkı olayları, taban konsolidasyonu politikaları, referandumlar, 15 Temmuz ve başkanlık rejimine geçiş süreçlerinin birbiri ardınca yaşandığı “yeni AK Parti” dönemi geliyor. Belki de bu ikincisine “gerçek AK Parti” demek gerekiyor. Önceki yanıltıcı reklam gibi bir şeydi kimilerine göre.
Bahse konu dönem her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir süreç değildi elbette. Bir kısmı siyasetin acemiliğinden bir kısmı ideolojik ezberlerden kaynaklanan birçok yanlış işler de yapıldı. Mamafih o zaman yapılan her işin bir mantığı vardı. “Bu yaptığınız yanlış” diyorduk ama “Bunu niye yaptınız şimdi ya!” demiyorduk. “Bir yandan şunu yaparken öbür yandan bu yapılır mı kardeşim” demiyorduk.
***
İktidar şimdi de İstanbul Sözleşmesi’nden çekiliyormuş. Çünkü toplumun geniş kesimleriyle irtibatını giderek kaybeden iktidar partisi marjinal bir kitleyle baş başa kaldı artık. Bu kitle ne olduğunu bilmediği, tek bir satırını bile okumadığı İstanbul Sözleşmesi yüzünden ailelerin dağıldığını ve eşcinselliğin teşvik gördüğünü düşünen kişilerden oluşuyor.
Oysa “eski AK Parti” iktidarının hazırlayıp Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin imzasına açmış olduğu sözleşmenin muhtevası ve amacı “kadınların maruz kaldığı aile içi şiddet” probleminin “varlığının” imzacı devletler tarafından teyidinden ibaret. AK Parti iktidarı vaktiyle kendi hazırladığı bu sözleşmenin altından Türkiye’nin imzasını çekmeye hazırlanıyor şimdi. Metnin altındaki ilk imzayı. Neden? Çünkü son zamanlarda tabanındaki erimeye engel olamayan ve toplumun geniş kesimleriyle iletişimi kesilen iktidar partisi her şeye rağmen yanında kalan bazı grupları memnun etmek istiyor.
Bazı gruplar derken “kızların okutulmasına, kadınların çalışmasına” bile olumsuz gözle bakan ve bu yaklaşımlarını dinin hükmü diye savunan bir zihniyetin mensuplarından söz ediyoruz. Vaktiyle geniş toplum kesimlerini “merkez partisi” olacağına ikna etmek için eski gömleğini çıkardığını beyan eden bir siyasetin şimdiki en sadık taraftar kitlesi bu aynı zamanda… Nereden nereye…
***
Eşine karşı şiddet uygulayan bir erkeğin bu eylemini tekrarlamasına engel olmak için yapılan düzenlemeler ve uygulamalardan “Ailenin köküne kibrit konuluyor”, “Ailelerin dağılmasına yol açılıyor” diye şikâyet ediliyor. Akıl, mantık, vicdan bir yana, “kocası karısını dövmesin diye aileler dağılıyor” şikâyeti bir yana…
Bazılarımız yine de saf saf soruyorlar İstanbul Sözleşmesi muarızlarına, “Bu ülkede eşleri tarafından türlü eziyetlere maruz bırakılan, hatta öldürülen kadınlar yok mu?” diye… Muhtemelen şimdi iktidara da sorulacaktır, “Devlet ve yasa koyucu bu ciddi problem karşısında çözüm üretmek ve gerekli önemleri almak zorunda değil mi?” diye…
İktidarın ne cevap vereceğini bilemeyiz ama iktidarı bu konuda bir yerden bir yere getirebilen marjinallerin gerçek fikirlerini pek saklamadıkları ortada. Bunlar “aile işlerine devlet karışamaz” diye düşünüyorlar. “Karımı dövüp dövmeyeceğime veya kızımı okutup okutmayacağıma ben karar veririm” diyorlar… Ama bunu “dinin hükmü” diye anlatıyorlar. Asıl problem belki de bu.
Bir diğer önemli problem ise “eski AK Parti”nin hazırladığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye hazırlanan “yeni AK Parti”nin toplumun geniş kesimleriyle yeniden buluşmaktan ümidini kesip bu marjinal gruplarla bir “siyasi sözleşme” imzalamış görünmesi.
Yazarlar
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
5.08.2025
2.08.2025
29.07.2025
24.07.2025
19.07.2025
15.07.2025
4.07.2025
26.06.2025
29.05.2025