İbrahim Kiras
Devlet geçmiş çağlarda belirli zümrelerin veya daha ziyade kimi hükümdar ailelerinin mülkü kabul edilirdi. Türkçedeki ülke ve mülk kelimelerinin müteradif oluşu da bundan.
Ancak insanlığın tarih boyunca yaşadığı tecrübelerin ve gelişmelerin doğal sonucu olarak bugünkü “modern devlet” tek tek vatandaşlardan müteşekkil millet bütünlüğünün yönetim aygıtındaki temsilcisi olarak kabul ediliyor. Buna göre yönetim aygıtında görev yapan kadrolar millete hizmetle yükümlüler yalnızca. Üstünde “geçici görevle” oturdukları makamların sahibi değiller. Bir zümreye veya bir aileye ait değil o aygıt. Söz gelimi babadan oğula geçen makamlar değil artık bunlar.
Ne var ki Türkiye’de şimdilerde -aralarından bazıları geçmiş yıllarda kendi devletlerinden “te-ce” diye söz eden- birtakım iktidar mensupları “Ben devletim, bana laf söyleyen devlete laf söylemiş olur” diye kendilerini eleştirenleri korkutmaya çalışıyor.
Bunu söyleyen kişi ya devletin ne olduğunun farkında değil ya da oradaki mevcudiyetinin bir “hak” değil “görev icabı” olduğunun bilincinde değil.
***
Peki, bu retorik nerden kaynaklanıyor? Galiba, devletin sahibi olan millete karşı sorumluluklarını yerine getirmedeki eksikliklerinin o makamlarda bulunmalarının meşruiyetini tartışılır hale getirdiğinin itirafı var bu yaklaşımda. Yani hesap veremez durumda oldukları için “Bizden hesap soramazsınız” diyerek kabadayılığa vuruyorlar işi.
Gelgelelim geçici olarak bulundukları o makamların kendilerine sağladığı “görev gücünü” makamın gerçek sahibinden gaspetmeleri mümkün değil. Neredeyse iki asra yakın bir süre geçti bu milletin oy sandığıyla tanışmasının üzerinden. Dünyanın ve insanlığın bugün gelmiş olduğu noktada zaman zaman belirli geri dönüşler de yaşanacaktır mutlaka ama bir toplumun egemenlik haklarını herhangi bir zümreye terk edebileceğini düşünemeyiz artık.
Dolayısıyla “devlet benim” retoriği ne olursa olsun milletin haklarına yönelik ciddi bir tehlike oluşturmuyor. Ama devletin bekasını gerçek anlamda tehlikeye atabilecek bir başka yaklaşım var ki onun ciddiye alınması gerekiyor:
Devlet kurumlardan oluşur. (Kurumları yaşat ki devlet yaşasın!) Her kurumun yasayla belirlenmiş yetki ve sorumluluk alanı vardır. Maliyenin alanı, askeriyenin alanı, eğitimin alanı vs. O alanların özgül şartları ve ihtiyaçları çerçevesinde teşekkül etmiş gelenekler vardır. Yazılı veya yazısız kurallardır bunlar. Millet varlığının yasal çatısı diyebileceğimiz devleti bunlar meydana getirir. Bunları gözetmeden devlet yönetilemez. Daha önce de dikkat çekmeye çalıştım, bugün kurumları olmayan bir devlet inşa ediliyor adeta. İktidarın benimsediği “merkeziyetçi siyaset” anlayışı doğrultusunda kurumsal geleneklere, tecrübeye, istişareye vs. değil, kişiye bağlı olarak kurgulanan yönetim modelinde her kurumun merkezdeki dar bir çevrenin kontrolüne alınarak işlevsizleştirildiği görülüyor.
***
Kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması sonucunda yargı düzeninin tamamen siyasallaşması… Siyasi iktidara bağlı bir yargı mekanizmasının devreye girmesi… “Kanun önünde eşitlik” ilkesinin fiilen uygulamadan kaldırılması… Yargı kararlarının öngörülebilirliğinin kaybolması… Bütün bunlar devletin devlet olmaktan çıkması demek. Çünkü devlet hukuk demektir.
Dolayısıyla bugün birilerinin ortalarda dolaşıp “Ben devletim, bana laf söyleyen devlete karşı çıkmış olur” diye caka satmaları değil, devletin devlet olma vasfının giderek kemirilmekte oluşu asıl problem. Bu problemin bu dönemde çözülmesini beklemek artık gerçekçi de değil maalesef. Buna ilişkin çözümleri ileride çokça tartışacağız muhtemelen.
Ama tabii yaklaşık yirmi yıldır “milli irade, sivil siyaset, tam demokrasi, ortak akıl…” lafları edip duran bir kadronun bugün birden bire böylesine farklı bir retoriğe yönelmiş olmasının sebepsiz veya tesadüfi olmayacağı da muhakkak. Uzun uzadıya düşünmeye gerek yok. Bu sebep milletin desteğinin kaybolmuş görünmesi olabilir ancak.
Ben devletim demeye başlamışsanız devlet aygıtını yönetme yetkinizin süresinin yeniden uzamayacağını görmüş olmalısınız.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.11.2025
11.11.2025
25.10.2025
14.10.2025
7.10.2025
2.10.2025
30.09.2025
28.09.2025
18.09.2025
11.09.2025